Binlerce Memur Antalya Sokaklarında Haykırdı: Sefalet Zammı Değil Emeğimizin Karşılığını İstiyoruz
- Yazan Kaktus Haber
Maaşlarına düşük zam yapıldığı gerekçesiyle geçtiğimiz hafta 1 günlük iş bırakma kararı alan KESK, Birleşik Kamu İş ve HÜR Sen’e üye yaklaşık 4154 memurlar,
iş bırakarak Aydın Kanza Parkı’ndan Cumhuriyet Meydanı’na kadar yürüdü.
2025 yılının ilk 6 aylık dönemi için maaşlarına yapılan yüzde 11.54'lük zamma tepki gösteren Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Birleşik Kamu İşgörenleri Sendikaları Konfederasyonu (BİRLEŞİK KAMU İŞ), Hürriyetçi Sendikalar Konfederasyonu (HÜR SEN),
Bağımsız Kamu Görevlileri Sendikaları Konfederasyonu (BASK) ve Askeri İş Yerlerinde Görevli Kamu Çalışanları Sendikası (ASİM SEN), 1 günlük iş bırakma kararı almıştı. Bu 5 konfederasyonun üyeleri dün iş bırakma eylemini gerçekleştirdi. Antalya’da örgütlü olan KESK,
Birleşik Kamu İş ve HÜR Sen ise Aydın Kanza Parkı’ndan Cumhuriyet Meydanı’na kadar yürüyüş eylemi yaptı. Maaşlarına yapılan yüzde 11.54’lük zammı temsil eden saat 11.54’te yürüyüşe başlayan memurlar, “Sefalet zammı değil emeğimizin karşılığını istiyoruz,
11.54 TÜİK yalanı emekçinin düşmanı” yazılı pankart açarak çeşitli sloganlar attı. CHP Antalya Milletvekilleri Aliye Coşar ve Cavit Arı, CHP İl Başkanı Nail Kamacı ve Türk İş Antalya İl Temsilcisi Cemil Ünal ve DİSK Akdeniz Bölge Temsilcisi ve Genel İş Antalya Şube Başkanı Vedat Küçük ve
yönetiminin de destek verdiği yürüyüşte memurlar, “İnsanca yaşamak istiyoruz, yetkili sendika:
bayağı tepkiliyim, enflasyon zammı sefalet refah payı adalet, memura hak ettiği değeri ver refah payını ser, alım gücü eridi refah payı gerekti, enflasyona yeniliyoruz refah payı istiyoruz, adil zam refah payıyla tam, memurun hakkı refah payında saklı, alım gücüne can suyu refah payı” yazılı dövizlerle de dikkat çekti.
Yürüyüş sonrası Cumhuriyet Meydanı’nda toplanan binlerce memura seslenen Birleşik Kamu İş Antalya İl Başkanı Sadık Acar, “Bugün, emeğimizin değersizleştirilmesine, yaşam şartlarımızın ağırlaştırılmasına, yoksullaştırılmamıza ve insanca yaşam hakkımızın hiçe sayılmasına karşı
ülkemizin her köşesinde alanlardayız. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) açıkladığı yüzde 44.38’lik yıllık enflasyon oranı, çarşıda, pazarda yaşadığımız gerçeklerle asla bağdaşmamakta. Halkı yanıltan bu sahte rakamlarla bizleri sefalete mahkum etmeye çalışanlara karşı susmayacağız.
Yalanlarla örülmüş bu sistemin illüzyonunu reddediyoruz ve emeğimizin onurunu korumak için mücadele bayrağını yükseltiyoruz” dedi.
“Kamu emekçilerinin maaşlarına yüzde 11.54 gibi trajikomik bir zam uygulamak, alın terimize ve emeğimize yapılmış büyük bir hakarettir” diyen Acar, şöyle konuştu:
“Üstelik bu hakaret yalnızca kamu emekçilerini değil, toplumun geniş kesimlerini de derinden yaralamakta. Ekonomik krizle her gün biraz daha ağırlaşan hayat koşulları, temel ihtiyaçlarımızı bile karşılayamayacak duruma gelmemize yol açmıştır.
