Menu
RSS
Antalya Valiliğinden Manavgat’ta Yaşanan Felaket Hakkında Bilgi Verildi

Antalya Valiliğinden Manavgat’ta Yaşanan Felaket H…

Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nü...

Büyükşehir Ekipleri Manavgat’ta Vatandaşın Yanında

Büyükşehir Ekipleri Manavgat’ta Vatandaşın Yanında

Antalya’nın Manavgat ilçesinde...

CHP Antalya İl Başkanı Kamacı: Tek Adam Rejiminin Yereldeki Uzantısı; Utanmadan İftira Atıyorsunuz

CHP Antalya İl Başkanı Kamacı: Tek Adam Rejiminin …

CHP Antalya İl Başkanı Nail Ka...

TKP: Maraş Katliamı Bu Düzenin Açık Yüzüdür

TKP: Maraş Katliamı Bu Düzenin Açık Yüzüdür

Türkiye Komünist Partisi (TKP)...

Halkın Eğitiminden Tasarruf Olmaz

Halkın Eğitiminden Tasarruf Olmaz

Haberi okuyunca donup kaldım. ...

Muratpaşa CHP İlçe Başkanı Kıran: CHP Belediyelere Haciz Kıskacı Düpedüz Faşizmdir!

Muratpaşa CHP İlçe Başkanı Kıran: CHP Belediyelere…

CHP Muratpaşa İlçe Başkanı Can...

Sahim Sen: Asgari Ücretin Belirlenmesinde İnsan Onuru Ve Yaşam Kalitesi Öncelikli Olmalı!

Sahim Sen: Asgari Ücretin Belirlenmesinde İnsan On…

Türkiye’nin en önemli gündem m...

Kızılarık Mahallesi Halkı: Mahalle Bizim, Ev Bizim, Direneceğiz

Kızılarık Mahallesi Halkı: Mahalle Bizim, Ev Bizim…

Kızılıarık Mahallesi halkı evl...

Prev Next

ÇÖZÜM ÜRETMEYENLER; SORUNUN BİR PARÇASI OLURLAR... GOETHE ... Bir kadın resim çizme yeteneğinin olduğunu bilmekte; ancak bir türlü kendisini ressam olarak nitelendirilecek kadar çok başarılı hissedememektedir.

Günün birinde ülkenin en ünlü ressamlarından birisinden ders almaya karar verir. Ressamla konuşur ve derslere başlarlar. Kadının gelecek vaat ettiği açıktır. Uzun bir süre resim dersleri aldıktan ve ressam öğretmeninin tüm tekniklerini öğrendiğinden emin olduktan sonra, artık eserlerinin sanatseverlerle buluşturulmasına karar verirler.

Kadın halen kendisine güvenememektedir. Sanatseverlerin kendisi hakkında ne düşündüğünden emin olmak için öğretmeni ona bir tavsiyede bulunur: “En çok beğendiğin tablonu al ve şehrin en kalabalık meydanına koy. Tuvalle birlikte bırakacağın tablonun yanına kalem ve not kağıtları da bırakıp, beğenmedikleri kısımları, not kağıtlarına yazmalarını iste. Tablon bir hafta orada kalsın. Sonra gel birlikte değerlendirelim” demiş.

Kadın, aynen öğretmeninin dediği gibi yapmış. Tuval ile birlikte en sevdiği tablosunu şehrin en işlek meydanına bırakmış ve beğenmedikleri yerlerini eleştirmelerini istemiş. Kağıt ve kalemleri de bırakıp oradan ayrılmış. Tam bir hafta sonra gittiğinde kutular dolusu eleştiriyle karşılaşmış. Morali o kadar bozulmuş ki, hemen ressamın yanına koşmuş: “Size demiştim hocam. Ben bu işi başaramayacağım” demiş. “Baksanıza, ne kadar da çok eleştiri aldım. Tablom hiç beğenilmedi galiba!”

Ressam hiç tepki göstermeden: “Şimdi aynı tabloyu al ve aynı şekilde, aynı meydana bir haftalığına daha bırak. Ama bu sefer boyalar da bırakıp, notunu değiştir: “Beğenmediğiniz yerlerini düzeltiniz” de. “Bakalım sanatsever ne istiyor, öğrenelim” demiş.

Kadın yeniden öğretmeninin dediklerini yapmış ve tablosunu aynı meydana götürmüş. Bu sefer boyaları da bırakıp “Lütfen beğenmediğiniz yerlerini düzeltiniz” notunu yazmış.

Bir hafta daha beklemiş. Bir haftanın sonunda heyecanla meydana gitmiş. Bir de bakmış ki tabloda tek bir çizik yok. Gözlerine inanamamış. Hemen öğretmenine koşmuş. “Nasıl olur? O kadar eleştiri alan bir tabloda nasıl hiçbir düzeltme olmaz?” diye sormuş.

Ressamın verdiği yanıt kısa ve netmiş: “Eleştirmek çok kolaydır. Ama çözümü bulmaya gelince söyleyecek sözü olan bir tek kişi bulamazsın!”

Özel yaşamda, sosyal ilişkilerde, iş yaşamında, siyasette; kısacası her alanda, çözüm üreten bireyler tercih edilir..

