Menu
RSS

DİSK Üyesi İşçiler Ankara Büyük İşçi Buluşması’nda Seslendi: “Elinizi Soframızdan Çekin!”

DİSK Üyesi İşçiler Ankara Büyük İşçi Buluşması’nda Seslendi: “Elinizi Soframızdan Çekin!”

DİSK, Mersin, İzmir ve İstanbul’dan sonra Büyük İşçi Buluşmaları’nın dördüncüsünü Ankara’da Anıtpark’ta gerçekleştirdi. 3 Ekim Perşembe günü DİSK’in çağrısıyla bir araya gelen

binlerce işçi Mareşal Fevzi Çakmak Caddesi’nde buluşarak Anıtpark’a yürüdü.

Ankara’daki mitinge DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün, DİSK Genel Başkan Yardımcısı Remzi Çalışkan, DİSK Genel Başkan Yardımcısı Alaaddin Sarı, DİSK Genel Başkan Yardımcısı Özkan Atar, DİSK YK üyesi Şükret Sevgener ile Başta

Ankara olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanından gelen binlerce DİSK üyesi katıldı. Eyleme çeşitli siyasi partilerin, emek ve meslek örgütlerinin temsilcileri de katılarak destek verdi.

Sabahın ilk saatlerinde Ankara’ya gelen DİSK’liler saat 14.00’te Mareşal Fevzi Çakmak Caddesi’nde bir araya gelerek Anıtpark’a sloganlarla yürüdü. DİSK’li işçiler bando takımının yanı sıra, temsili olarak ellerinde tırpan tutan “Azrail” figürleri ve vergi dilimlerine kurban giden işçileri simgeleyen tabutlarla yürüdü.

Haberin Videosu:

İşçilerin Anıtpark’ı doldurmasıyla birlikte miting DİSK İç Anadolu Temsilcisi Birgül Kaya’nın konuşmasıyla başladı.

Kaya’nın ardından alanı dolduran binlerce işçiye seslenen DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu’nun şunları kaydetti:

“İnsanca yaşamak istiyoruz. Evet. Gelirde, vergide, ülkede adalet istiyoruz. Dünyada da adalet istiyoruz. Yanı başımızda İsrail saldırılarını bölgesel bir savaşa dönüştürdü. Çocukları öldüren, hastaneleri, okulları bombalayan bu vahşetin nereden güç aldığını biliyoruz.

Buradan, bu meydandan emperyalizme ve işgalcilere karşı Filistin halkının, Lübnan halkının yanında olduğumuzu haykırıyoruz. Filistinli Lübnanlı sınıf kardeşlerimizin, sendikalarımızın yanında olduğumuzu ve dayanışma içinde olduğumuzu söylüyoruz. Filistin halkı yalnız değildir!

Adını doğru koyalım. Yaşadığımız bu işsizliğin, yoksulluğun, hayat pahalılığının, bu kara tablonun nedeni ülkeyi 22 yıldır yöneten Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarlarının sınıfsal ve siyasal tercihlerinin sonucudur.

Yaşadığımız bu kara tablo bu ülkede demokrasinin son kırıntılarını ortadan kaldırmaya çalışan “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” adı altında adım adım inşa edilen tek adam rejiminin sonucudur.

Evet ülkede bir ekonomik sıkıntı var. Kriz var ama kriz bizler için var. Enflasyon, hayat pahalılığı, işsizlik, yoksulluk… İşçiler, emekçiler, kamu çalışanları, kadınlar, gençler için var. Kriz emekliler için var. TÜİK’in düzmece rakamlarıyla belirlenen ücretlerle hayatta kalmaya çalışan asgari ücretliler,

dar gelirliler için var. Görkemli binaların içinde, düşük ücretlerle 12-13 saat çalışan plaza çalışanları, beyaz yakalı için var. Kriz hayatta kalmaya çalışan ama ekonomik kriz nedeniyle dükkanını kapatmak zorunda kalan esnaf için var. Kriz tenceresini kaynatamayan kadınlar için var.