Açlık sınırında yaşamaya zorlanan milyonlar olarak, bu düzenin sürdürülemez olduğunu haykırıyoruz. Artık zamlar, sıradan bir haber olmaktan çıkıp emekçilerin günlük yaşamını alt üst eden bir gerçekliğe dönüştü. Market raflarından temel ihtiyaçlara,
faturaların her kaleminden ulaşım ücretlerine kadar fiyatlardaki artışlar, emekçilerin cebine her gün biraz daha yük bindiriyor. Kamu emekçileri, maaşlarını hangi ihtiyaçlarına yetiştireceklerini şaşırırken, art arda gelen zamlarla mücadele etmek neredeyse imkansız hale geldi.
Ülkemizde kira artışları, artık vatandaşların barınma hakkını elinden alacak boyutlara ulaşmıştır. Ortalama konut kira bedeli asgari ücret düzeyine ulaşmış, kamu emekçileri kirasını ödeyebilmek için adeta öğrenciler gibi ortak ev tutmaya mecbur bırakılmıştır.
2025 yılına, milyonlarca çalışanı ilgilendiren yüzde 30’luk asgari ücret zammı, memur emeklilerine reva görülen yüzde 11.54’lük sefalet artışı ve işçi emeklilerine verilen yüzde 15.75’lik zam ile girdik. Bu zamlar yurttaşlarımızın büyük bir çoğunluğunu açlığa mahkum etmektir.
Bu kölelik düzeni ile hayatta kalmak mümkün değil.”
Taleplerini de dile getiren Acar, iş bırakma eylemlerinin yalnızca kamu emekçilerinin değil, toplumun her kesiminin mücadelesi olduğunu söyledi. “Bu mücadele, insanca bir yaşam, adil bir gelir dağılımı ve halkın refahını önceleyen bir düzen içindir” diyen Acar,
“Birleşik Kamu İş Konfederasyonu olarak, emeğimizin ve onurumuzun hiçe sayılmasına asla izin vermeyeceğimizi bir kez daha ifade ediyoruz. Bu burada bitmeyecektir, taleplerimizin dikkate alınmaması durumunda tüm emekçiler ile genel grevin örgütlenme sürecinde etkili olacağımızı
kamuoyuna buradan ilan ediyoruz. İşyerlerimizden ve alanlardan uyarıyoruz. Emeğimiz için, geleceğimiz için, adalet için mücadeleye devam ediyor ve hükümeti bu yanlıştan acilen dönmeye davet ediyoruz” ifadelerini kullandı.
Mücadeleden asla vazgeçmeyeceklerini vurgulayan KESK Antalya Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü İlhan Karakurt ise, Türkiye tarihinin emekçilerin zaferleriyle dolu olduğunu kaydetti. Birlikte mücadeleye ve bayrağı daha da yükseltmeye söz verdiklerini, mücadelelerinin iş, emek ve özgürlük olduğunu söyledi.
AK Parti iktidarını eleştirerek emekçilerin her geçen gün yoksullaştırıldığını ifade eden Karakurt, buna karşılık sermayenin zenginleştirildiğini ileri sürerek, “İşte bu adaletsizliğe dur demek için meydanlardayız.
Hak, hukuk, adalet demek için meydanlardayız” dedi. “Emekçiler pazara çıktığında filesini dolduramıyor” diyen Karakurt, “Emekçiler maaşını aldığında kirasını mı, elektrik-su parasını mı ödesin? Çocuğuna okul harçlığı mı versin?” diye sordu. Karakurt, emekçilerin sadaka değil insanca bir yaşam istediğini vurguladı.
“İnsanca bir yaşam için iş bırakıyor, sefalet zammı değil, emeğimizin karşılığını istiyoruz” diyen KESK Antalya Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü İlhan Karakurt, “Kamu emekçileri olarak, toplumun diğer kesimleri gibi yıllardır artan enflasyon, hayat pahalılığı ve düşük ücret zamları karşısında
yoksullaşmaya mahkum ediliyoruz. Her geçen gün etkisini artıran ekonomik kriz, milyonların yaşamını daha da zorlaştırıyor. Alım gücümüz düşerken, en temel ihtiyaçlarımızı bile karşılamakta zorlanıyoruz. TÜİK tarafından açıklanan enflasyon rakamları
gerçeğin birazını bile yansıtmazken, maaşlarımız mum gibi eriyor ve ülke olarak hızla yoksulluğa sürükleniyoruz” şeklinde konuştu.
