Konyaaltı CHP: Milli Eğitim Bakanlığı -Ülkü Ocakları Protokolünü Kabul Etmiyoruz!
- Yazan Kaktus Haber
![Konyaaltı CHP: Milli Eğitim Bakanlığı -Ülkü Ocakları Protokolünü Kabul Etmiyoruz!](/media/k2/items/cache/c3329d1991cede4c72839570e1c38fdd_L.jpg)
Cumhuriyet Halk Partisi Konyaaltı İlçe Başkanı Demet Gündüz “Milli Eğitim Bakanlığı, 31 Aralık 2024 tarihinde Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı ile bir protokol imzalayarak,
eğitim kurumlarımızı siyasi bir yapılanmanın insafına terk etmiştir. Bu protokol, eğitimi bir partinin ideolojik aygıtı hâline getirme projesidir ve biz buna asla sessiz kalmayacağız!” dedi.
Demokrasiye Ve Tarafsız Eğitime Açık Bir Darbe Olan Milli Eğitim Bakanlığı -Ülkü Ocakları Protokolünü Kabul Etmiyoruz!
Cumhuriyet Halk Partisi Konyaaltı İlçe Başkanı Demet Gündüz yaptığı yazılı açıklamada şunları söyledi:
“Bugün burada, Türkiye Cumhuriyeti’nin laik ve bilimsel eğitim anlayışına yönelik büyük bir saldırıya karşı durmak için toplandık. Milli Eğitim Bakanlığı, 31 Aralık 2024 tarihinde Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı ile bir protokol imzalayarak, eğitim kurumlarımızı siyasi bir yapılanmanın insafına terk etmiştir.
Bu protokol, eğitimi bir partinin ideolojik aygıtı hâline getirme projesidir ve biz buna asla sessiz kalmayacağız!
Eğitim, siyaset üstü bir mesele olmalıdır. Eğitimin amacı bireyleri özgür düşünceye, bilimsel yönteme, sorgulamaya ve aydınlanmaya yönlendirmektir.
Ancak görüyoruz ki, AKP-MHP iktidarı için eğitim, gençleri belirli bir ideolojik kalıba sokmak ve kendi siyasi çıkarları doğrultusunda yönlendirmek için bir araç hâline getirilmek istenmektedir. Ülkü Ocakları’nın "mesleki ve teknik kurslar" açabileceği söylenmektedir.
Soruyoruz: Ülkü Ocakları hangi meslek alanında uzmandır? Hangi akademik birikime, hangi pedagojik donanıma sahiptir? Bir siyasi partinin gençlik yapılanması olan bu kurum, hangi liyakatle eğitim verecektir?
Siyasi Propaganda Eğitimin Parçası Olamaz!
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Milli Eğitim Temel Kanunu açıkça belirtmektedir: Kamu kurumlarında siyasi propaganda yapılamaz. Peki, şimdi soruyorum: Ülkü Ocakları, bir sivil toplum kuruluşu mudur, yoksa bir siyasi yapılanma mıdır? Herkes çok iyi biliyor ki,
Ülkü Ocakları MHP’nin gençlik yapılanmasıdır ve bu protokol, eğitim sistemimizi doğrudan bir siyasi hareketin emrine vermektir.
Bugün Ülkü Ocakları’na bu yetkiyi verenler, yarın hangi siyasi yapıyı eğitimin içine sokmayı planlıyor? Tarikatlar ve cemaatlerle yapılan skandal protokollerin yargı tarafından iptal edilmesi yetmedi mi? Ensar Vakfı, TÜGVA, TÜRGEV gibi yapılarla yapılan iş birlikleri yetmedi mi?
Okulları birer ideolojik kadrolaşma alanına çevirmeye çalışmak, eğitimin ruhuna ihanettir!
Bu protokol sadece bir eğitim meselesi değildir; bu protokol, devletin kendine çizilmiş anayasal sınırları ihlal etmesi, hukuka meydan okuması, eğitimi bir siyasi aygıt hâline getirme çabasıdır.
Halk Eğitim Merkezlerine Siyaset Sokulamaz!
