Konyaaltı Belediyesi ile AGC’nin İş Birliğinde 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü Kutlandı
- Yazan Kaktus Haber
Konyaaltı Belediyesi ile Antalya Gazeteciler Cemiyeti’nin iş birliğinde 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü nedeniyle Hayat Park’ta Basın buluşması gerçekleştirildi
Programa Konyaaltı Belediye Başkanı Semih Esen, AGC Başkanı İdris Taş, AGC yönetimi ve basın mensupları katıldı.
AGC Başkanı İdris Taş günün anlam ve önemene değinerek, “Demokrasinin vazgeçilmezi temel taşı medyadır. Medya bir ülkenin gelişmişliği, huzuru, refahı medyanın güçlü olmasıyla ancak mümkündür. 4 Ocak 1961'de 212 sayılı Basın İş Kanunu'nun Resmi Gazete'de yayımlanması ile gazeteciler,
'fikir işçisi' olarak tanımlanmış, önemli sosyal haklara ve yasal güvencelere kavuşmuşlardır. O dönem gerçekten gazetecilerin bayramıydı sonrasında gazeteciliğin haklanırı ve özgürlüğü kısıtlanınca 10 Ocak’lar 24 Temmuzlar gazeteciliğin mücadele günü olarak kutlanmaktadır.
Gazetecilerin haklarını en iyi şekilde alması için meslek yasasının acilen çıkması gerektiğini söyleyen Taş, “.Bu gün Türk basını üzülerek ifade etmek isterim ki hala bir meslek yasası yok. Meslek yasası olmadığı için eğitimine emeğine bakılmaksızın bazı kişiler gazeteciyim diye
basın mensubuyum diye ortalıklarda dolaşıyor. Önce bu yasayı çıkarmamız lazım. En önemli gündem maddemiz budur. Bizim için çok önemli. Medya tarihinin en zor günlerinden birini yaşıyor. İş veren bazen asgari ücretini bile öderken zorlanıyor.
Bu sorular ne zaman biterse o zaman 10 Ocakları 24 Temmuzları gazetecilerin bayramı olarak kutlarız” dedi. Başkan Taş ayrıca 15 yıl mesleki kıdemi bulunan basın mensuplarına yeşil pasaport verilmesine yönelik kanun teklifinin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) görüşüleceğini sözlerine ekledi.
Konyaaltı Belediye Başkanı Semih Esen ise basının demokrasinin en güçlü unsurlarından biri olduğunu ifade ederek, “Bugün burada sizlerle olduğum için duyduğum mutluluğu ifade etmek istiyorum. 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde bugünün anlamını daha yukarı taşıyacak uygulamaları
gelişmeleri yaşayamadığımızı sevgili başkanım da dile getirdi. Bizlerde hem siyasetçi olarak hem de vatandaş olarak yaşayarak maalesef tanık olduk. Gazetecilerin haber alma özgürlüğünü Türkiye’de iyiye doğru gitmediğini yaşayarak gördük. Değerli dostlar sizler gazetecisiniz.
Eminim mesleğinizle ilgili tüm gelişmeleri benden daha iyi takip ediyorsunuz. Fakat 2002 yılında yapılan bir araştırmada basın özgürlüğü endeksinde 100’üncü sırada olan Türkiye geçen sene yapılan araştırmada basın özgürlüğünde 185 ülke içerisinde maalesef 165’inci sıraya gelmiştir.
Buna sebep olan olayları her gün hepimiz yaşayarak gördük. Üzücü olan taraf şu: basın, haber alma özgürlüğü gibi kamusal yönü olan bir anlamda demokrasinin en güçlü unsurlarından biri haline gelen haber alma özgürlüğünün ve medyanın
maalesef kimin üzüntü yaşadığı kimin baskı yaşadığı
yani özneye göre üzülen veya üzdürülmeyen şeklinde yaşandı. Bir grup gazeteci, baskı ve sıkıntı yaşadığında maalesef tüm toplum olarak herkes üzülmedi. Aslında hatta bazı kesimler sevindi. Bir başka grup da sıkıntı yaşadığında da başka kesimler üzüldü ama diğer kesimler üzülmedi.
Üzülmemenin yanında. Hatta bu olayları sevinçle karşılandı. Aslında kaybettiğimiz değer bir gazeteci ve bir yayın organı değildi. Halkın haber alma özgürlüğüne bulunan küçük balta, dalga darbeleriydi ve bu küçük balta darbelerini bir gün Türkiye’deki basın özgürlüğünü
vatandaşın doğru habere ulaşma hakkını yok edeceğini maalesef o anda olayların sıcağıyla göremedik. Ve yavaş yavaş 20 sene içerisinde 185 ülke içerisinde basın özgürlüğünde basın özgürlüğü endeksinde 100’üncü sıradan 165 sıraya geldik” diye konuştu.