“2025 yılını yüzde 30’luk asgari ücret zammının yanı sıra, kamu emekçileri ve memur emeklilerine yapılan yüzde 11.54, işçiler ve işçi emeklilerine reva görülen yüzde 15.75’lik sefalet zamları ile karşıladık” ifadelerini kullanan Karakurt, şunları dile getirdi:
“1 Ocak’tan itibaren vergi ve harçlara yüzde 44 zam yapıldı. 2025 bütçesine göre attığımız her adımda ödediğimiz KDV’de geçtiğimiz yıla göre yüzde 81, ÖTV’de ise yüzde 51 artış olacak. Hükümetin kendi alacaklarına yaptığı zam oranları ortadayken,
kamu emekçilerine ve emeklilere reva görülen maaş artış oranının sadece yüzde 11,54 olması utanç verici bir durum. İş yerlerinde alın teri döken bizler, enflasyon karşısında ezilirken sermaye her geçen gün daha fazla kâr ediyor. Vergi yükünün büyük bölümü emekçilerin omuzlarına yıkılırken,
zenginlerin vergi borçları birer birer siliniyor. Kamu kaynakları, halkın ihtiyaçları yerine sermayeye ve yandaş projelere aktarılıyor. Bu adaletsiz düzenin bedelini yıllardır neden sadece biz emekçiler ödüyoruz?
Kamu emekçilerinin, işçilerin, emeklilerin insanca yaşayacak ücret taleplerini görmezden gelen siyasi iktidarın ücretlerimizi baskılayıp, boğazımızı sıkarak uygulamaya çalıştığı ekonomik programa karşı kamu emekçileri olarak itiraz ediyoruz
Kamu emekçilerinin, maaşlarının büyük bir kısmını oluşturan ek ödemelerin emekliliğe yansıtılmamasından dolayı emekli olduklarında ciddi gelir kayıpları yaşadığının altını çizen Karakurt, şöyle konuştu:
“Yıllarca kamu hizmetinde çalışan emekçiler, emeklilik dönemlerinde açlık sınırının altında yaşamaya mahkum edilmemeli. Bugün, kamu emekçilerinin aldığı maaşın neredeyse yarısı ek ödemelerden oluşmakta. Ancak bu ödemeler, emekli maaşına dahil edilmediği için emekli olanlar
büyük bir gelir kaybına uğramakta. Bu adaletsiz uygulamaya derhal son verilmeli, tüm ek ödemeler emekliliğe yansıtılmalı. Enflasyon karşısında eriyen maaşlarımız, kamu emekçilerinin temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamamakta. Resmi enflasyon rakamları ile
halkın hissettiği enflasyon arasında büyük bir fark var. Özellikle gıda, konut, ulaşım ve enerji gibi temel harcamalara yapılan zamlar karşısında kamu emekçileri tarihin en hızlı yoksullaşma sürecini yaşamıştır. İnsanca yaşayacak bir ücret, sadece ekonomik bir talep değil,
aynı zamanda insani bir haktır. Kamu emekçileri, geçim sıkıntısı çekmeden çocuklarının geleceğine güvenle bakabilmeli, sağlıklı bir yaşam sürdürebilmeli. Bu nedenle, asgari ücret ve kamu emekçisi maaşları yoksulluk sınırının üzerinde belirlenmeli, maaş artışları gerçek enflasyon oranına göre yapılmalı.”
“Bugün, emeğimizin değersizleştirilmesine, yaşam şartlarımızın ağırlaştırılmasına, yoksullaştırılmamıza ve insanca yaşam hakkımızın hiçe sayılmasına karşı, ülkemizin her köşesinde iş bırakarak alanlardayız” diyen HÜR Sen Antalya Şube Başkanı Hilmi Taner ise,
maaşlara yapılan sefalet zamlarının kabul edilemez olduğunu söyledi. Enflasyon farkının zam olmadığına da dikkat çeken Taner, “Kamu çalışanlarının 3 Ocak tarihinde belli olan 11.54 oranındaki zammı, 7. dönem toplu sözleşme hükümlerine göre aslında sadece yüzde 6’dır.