Ama kriz en fazla da gençler için var. Sadece bugünü değil, geleceği de yok edilen gençlerimiz, çocuklarımız için var kriz. Ve sadece bugünü değil, geleceği karartılan çocuklarımız ve gençlerimiz için de bugün buradayız, bu meydandayız! Diyorlar ki bu yaşadığımız sıkıntıların sonuna geliyoruz.

Enflasyon düşüyor diyorlar. Şimdi size sormak istiyorum sevgili arkadaşlar. TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamına inanan var mı? Onlar diyor ya, enflasyon düştü diye. Karşıda, pazarda, manavda enflasyonun düştüğünü, hayat pahalılığının azaldığını gören var mı arkadaşlar?

Sevgili arkadaşlar tutturmuşlar bir de enflasyonun nedeni ücretler diye. Koca bir yalan arkadaşlar. Bu ülkede enflasyonun nedeni ücretler değil. Bu ülkede enflasyonun nedeni şirketlerin aşırı kârları. Hani biz daha ücretimizi almadan tıkır tıkır vergi verirken milyon dolarlar kazandıkları halde

vergilerini sıfırladığınız şirketler var ya işte o şirketlerin aşırı karlarıdır enflasyonun nedeni. Düğünlerinize davet edip kiloyla altınlarını aldığınız bankaların aşırı karlarıdır enflasyonun nedeni. Enflasyonun nedeni ücretler değil.

Ve biz biliyoruz ki enflasyonun altında bir yandan ücretlerimiz ezilirken diğer yandan da dünyanın en adaletsiz vergi sisteminin olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Sevgili kardeşlerim dünyada başka hiçbir ülke yok ki en zenginle en yoksul aynı oranda vergi versin.

Dünyada başka hiçbir ülke yok ki işçilerin ücretleri yıl içerisinde azalsın. İşte bu adaletsiz vergi sistemine karşı vergide adalet istiyoruz. Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınan adil bir vergi sistemi istiyoruz ve buradan hükümete sesleniyoruz:

Eğer daha fazla vergi toplamak istiyorsanız etrafınıza bakın. Etrafınıza, o kar rekorları kıran şirketlere bakın. Kur korumalı mevduattan milyonlar kazananlara bakın. Çekin elinizi cebimizden. Çekin elinizi soframızdan!

Hani topluyorlar bu vergileri de ne yapıyorlar? Bir bakalım sevgili kardeşlerim. Bizden topladıkları o vergilerde emeklilikte örneğin bizim için harcıyorlar mı veya herkesin ücretsiz sağlık hakkı alabilmesi için sağlık alanında harcıyorlar mı?

Topladıkları vergileri okullara, eğitime ayırmayıp aç karnına okula giden çocuklarımızın tuvaleti bile temizlenmeyen okullara mahkum edildiği bir düzeni asla kabul etmiyoruz. Kime hizmet ediyorsanız gidin vergiyi de onlardan toplayın diyoruz.

Bu yalanların hiçbirine kanmıyoruz. Gerçekleri görüyoruz. TÜİK’in açıkladığı enflasyon da yalan, enflasyonun nedeninin ücretler olduğu da yalan, bütçe açıklarının nedeninin emekliler olduğu da yalan. Biz gerçekleri biliyoruz ve görüyoruz.

Ama bu ülkeyi yöneten iktidar bu politikalarda ısrar ediyor. İşte orta vadeli programda ne var sevgili arkadaşlar? Hükümetin orta vadeli programında daha düşük büyüme, daha yüksek enflasyon var. Kullan at işçiliği var. Birde bir tuzak var sevgili arkadaşlar.

DİSK’liler bu tuzağı çok iyi bilir. Bu tuzak tamamlayıcı emeklilik sistemi adı altında, ikinci emekli maaşı aldatmacası adı altında açık seçik bir biçimde Türkiye işçi sınıfının 90 yıllık kazanımına, kırmızı çizgisine, son kalesine yani kıdem tazminatına çökme programıdır.

Çok açık bir biçimde söylüyoruz. Tamamlayıcı emeklilik sistemi veya başka bir ad altında kıdem tazminatı hakkımızın gasp edilmesine dün olduğu gibi bugün de asla izin vermeyeceğiz. Buradan açıkça ilan ediyoruz. Ölmek var, dönmek yok. Tazminatı vermek yok diyoruz!