Milli Eğitim Bakanlığı’nın yaptığı açıklamalara göre, bu protokol kapsamında açılacak kurslar daha çok yetişkinlere yönelik olacakmış. Ancak biliyoruz ki, halk eğitim merkezlerinde açılan kurslara örgün eğitim çağındaki çocuklar da katılabiliyor.
Yani gençlerimiz, çocuklarımız Ülkü Ocakları ile karşı karşıya bırakılacak! Bugün halk eğitim merkezlerinde çay, çorba dağıtıp çeşitli politik işaretlerle fotoğraf çektirenler, yarın sınıflarda ne anlatacaklar? Laik, bilimsel ve tarafsız eğitim ilkesine aykırı bir biçimde
siyasi ve ideolojik telkinlerde mi bulunacaklar?
Soruyoruz: Milli Eğitim Bakanlığı ne zaman eğitim alanında yetkin bilim insanları, akademisyenler, uzmanlar yerine siyasi yapıların eğitim vermesini meşrulaştıran bir aracı hâline geldi? Bugün MHP’nin kontrolündeki bir yapıya eğitim verme yetkisi verenler,
yarın başka bir partinin gençlik kollarına da bu imkânı tanıyacak mı? Bugün Ülkü Ocakları’nı eğitim sisteminin içine sokanlar, ilerleyen dönemde başka siyasi yapıların, tarikatların, cemaatlerin de eğitim vermesine yeşil ışık yakacak mı?
Eğitmen Açığı Yok, Öğretmenlerin Maaşları Yok!
Milli Eğitim Bakanlığı bu protokolü savunurken, eğitimde bir eksiklik olduğu izlenimi yaratmaya çalışmaktadır. Ancak gerçekler ortadadır: Türkiye’de eğitmen açığı yoktur! Bu ülkede 993 bin öğretmen, 100 bin civarında usta öğretici ve yüz binin üzerinde akademisyen bulunmaktadır.
Gerçek problem eğitmen eksikliği değil, mevcut eğitmenlerin maaşlarını bile ödeyemeyen bir yönetim anlayışıdır! Halk eğitim merkezlerinde çalışan usta öğreticiler, geçen sene aylarca maaşlarını alamadıkları için sokaklara döküldüler.
Ücretli öğretmenler yoksulluk sınırının altında çalıştırılıyor. Atanamayan öğretmenler, yıllardır hakları olan kadroları bekliyor. Peki, MEB hangi akılla, hangi vicdanla eğitimin finansmanını ve eğitmen kadrosunu bir siyasi yapıya devretmektedir?
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in TBMM’de yaptığı açıklamalar ise tam bir hukuk tanımazlık örneğidir. Kendisi, tarikat ve cemaatlerle yapılan protokolleri savunurken,
“Onlarla protokol yapmaya devam edeceğiz, çünkü onlar çocukların dağa çıkmasını engelliyor” diyerek akıl dışı bir gerekçeyle eğitimi bu yapılara teslim etmeye devam edeceklerini açıkça ilan etmiştir.
Eğitimi bilimden, pedagojiden, liyakatten uzaklaştıran bu zihniyetin Türkiye’nin eğitim sistemine verebileceği hiçbir şey yoktur!
Son Sözümüz: Bu Protokolü Tanımıyoruz!
Buradan Milli Eğitim Bakanlığı’na, hükümete ve tüm yetkililere sesleniyoruz: # Bu protokol derhâl iptal edilmelidir!
# Eğitim, ideolojik kadrolara değil, bilim insanlarına ve liyakat sahibi eğitimcilere bırakılmalıdır!
# Laik, bilimsel ve tarafsız eğitime yapılan her türlü saldırıya karşı, halkın desteğiyle mücadele etmeye devam edeceğiz!
Bu mücadele sadece Cumhuriyet Halk Partisi’nin değil, her yurttaşın, her anne babanın, her eğitimcinin, her öğrencinin mücadelesidir! Bizler, Cumhuriyet’in evlatları olarak, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına, laik ve bilimsel eğitime sonuna kadar sahip çıkacağız!
Eğitimde siyasallaşmaya, ideolojik kadrolaşmaya, partizan dayatmalara izin vermeyeceğiz!
Demokrasiden, Laiklikten Ve Tarafsız Eğitimden Vazgeçmeyeceğiz!”