Menu
RSS

Antalya Ziraat Mühendisleri Odası: Rusya-Ukrayna Savaşı Tarımımızı Kötü Etkileyecek

Antalya Ziraat Mühendisleri Odası: Rusya-Ukrayna Savaşı Tarımımızı Kötü Etkileyecek

Ziraat Mühendisleri Odası Antalya Şube Prof.Dr. Dursun Büyüktaş, Ziraat Odası Başkanı Nazif Alp’le birlikte Rusya-Ukrayna savaşının Türkiye ve Antalya'ya etkileri üzerine basın açıklaması gerçekleştirdi

Rusya-Ukrayna savaşının Türk tarımına etkilerini yorumlayan ZMO Şube Başkanı Prof. Dr. Dursun Büyüktaş, kara tablo çizdi. Büyüktaş, "İhracat durduğu için Antalya halinde fiyatlar yüzde 50 geriledi. İki ülkeden ithal ettiğimiz buğday ve hububat da durma noktasına geldi.

Öte yandan hububatta yaşanacak ithalat sıkıntılarının yanında yaş sebze ve meyve ihracatında da önümüzdeki dönemlerde sıkıntılar yaşanacaktır” dedi.

Rusya- Ukrayna Savaşının Türk tarımı, gıda sektörü ve Antalya tarımına olası etkileri ile ilgili konuşan Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Antalya Şube Prof.Dr. Dursun Büyüktaş, “24 Şubat 2022 tarihinde başlayan Rusya-Ukrayna savaşının politik ve siyasi etkilerinin yanı sıra tarımsal politikalar üzerine de etkilerinin olacağı kesindir.

Söz konusu savaş, NATO ve AB üyesi ülkelerin eski doğu bloku ülkelerini NATO’ya dahil ederek Rusya’nın etrafına askeri kuşak örmesine tepki olarak Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesiyle başlamıştır. Ateşkes görüşmeleri başlamış olmakla birlikte henüz bir sonuç alınamamıştır.

Bu savaşta ateşkes sağlansa bile krizin etkilerinin uzun süre devam edeceği ve tarımsal piyasalar, özellikle dünya hububat fiyatları üzerindeki etkilerinin daha uzun bir süre yıkıcı sonuçlar doğuracağı görünmektedir” dedi.

Dünya Hububat Piyasası

Rusya ve Ukrayna’nın 200 milyon ton civarında olan dünya buğday ihracatının yüzde 30’unu gerçekleştirdiğini hatırlatan Büyüktaş, “Bunun yanında, dünya ayçiçeği ihracatının yüzde 32’si, mısır ihracatının yüzde 19’u, arpa ihracatının yüzde 31’i Rusya ve Ukrayna tarafından yapılmaktadır.

Toplamda bu iki ülkenin dünya hububat ihracatı 110 milyon tona ulaşmaktadır. Dünya hububat piyasalarının üçte birine yakınını kontrol eden söz konusu iki ülkenin birbirleriyle savaş halinde olmalarının dünya hububat fiyatlarının yükselmesinde etkin rol oynayacağı kesindir.

Nitekim Rusya’nın Ukrayna’yı işgale yönelik harekata başlamasıyla birlikte Chicago borsasında buğday vadeli işlemleri 9.34 dolarla Ağustos 2012’den beri en yüksek seviyeyi görmüş ve yılbaşına göre ise dünya buğday fiyatları yüzde 21 artmıştır.

Türkiye yağlı tohum ithalatını ağırlıklı olarak Ukrayna, hububat ithalatını ise Rusya’dan sağlamaktadır. Türkiye’nin 2021 yılında buğday üretimi 17.5 milyon ton olarak gerçekleşmiş, 10 milyon ton da ithal edilmiştir. İthal edilen 10 milyon ton buğdayın 6.7 milyon tonu Rusya’dan, 1 milyon tonu ise Ukrayna’dan karşılanmıştır.

Bir başka deyişle buğday ithalatının yüzde 77’sini birbiriyle savaşan veya kriz halindeki bu iki ülkeden gerçekleştirmekteyiz. Bunun yanı sıra, Türkiye Rusya’dan 2021 yılında 913 bin ton ham yağ, 1.2 milyon ton arpa ve 1.1 milyon ton kepek ithal etmiştir.