Taleplerimiz çok açık ve net. Yapılması gerekenler çok açık ve net. Önümüzdeki günlerde asgari ücret belirlenecek. Evet, gelirde adalet istiyoruz. Asgari ücretin ve bütün ücretlerin insanca yaşayacak düzeye yükseltilmesini istiyoruz.

En düşük emekli aylığının en az asgari ücret düzeyine yükseltilmesini istiyoruz ve vergide adalet istiyoruz. Hani geçtiğimiz yıl İstanbul’dan Ankara’ya yürüdük ya. Değerli milletvekillerimiz buradalar, Meclis’e adaletli bir vergi sistemi için sunduğumuz 5 maddelik kanun teklifinin

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde oy birliği ile yasalaşmasını istiyoruz. İşte o beş madde meydanda da asılı: Gelir vergisi ilk dilim oranı %10’a düşürülsün. Vergi tarife dilimleri en az yeniden değerleme oranı kadar artsın. Asgari ücret vergi istisnası işçi lehine uygulansın.

Bu ülkede 2008 yılından beri işverenlere verilen 5 puan SGK prim desteği işçilere de verilsin. ve çağ dışı damga vergisi kaldırılsın diyoruz. Meclisin açıldığı günlerde buradan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki bütün siyasi partilere 600 milletvekiline

vergide adalet yasasının mecliste oy birliğiyle geçmesi için çağrı yapıyoruz ve aynı zamanda sendikal haklarımızın güvence altına alınmasını ve işte belediye şirket işçisi arkadaşlarım burada belediye şirket işçilerine ayrımsız kadro verilmesini, taşeron işçiliğin bu topraklardan silinmesini istiyoruz.

Sevgili arkadaşlar bizler Türkiye işçi sınıfı olarak alanlarda, meydanlarda bu taleplerimizi haykırırken bir de çıkıyor diyor ki hükümet sözcüleri 2025 2024’ten daha güzel olacak. 2020 daha da iyi olacak. Şimdi soruyorum size arkadaşlar. Bu meydana soruyorum hep beraber.

Siz 2025’in, 2026’nın daha iyi olacağına inanıyor musunuz? Bu haksızlıkla, hukuksuzlukla daha iyi olabilir mi? İşçinin, emekçinin ekmeğiyle oynayarak bir ülkenin geleceği güzel olabilir mi?

Ama evet sevgili arkadaşlar Yarınlar daha iyi olacak. Yarınlar daha güzel olacak. Yarınlar çok daha güzel olacak. Ama haksızlıkla, hukuksuzlukla değil. Bu adaletsizlikle değil. Yarınlar bizimle güzel olacak. Bu ülkenin yarınları emekle güzel olacak.

Bizlerin yan yana omuz omuza verdiği mücadeleyle güzel olacak. O nedenle bu meydanda hep birlikte söz veriyoruz. Asla teslim olmak yok. Gelirde adaleti kazanacağız. Vergide adaleti kazanacağız. Ülkede adaleti kazanacağız. Omuz omuza kazanacağız. Kol kola kazanacağız.

Yürek yüreğe kazanacağız. Direne direne kazanacağız sevgili kardeşlerim. Ve hep söylediğimiz gibi biz varsak umut var. Türkiye işçi sınıfı varsa umut var. DİSK varsa umut var. Umudu hep birlikte büyütüyoruz. Emek kazanacak, adalet kazanacak, barış kazanacak,

kardeşlik kazanacak, demokrasi kazanacak ve Türkiye’nin aydınlık geleceğini hep birlikte kuracağız. Yolumuz açık olsun sevgili kardeşlerim. Şimdi buradan bu sesi soluğu Hep birlikte Türkiye’nin dört bir yanına taşıyacağız. İş yerlerine, fabrikalara, belediyelere, hastanelere,

madenlere, inşaatlara, tezgah başlarına taşıyacağız ve bu düzeni, bu yoksulu daha yoksul, zengini daha zengin yapan bu düzeni mutlaka değiştireceğiz. Hep birlikte değiştireceğiz. Yolumuz açık olsun kardeşlerim.”

yukarı çık
0
Paylaşım