Menu
RSS

“Barış Dili” Temelinde Gazetecilik

“Barış Dili” Temelinde Gazetecilik

Dr. Gülsün BOZKURT” International Journal of Cultural and Social Studies (IntJCSS)” “Barış Dili” Temelinde Gazetecilik üzerine yaptığı araştırmada savaş ve barış karşısında

gazeteciliğin barış dilinin önemine değinmiş. Rusya emperyalistlerinin Ukrayna’ya yaptığı işgal karşısında suya sabuna dokunmayan tavırlar yerine açık ve net gazetecilerin barış dilini kullanmaları gerektiği ve barıştan yana, insanların ölmemesinden yana, savaşın bir an önce son bulmasından yana bir tavır sergilemesi gerektiği inancındayım.

Ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk zamanında ne demiş: “Ülkede barış, dünyada barış”

Sayın Dr. Gülsüm Bozkurt’un bu araştırma yazısını sizlerle paylaşmak istedim. Aslında yazı çok uzun ancak araştırmadan bazı bölümler gazetecilerin neden barış dili kullanmaları gerektiğini güzel anlatmış

“Geçmişten günümüze kadar nasıl yapılması gerektiği üzerine tartışmaların hiç eksik olmadığı gazetecilik mesleği için her platformda söylenebilecek bir şeyler hep mevcuttur.

Gazeteciliğin geleneksel kodları, sorunlu etik çerçevesi bugün yaşanan olaylar karşısında haberciliği toplumdan yana tavır geliştirebilmenin uzak bir noktasına sürüklemektedir.

Oysa gazeteci, yalnızca toplumu olaylardan haberdar etmez, çoğu zaman istediği toplumsal algıyı da yaratır. Bu nedenle dünya üzerinde yaşanan krizler, siyasi çatışmalar bugün gazetecinin haberi hangi dil üzerinden kurgulaması gerektiğini daha da önemli kılmaktadır.

Özellikle ekonomik olarak dışa bağımlı politikalar üreten ülkelerde hükümetler medya gücünü ellerinde bulundurmak istemektedirler. Bu istek medyanın yalnızca yapılanma biçimini değil toplumu yapılandırma biçimini de değiştirmektedir. Oysa özellikle demokrasi bilincinin sağlıklı gelişmesi için yasama, yürütme,

yargı yanında dördüncü bir güç olarak toplumda ayrıcalıklı bir yer edinen medyanın tarafsızlığı vazgeçilmez unsurlardan biridir.

Günümüzde koşullarında ise medya elitleri ve siyasi elitler karşılıklı çıkar anlayışı üzerinden geliştirdikleri gündem belirleme yöntemleri ile bir kamuoyu yaratmaktadırlar.

Alternatif olabilecek en küçük ses de daha büyük gürültü çıkartma yöntemiyle bastırılarak yazılı basından görsel medyaya kadar, tüm platformlarda aynı hâkim söylemin başka versiyonları dolaşmaktadır.

Oysaki barışı etkin kılmanın yollarından biri de savaşın ne olduğunu insanların önceden anlamasını sağlayacak yöntemler geliştirmektir. Barış gazeteciliği de tam bu noktada editoryal tercihten ziyade mutlak olması gereken bir durumdadır.

Böyle bir ortamda gazeteciliğin her anlamda “barış” a olanak tanıyan, barışa çağıran bir dille yapılması gerekmektedir. Bu ihtiyaç “barış gazeteciliği” üzerine yapılan araştırmaların da çoğaltılmasını gerekli kılmaktadır.

Savaşın ve çatışmaların sözün gücü ile ifade edilemeyen en önemli yanı sivil kayıplardır. Galtung’un kurbanlar olarak ifade ettiği sivil kayıplar (Alankuş, 2016: 19) odağında insan olan barış gazeteciliğinin de en hassas noktalarından biridir. Duyarlı davranışı esas alan barış gazeteciliği,

kayıplar konusunda sessiz bir ses vermekte ve gerçeği tüm yönleriyle açık etmeyi arzulamaktadır.

Propaganda savaşı içinde medyanın rolünü kabul eden barış gazeteciliği, bu noktadan hareketle ahlaki bir yaklaşım benimseyerek çatışmanın taraflarının asıl amaçlarını belirleyerek, şeffaflığı, kazan-kazan anlayışını, empatiyi ve şiddetin gizli etkilerini açık etmeyi hedeflemektedir (McGoldrick, Lynch, 2000: 24).

Ayrıca çocukların, yaşlıların, kadınların acılarına odaklanan barış gazeteciliği, manipülasyonu dışlayarak yeniden yapılanma, toplumsal barış, şiddetsizlik ve yaratıcılık süreçlerini etkin kılmayı amaçlamaktadır. Bir anlamda elitlerin sözcülüğünü yapan savaş gazeteciliği ise, daha en baştan tarafları ikiye ayırarak savaşı başlatan asıl gerekçeleri sorgulamadan biz-onlar ayrımı yapmakta, elde bulunan silahlara ve genel olarak silahlanma algısına vurgu yaparak şiddetin ölü ve yaralı gibi maddi zararlarını ön planda tutmaktadır”

yukarı çık
0
Paylaşım