Türkiye 2021 yılında Rusya’dan en fazla tarım ürünü ithal eden ülke olarak bu ülkeye 4.3 milyar dolar öderken Rusya’ya yaptığı tarım ürünü ihracatı ise 1.5 milyar dolar civarında gerçekleşmiştir” diye konuştu.

Temel gıda maddelerinde artış yaşandığını hatırlatan Büyüktaş, “İki ülke arasında yaşanan kriz sonrasında buğday ithalatında da ülkemiz açısından sorunlar yaşanacağı, “paramız var ki satın alabiliyoruz” yaklaşımının da önümüzdeki günlerde sadece lafta kalacağı bu günden görülmektedir.

Savaş durumunda olan ülkelerin kendi ihtiyaçlarını karşılamak için ihracata sınırlama getirebileceği, Karadeniz’de deniz taşımacılığı riskli olacağından gemilerin Karadeniz’e girmek istememesi gibi nedenlerle tedarikte sıkıntı yaşanacağından önümüzdeki dönemde buğday fiyatlarında daha da artış olabileceğini söylemek için

kahin olmaya gerek yoktur. Amerika, Kanada ve Avustralya gibi ülkelerde karşılanabilecek ithal ürünlerin de navlun fiyatlarındaki artıştan dolayı daha pahalıya geleceğini bunun da iç piyasada un, ekmek ve makarna gibi dar gelirli vatandaşlarımızın temel gıda maddelerine artış olarak yansıyacağı kesindir” dedi.

Yeni Pazarlar Şart

Öte yandan hububatta yaşanacak ithalat sıkıntılarının yanında yaş sebze ve meyve ihracatında da önümüzdeki dönemlerde sıkıntılar yaşanacağının altını çizen Büyüktaş, “Türkiye ile Rusya arasında 2015 yılında yaşanan uçak düşürme krizi öncesinde herhangi bir kota uygulaması yokken 340 bin ton domates ihraç ettiğimiz Rusya,

söz konusu krizden sonra Türkiye’den domates ithalatını önce sıfırlamış, daha sonra kota getirmiş ve kotalar zamanla artırılarak en son 2021 yılında 300 bin tona kadar yükseltilmişti. Söz konusu krizin etkileri hala devam ederken, yaşanan savaş sonrası Rusya’nın tekrar böyle bir kotayı yeniden getirmesi durumunda

özellikle Antalya domates üreticileri açısından fiyat düşüşlerinin olması kaçınılmazdır. Rusya ve Ukrayna’ya ihraç ettiğimiz diğer önemli ürünler arasında narenciye, taze kaysı, yaş üzüm, kiraz, çilek, ayva ve armut önemli yer tutmaktadır. İhraç edilen narenciyenin yüzde 46’sı Rusya’ya, yüzde 12’si Ukrayna’ya,

taze kaysının yüzde 50’si Rusya’ya, yaş üzümün yüzde 55’i Rusya’ya, yüzde 17’si Ukrayna’ya, kirazın yüzde 32’si, çileğin yüzde 42’si ayvanın yüzde 28’i ve armudun yüzde 38’i Rusya’ya yapılmaktadır. Görüldüğü gibi Rusya ve Ukrayna pazarı ithal ettiğimiz stratejik ürünlerin yanı sıra yaş meyve ve sebze sektörümüz açısından da yaşamsal önemdedir.

Dolayısıyla, yaşanan savaş durumundan yaş meyve sektörü de büyük ölçüde olumsuz yönde etkilenecektir. Antalya’da üretilen sera ürünlerinin yüzde  5-7’si ihraç edilmekle birlikte sebze fiyatlarının oluşmasında çok büyük bir çarpan etkisine sahiptir.

İhracatta yaşanan sıkıntıların iç piyasada sebze fiyatlarına nasıl sert düşüşlere neden olduğu geçmişte defalarca yaşanarak görülmüştür. Nitekim Rusya-Ukrayna savaşının başlamasının ardından Antalya toptancı halinde domates, patlıcan, kabak, biber,

hıyar gibi ürünlerin fiyatlarında yüzde 40-50 oranında bir gerileme yaşanmıştır. Fiyatların giderek düşecek olması nedeniyle üretici üretim maliyetlerini bile karşılamakta zorlanacak ve gelecek sezon üretmekten vazgeçecektir. Artan üretim maliyetleri nedeniyle seraların boş kalma tehlikesi varken ihracatın durması

bu tabloyu ağırlaştırmıştır. Gübre fiyatlarının 4-5 kat, zirai ilaç ve fide fiyatlarının 2-3 kat arttığı bu dönemde para kazanamayan üreticilerimizin ucuz girdi kullanımı için gerekli önlemler alınmalıdır. Yeni pazarlar bulunarak verilecek desteklerle sebze ihracatımızın pazarları genişletilmelidir” ifadelerini kullandı.