Durmadan sorun sıralayan, hep yakınan kişilerden sıkılırız bir süre sonra.. Görüşmelerimizi en aza, hatta bir süre sonra görüşmeme noktasına getiririz..

Hastalıktan yakınanları düşünün; doktora gitmez veya gitse bile doktorun verdiği ilaçları düzenli, saatinde kullanmaz, aklına geldiğinde alır ya da verilen egzersizleri yapmaz ama yakınmaya devam eder.. İstenilen tetkikleri zamanında değil, kendi programına; gezmesine, uyumasına bağlı olarak istediği zaman yapar.. Bu arada rahatsızlığının artacağını, yaptığının kendisine olan zararını görmez, görse bile hata yapmaya devam eder.. En tuhafı da bilip uygulamayanlar.. Gecikmeden kaynaklanan tedavi güçlüğünün faturasını da doktora keserek; doktordan fayda görmediğini söyler zeytinyağı gibi üste çıkarak..

Aynı konu diş hekimleri için de geçerlidir.. Diş tedavisi korkusunu anlayamıyorum; bir çok tedavide canımız yanar mutlaka ama tedavi olmadığımızda yerine gelmeyecek büyük kayıplar yaşarız.. Örneğin; dolgu ile kazanacağımız diş, zamanında gitmezsek, çekilerek dişimizden oluruz.. Bunları yapmayıp, dişim ağrıyor, dişim ağrıyor diye yakınmaya devam ederiz ne yazık ki..

Bir arkadaşımız sorununu paylaşır, bizler de sorunu nasıl aşacağına dair fikrimizi belirtiriz.. Tekrar tekrar görüştüğümüzde aynı sorun ve yakınma devam ediyorsa; bu konuda çözümleri uygulamıyorsa, sıkılır, hatta sinirlenir ve görüşmemek için bahaneler uydururuz..

İş yaşamı da hiç farklı değil; patronu, müdürleri gereksiz, onlara gitmeden de çözümlenecek konularla sıkça bunaltın ve sonucunu görün, sinirler nasıl tavan yapıyor..! Ya da robot gibi; yalnızca söyleneni yapanlar, söylenmediğinde yan gelip yatanlar…

Atalarımız; gözlemleyip çok güzel sözler üretmişler, “Dökme suyla, değirmen dönmez” gibi.. Zorla bir şey yaptırıl(a)mıyor.. Kişinin içinden gelmesi, isteyerek yapması gerek.. Bu da, yetiştiriliş tarzı, aile bireylerinin kötü veya iyi örnek olması.. Bu ayrı bir yazı konusu…

Gelelim gündemimize; cumhurbaşkanlığı seçimi bitti, faturalar kesilmeye başlandı.. Ne kadar kolay başkasını suçlamak ?! Kimse “Ben neyi eksik yaptım, az mı çalıştım, ailemde, akrabalarımda, arkadaşlarımda oy kullanmayacakları uyardım mı” benzeri soruları sormuyor.. Önce kendi çöplüğümüzü, kendi evimizin önünü temizlemekten bahseden yok her zamanki gibi…

Bina sorumlusu olarak görev yaptığım okulda 5 seçmenin kaydı yoktu, silinmiş.. Hele ikisine çok üzüldüm; yaşlı ve hasta karı – koca Korkuteli’nden yayladan gelmişler sorumluluklarını bilerek ama zamanında kontrol yapmamışlar ne yazık ki.. Beyefendi CHP üyesiymiş üstelik.. Seçmen Listeleri askıya çıktığında alıyorum telefonumu, açıyorum interneti; ailemi, akrabalarımı, tanıdıkları, arkadaşları kontrol etmeye.. Bu yaşlı çiftin; internet kullanan çocuğu, torunu vardı mutlaka.. Poposunu kaldırmaktan yüksünenler, oturdukları yerden bunu yapabilirdi, eğer çalışmak isteseydi..

Çocukluğumuzda dinlediklerimizi hala dinliyoruz.. Ayrı tellerden çalmaya son hız devam.. Devam edin, 2015 Genel Seçimlerini de kaybedelim..! Üstelik akp misyonunu doldurmuşken, parçalanmaya yüz tutmuşken; bizler enerjimizi birbirimizi kötülemeye, yok etmeye harcayalım..! Bu arada anap, akp gibi işbirlikçi hain paraya tapan başka bir parti çıksın ve yol alsın…

Dergimizin temmuz sayısında yazdığım gibi “En iyi fikir, kimin fikri…” ?!

Gün birlik olma zamanı.. Eleştirilerimizi, önerilerimizi düzeyli ama sosyal medyada değil, örgütümüzde yapalım.. Özellikle ÇÖZÜMLERİMİZİ iletelim ilgili yerlere…

Köşke hiç çıkmaması gereken, oraya kesinlikle layık olmayan kişiye bir de, kendine özel anayasa yaptırtmayalım..

Biraz daha yalnız eleştirmeye, çözüm ve katkı sunmamaya devam edersek; tüm okullar imam hatip olacak.. Kadın, erkek görüşmeyecek.. Ve dergimiz çıkmayacak..!

Aydınlık Yarınlara Hep Birlikte…

Sevgiyle, Saygıyla, Sağlıkla, Sevdiklerinizle Kalın Uzun Yıllarca…

0
Paylaşım