Vatandaşın doğru habere ulaşmansın önemine değinen Esen, “Çünkü bugünün dünyasında gelişmiş kent toplumlarında kalabalık şekilde insanların bir arada yaşadığı yeni yaşam modelimizde kendi yaşam modelinde insanlar olayları gerçek yönüyle öğrenebilmek için ancak ve ancak
doğru şekilde haber veren gerçekleri yansıtan basın organlarına ihtiyaç duyar. Bu sadece bizde değil, tüm dünyada da öyle ve hatta insanlar seçimlerin yaklaştığı bugünlerde kanaatlerin oluştururken de destekledikleri veya desteklemedikleri siyasetçilerin tüm yönlerini yine basın aracılığıyla öğreniyorlar.
Bunun manipüle edilmemesi, bunun gerçeğe uygun şekilde aktarılması, bir anlamda aslında ülkede oluşacak olan tercihlerin ve siyasi iradenin de sağlıklı ve doğru olmasına hizmet edecektir. Biz sadece basın özgürlüğünü değil, vatandaşın demokratik anlamda
doğruyla yanlış arasında bir tercih yapmasını iyice kötü arasında bir tercih yapmasını sağlıksız hale getirmiş durumdayız. Değişik ve bu siyasal düzenleyen geçişimizde maalesef siyasetin basını kontrol altında tutmak niyeti ve bu yönde yaptığı eylemler nedeniyle de basında bunun bir aracı haline geldi, değerli dostlar.
Demokrasi sadece sandığın olması insanların oy kullanmasından ibaret değildir. Bunu artık hepimiz biliyoruz. Ülkede kaliteli bir demokrasinin varlığından söz edebilmek için birkaç şey mutlaka bir arada olması lazım. Mutlaka bir arada olması gereken şeylerden birincisi ve
en önemlisi bunu ben tahminle veyahut da kendi temennim olarak söylemiyorum. Demokrasi konusunda yazılan tüm kitaplarda tüm akademi çalışmalarda tüm makaleler de bu böyledir. Demokrasinin birinci ve vazgeçilmez unsuru güçlü parlamentodur. Parlamento çok güçlü olmalıdır.
Parlamentonun üzerinde hiçbir güç bulunmamalıdır ve hiçbir güç parlamentoyu vaatle veyahut da baskıyla yönlendirememelidir. Bunun varlığı demokrasi için birinci bu mutlaka var olmalıdır. İkincisi sıklıkla dünyası, denge ve denetim mekanizmaları, denge ve
denetim mekanizmaları yargı eliyle yürütülür ve sadece yargı eliyle değil, bizim gibi henüz vatandaşın denetimi vatandaşın itirazı sivil toplum kuruluşlarının itirazı ve sözlerinin hak ettiği kadar dinlenmediği toplumlarda göz ardı ediliyor ve maalesef geri planda kalıyor.
Yargı evet denge denetim mekanizmasının en önemli unsurudur. Fakat aynı zamanda vatandaş ve sivil toplum kuruluşları da bu göreve mutlaka katılmalıdır. Sendikalar dernekler, Sizin gibi gazeteciler, avukatlar, avukatlıkla sizin gibi yarı kamusal niteliği olan bir meslek.
Aynı sizler gibi yaptıkları iş sadece bir özel faaliyet değildir. Evet, aynı zamanda bir özel faaliyettir. Fakat yaptıkları iş aynı zamanda kamusal bir iştir. Sizlerin, sendikaların, derneklerin hatta tek bir vatandaşın hatta bir inanç grubunun göstereceği tepkilerin mutlaka dikkate alınması lazım.
Mutlaka ülke yönetilirken, yasalar yapılırken göz önünde tutulması dikkate alınması lazım. Bunların var olmadığı bir yerde bunların var olmadığı bir yerde demokrasinin kaliteli bir demokrasi olduğundan söz etme imkanımız yok.
Demokrasinin kaliteli bir demokrasi olmamasının sonuçlarını biz ülke olarak yaşamadık. Yaşasaydık biz demokrasiye dört elle sarıyorduk. Bazı sıkıntılar, bazı üzüntüler, bazı kaygılar yaşadık. Fakat demokrasinin yavaş yavaş yok olması halinde bizim günlük hayatımızın sabah uyandığımızdan
akşam yatana kadarki her saniyesini yaşam kalitemizi düşüreceğini ve düşürdüğünü maalesef yaşamadık. Ama hissedilmez bir şekilde hangi örnek var ya? Kurbağayı sıcak suya atmışlar, sonra yavaş yavaş kaynatmışlar. Biz bu durumdayız” dedi.