‘Savaş Turizmi Etkileyecek’

‘Savaşın Türkiye ve Antalya açısından etkileyeceği diğer önemli sektörlerden biri de turizm sektörüdür’ diyen ZMO Başkanı Prof.Dr. Dursun Büyüktaş, “Antalya bölgesini tercih eden turistlerin büyük bölümünün Rusya ve Ukrayna’dan geldiği dikkate alındığında savaşın sürmesi ve

gerginliğin ikili ilişkilerimize yansıması turizm gelirlerimizi doğrudan etkileyeceği açıktır. Bunun yanı sıra, özellikle yayla seracılığında yetiştirilen ürünlerin en önemli alıcıları olan otellerin boş kalması sera ürünlerinin fiyatlarını olumsuz yönde etkileyeceği bilinmektedir.

Ülkemizde 2021 yılında yaşanan kuraklıktan ve yüksek girdi fiyatlarından dolayı çiftçiler kuru koşullarda ekim yapmış ve gübre ya hiç atamamış veya çok az gübre kullanılmıştır. Bu nedenle ülkemizin 2022 buğday rekoltesinin 15 milyon ton civarında olacağı tahmin edilmektedir.

Bir başka deyişle iç tüketim ve ihracat için gerekli olan 27 milyon ton buğday ihtiyacının 12 milyon tonunun buğday ithalatı ile karşılanması gerekecektir. Son 20 yıldır uygulanan ve sadece günü kurtarmaya yönelik ithalata dayalı tarım politikaları da yükselen ürün fiyatlarından dolayı iflas etmiş durumdadır.

Oysa doğru bir tarımsal üretim planlaması ve çiftçiye verilecek tarımsal desteklerin artırılması ile iç tüketim için ihtiyaç duyulan buğday miktarının kendi öz kaynaklarımızla karşılanabilmesi mümkündür. Son 20 yılda 9.3 milyon hektardan 7 milyon hektara gerileyen buğday ekim alanlarını

üretimi destekleyecek tarımsal politikalar uygulayarak artırmak ve ihtiyacımız olan buğday ve diğer tarımsal ürünleri ithal etmek yerine kendi öz kaynaklarımızdan üretmek mümkündür. Bu kapsamda, buğday ve ayçiçeği üretiminin arttırılmasına yönelik adımlar bugünden atılmalıdır” diye konuştu. 

‘Destek Sağlanmalı’

Gerekli desteklerin sağlanması gerektiğinin altını çizen Büyüktaş, “Üreticilerimizin en azından buğdayın kardeşlenme döneminde kullanılacak azotlu gübre ve yabancı ot ilaçlarına ulaşılabilir fiyatla kullanımı için gerekli destekler sağlanmalıdır.

Hububat ve ayçiçeği taban fiyatları üretim maliyetlerini karşılamanın ötesinde çiftçilerimizi gelecek yıllarda da üretime tekrar döndürecek seviyede belirlenerek hasat öncesi ilan edilmelidir. İthalata dayalı yanlış tarım politikaları sonucu ekilmekten vazgeçilen 3.5 milyon hektar tarım toprağımız

hububat ve ayçiçeği üretimi için seferber edilmeli ve bu alanlar tohumla buluşturulmalıdır.  Öte yandan savaş durumunda, Rusya ve Ukrayna’ya yaptığımız ihracat miktarında azalma muhtemel olduğu için yeni pazarların bulunması gerekecektir.

İktidarın bu yönde adımlar atarak üreticilerin sorunlarının çözümü yönünde çaba göstermesi gerekmektedir. Birçok alanda ticaret yaptığımız bu iki ülke arasındaki gerginlik ve savaşın tırmanması iki ülkeye yarar getirmeyeceği gibi bölge ülkelerini de olumsuz yönde etkilemektedir

Savaşların uzun vadede kazananının olmadığı tarih boyunca görülmüştür. Türkiye Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Yurtta barış cihanda barış’ ilkesi çerçevesinde ülkemizin çıkarlarını ve bölgede barışı koruyacak ve geliştirecek bir politika izlemelidir” dedi.

yukarı çık
0
Paylaşım