Gönüllerden Sürgün Olmayın
- Yazan Kaktus Haber
Uzun zamandır Antalya gündemini meşgul ediyor mevcut belediyelerdeki atamalar, sürgünler terfiler, işten çıkarmalar.
Memuriyetimin ilk yıllarında sürgünler Türkiye çapında çok popülerdi!... Hükümet değişir değişmez mevcut kadrolar hallaç pamuğu gibi dağıtılır, özellikle doğu ve güney doğu illeri sürgün yeri olarak memurların korkulu rüyası olurdu.
Özellikle meslek icabı takip ettiğim Bayındırlık Bakanlığı (o zaman ismi öyleydi) hiç affetmez insanlar oradan oraya sürüklenirdi... Masum olan olmayan, küçüklü büyüklü tüm memurlar da kaçınılmaz bir kader gibi o günü korkuyla beklerdi. Aileleri de bu “kader” den ‘’ nasibini fazlasıyla alırdı.
Kendi sürgünümü yaşamam Antalya Büyükşehir Belediyesinde oldu. 2014 yılında seçimi kaybedip Belediye’yi AKP’ye kazanınca Antalya’da görülmemiş bir sürgün operasyonu başladı. Yüzlerce memur, işçi, mühendis ve tekniker Merkez’den Akseki, Gündoğmuş,
İbradı, Demre ve Kaş’a sürüldü. Birim müdürlüklerinden yapılan tebligatlarda da tek bir gerekçe yer aldı: Görevlendirmeler, ‘Görünen lüzum üzerine’ ymiş.
Tüm kadrolar yönetici ya da sıradan çalışanlar dahil Antalya’nın en uzak ilçelerine tayin edildi. En favori! ilçe Gündoğmuş’tu. Aslında bu güzel ilçelerimizin sürgünle anılması da ayrı bir haksızlık ve talihsizlikti. Ova, Kınık ve Gündoğmuş’la sürgün adresleri uzadı…
Temel insan hakları ve çalışan haklarına aykırı bu atamalar pek çok platformda dile getirildi davalar açıldı ama sonuç değişmedi. İnsanlar sürüldükleri yere yerleşmeye de razıydı ama bir ay sonra rotasyonla başka bir uzak köşeye gönderildiler.
Benim de sürgünüm Gündoğmuş’a yazılmıştı. Elbette gide bilirdim hatta gitmek zorundaydım doğuda terörün en kötü olduğu yıllarda bile çalışmış bir mimardım. Hatta gittiğim yerlerde bana ‘’Mühendis Bey’’ dendiğini bilirim. çalıştığım yerde bir kadın mimar görülmüş değildi.
inşaat yapan denetleyen kişi olsa olsa mühendis olur o da erkek olur kabulüyle uzun yıllar Mühendis Bey olarak çalışmış biriydim ben. O şarlar da bir görev yapıyordum o dönemde PKK yaktığı köy okullarının onarımını yapıyorduk.
Gündoğmuş’ta benimle görevlendirilen pek çok daire başkanının yapacağı herhangi bir iş yoktu. Beklenen sadece 151 km yolun gidip gelinmesiydi.
Ama ben çok şanslıydım Gündoğmuş sürgünü ardından Başkanın davetiyle hayatımın en verimli yıllarını geçireceğim Manavgat’a Başkan Yardımcısı olarak gittim.
Arkadaşlarımın devam eden sürgün yolculuğunda trafik kazası geçiren, kanser tedavisine yetişemeyen, ruhsal problemler yaşayanlar… velhasıl pek çok insani dram yaşandı. Acil serviste başını beklediğim, sürgün gününde yolda trafik kazası geçiren arkadaşımın oradan sağ çıkmasına göz yaşlarımla eşlik ettim…
Bu haksızlığı önleme kervanına vekiller dahil oldu, sendikalar dahil oldu, sayıştay dahil oldu ama yine de bu sürgün sarmalı sonlandırılamadı.
“Sürgün’ü, “bir suçlunun muayyen bir müddet bulunduğu beldeden başka bir beldeye uzaklaştırılarak cezalandırılması” olarak tanımlar Türk Dil Kurumu.
Lakin Sürgünün onurlu bir yanı da vardır. “Sen benim karşımda bir davanın adamısın ve ben buna tahammül edemiyorum” demektir aslında. Dolayısıyla sürgün edenin acizliğidir.
Şimdilerde Antalya’da daha enteresan bir durum var. Seçimden sonra mevcut belediyeleri yine aynı parti almasına rağmen, dağıtılan, görevsizlikle pasivize edilen personeli var. Bu kadrolara maaş veriyorsunuz. Onları izbe bir köşede işsiz güçsüz oturtmaya hakkınız yok.
Kamu kaynaklarını ve hele de nitelikli insan kaynaklarını böyle çarçur edemezsiniz. “O gitsin yerine benim akrabam, benim toprağım, benim mezhebim gelsin”. “Siyaseten beraber gezinmiştik şuna da bir görev vereyim” diyerek ulufe dağıtır gibi atamalar yapmanız doğru değil.
Gerçi Genel Merkez kendisi de uymuyor ama “Liyakate dayalı atama yapın” diye Genel Merkez kararları var. Bari onu yere düşürmeyin. Enerjinizi adam yetiştirmeye verin. Yaşanacak bir iktidar değişikliğinde bir siyasetçiye belki ihtiyaç duyulmayacak ama,
bu ülkenin pek çok bürokrata, teknokrata ihtiyacı olacak.
Başka bir pencereden bakıldığında siyasi ikbal için dağıtılan kadrolar ne işe yaradı? Şimdi insanların iş bulma ümidiyle çaresizliklerini kullanıp hayaller sattınız; üç beş aylığına işe aldınız; şimdi gelenler “ne yapsak da onları işten atsak” diye yol aramakla meşgul.
İnsan hayatı bu kadar ucuz mu ki, iki dudak arasında gidip geliyor. Oturduğunuz koltukların bedelini gençlerimiz mi ödeyecek.
Elbette yakın çevrenizi, liyakatine inandığınız, güvenilir çalışma arkadaşlarınızla güçlendirebilirsiniz. Zaten o işler bitmiştir. Geri kalanları da kaybetmeyin, kazanın onlar, bu ülkenin bu kentin insanlarını.
Görevinden uzaklaştırılan, amiyane anlatımla sürülen arkadaşlara bu süreçleri yaşamış biri olarak tavsiyem yel değirmeniyle savaşmayın. Bu süreci kendinizi yetiştirmek, mesleki gelişmeleri takip etmek, hayata başka bir pencereden bakıp ruh sağlığınızı korumak,
başka bir baharda açmak üzere değerlendirin.
Haksızlığa uğrayan sürgünler siz değerlisiniz. Bu ülkenin, bu kentin geleceğinde muhakkak yeriniz izleriniz olacak, dayanın…
Ahmet Arif’in çok sevdiğim dizelerinde söylediği gibi…
‘’ Öyle yıkma kendini,
Öyle mahzun, öyle garip…
Nerede olursan ol,
Dayan kitap ile
Dayan iş ile.
Tırnak ile, diş ile,
Umut ile, sevda ile, düş ile…’’