Geri kalan kısım ise kamu çalışanlarının zaten alacağı olan enflasyon farkıdır ki, bu da zam değildir” diyerek toplu sözleşmelerin 2 yıllık yapılmasının da izaha muhtaç olduğunu söyledi.
1 Ocak 2025’ten itibaren vergi ve harçlara yüzde 44 zam yapıldığını hatırlatan Taner, “Ödediğimiz KDV’de geçtiğimiz yıla göre yüzde 81, ÖTV’de ise yüzde 51 artış olacak. Hükümetin kendi alacaklarına yaptığı zam oranları ortadayken, kamu emekçilerine ve emeklilere reva görülen
maaş artış oranının sadece yüzde 11.54 olması utanç verici bir durumdur. Hükümetin kendi alacaklarına yaptığı zamlar füze gibi, çıktıkça çıkıyor. Kamu çalışanlarına ve emeklilerimize verilen ise, kağıttan uçak gibi uçmasıyla düşmesi, gelmesi ile gitmesi bir” diye konuştu.
Kamu çalışanları ve emeklilerin adeta yoksulluğa terk edildiğini söyleyen Taner, “Son dönemde memur ve emekli maaşlarında gerçekleştirilen artışlar, yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı karşısında erimiştir. Türkiye'de dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 21 bin TL'yi,
yoksulluk sınırı ise 68 bin TL'yi aşmışken, memur maaşları yoksulluk sınırının çok altında kalmakta. Emeklilerimiz ise açlık sınırındaki maaşlarıyla temel gereksinimlerini dahi karşılayamaz hale gelmiş, onurlu bir yaşam hakkı ellerinden alınmıştır” diyerek kira fiyatlarının da barınma hakkını tehdit eder duruma geldiğini söyledi.
Memur ve emekli maaşlarına insanca yaşamaya uygun bir artış yapılması ve eşit işe eşit ücret ödenmesi gerektiğini belirten Taner, diğer taleplerini ise şöyle sıraladı:
“Enflasyon farkları aylık olarak hesaplanarak maaşlara yansıtılmalı. Verilen zamlara refah payı mutlaka eklenmeli. En düşük memur maaşı yoksulluk sınırı olan 68 bin TL’ye yükseltilmeli. Yapılan 3600 ek gösterge düzenlemesi birçok memur yönünden eksik bırakılmış,
kamuda hiyerarşik yapı bozulmuştur. Bu sebeple, tüm kamuyu kapsayan bir ek gösterge düzenlemesi hızla yapılmalı. Memurların maaş dışında kalan tazminatları, ek ödemeleri ve seyyanen ödemeler emekliliğe yansıtılmalı. Enflasyon farkı hesaplaması, şeffaf bir şekilde ve
bağımsız kurumlar tarafından gerçekleştirilmeli. Emekli maaşları, açlık ve yoksulluk sınırı esas alınarak yenilenmeli, en düşük emekli aylığı asgari ücret seviyesine çıkarılmalı. Artan kira fiyatlarına karşı memurları koruyacak önlemler acilen alınmalı ve barınma desteği sağlanmalı.
Vergi adaleti sağlanmalı, ücretli çalışanların vergi dilimi yüzde 15’e sabitlenmeli, temel ihtiyaçlara uygulanan dolaylı vergiler kaldırılmalı. Kamu kurumlarındaki mülakat uygulamasına son verilerek liyakatin esas alındığı bir sistem kurulmalı.”
Konuşmasının sonunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 1993 yılındaki bir konuşmada dile getirdiği ‘Bu zalim yönetim, bu aziz millete bir bardak çayla bir simidi bile layık görmüyor’ ifadelerini hatırlatan Taner, “O zaman bizlerde, Antalya Cumhuriyet Meydanı’ndan sesleniyoruz,
Tophane’de bir bardak çay, bir simit kamu çalışanlarına ve emeklilere layık görülmüyor” diyerek iş bırakma eylemlerinin uyarı niteliğinde olduğunu ve beklentileri karşılanmadığı müddetçe eylemlere devam edeceklerini bildirdi.