İlk seçim çalışmalarını hatırlatan Esen, “Ben buraya aday olduğumda sizlere bir şey söyledim. Bütün gittiğim her yerde de bütün arkadaşlarıma, bütün seçmenlerime bir şey söyledim. Her köşe başında benim fotoğrafımı görmeyeceksiniz dedi.
Sizin paranızda kendime poster basıp sizin paranızla kiraladığım billboardlara asmayacağım dedi ve yapmadım. Zararını gördün mü? Gördüm. Gördün mü? Şu memlekette 5 yıl içerisinde olanca baskıya olanca imkansızlığa rağmen bu imkansızlıktan hiç bahsetmedim hiç bahane üretmedim.
Hiç. Şehir içinde 80 km yol yaptık. Kırsalda hemen hemen güzelliği geçti. 280 kilometrenin güzeldi. Geçen en son aldım, 280 km yol yaptı, 2 tane kreş açtık. Şu gördüğünüz tesis sadece bir park değil. Burada bir nikah salonu var. Burada bir restoran var.
Burada bir kafeterya var ve burada bir kır bahçesi var ve burada insanlar hafta sonu 20 bin kişi geliyor. Burası yaşam alanı oldu. Ben buranın bile açılışını yapmam. Çünkü vatandaşa söz vermiştim dedim ki sizin tek kuruşunuzu bile gereksiz harcamayacağım dedim.
Maalesef bu 5 yılın sonunda benim attığım adımlar ve tavrım anlaşılmadı
Hayatpark’ın açılışını yapmadım ama buranın açıldığını Kepez’dekiler de biliyor. Muratpaşa'dakiler de biliyor, Kemer’dekiler de biliyor maksat vatandaşın buradan haberdar olması değil mi ben? O gün buraya 2.000.000 liraya sahne kursaydım 1.000.000 liraya sanatçı getirseydim
1.000.000 da öyle harcasaydım daha mı iyiydi yok. Son 3 4.000.000 lirayla hiçbir diyabet hastası 5 yaşındaki bir kıza cihaz mı alsak iyiydi. Adamı attım ve üzülerek söylüyorum. Maalesef bu 5 yılın sonunda benim attığım adımlar ve tavrım duruşum, hayretlerim düşüncem herkes tarafından anlaşılmadı,
ama ben biliyordum bunu. Ben zaten herkes tarafından anlaşılmak istemiyordum ki, ben aklımın ve vicdanımın ve menfaatsiz, çıkarsız insanları değerlendiren insanların benimle ilgili iyi düşünmelerini istiyordum. O iyi düşüncelerini sosyal medyada yazmalarını da istemiyorum.
Benim her paylaşımın altına bana beğeni de yapmalarını da istemiyorum. Benim istediğim şey vicdanımın aklımın ve ülkenin gerçeklerini gerektirdiği siyaseti yapmak ve gerektirdiği tavrı tutumumu sözü söylemek. Bir laf vardır, belediye başkanları rozetsiz olur ama özel iç cepte olur.
Bizi değer yargılarımız var. Benim değer yargılarım var” diye konuştu.
Reklam Siyasetçiliği
‘Hiçbirimizin siyasi tercihi ben dün o partideydim ve bu sefer bu güçlendi oraya gidelim şeklinde değil’ diyen Esen, “ Ben bu partide il başkanlığı yaptım. Ben bu partide siyaset yapmaya, yaşaya, yaşaya ilkelerini benimseye benimseye aklımdan süze süze geldim.
Ve bu parti bana bu partinin manevi şahsiyetlerini temsil etme görevi verdi. Kimse vermedi bana bu görevi partinin tabanı verdi. İki sene görev yaptın ben dolayısıyla benim bütün dünya görüşümden sıyrılmam mümkün mü? Değil. Rozet'in buradaydı, aldım içeriye koydum.
Fakat ne yaptım sizin paranızı harcarken. Siyasi ayrım yaptım. Başkanımı da anlattım. 400 tane tablet dağıttık. Biz burada korona zamanı hanginiz duydu belediyelerin 400 tane tablet dağıttığını, hiçbir fotoğraf gördünüz mü? Benim çocuklarıma tablet verirken siz ister miydiniz çocuklarınıza?
Birisi tablet verirken fotoğraflarını çekilmesini ister miydiniz? İçinizden biri ister miydi? Siz çocuğunuza Tablet alamıyorsunuz? Bir siyasetçi geliyor, onu veriyor ve. Evinizde fotoğraf çekiyor ister miydi? Ben de istemezdim, o yüzden yapmadım. Ama. Bir bakıyoruz başka örneklere.
Yani toplumun tamamı dahi uzmanızı hatırlayın. Toplum biraz daha reklam biraz daha gösteriş biraz daha her köşede fotoğraf bunu istiyor. Yapmayacağım, bunu kesinlikle yapmayacağım. Çünkü şundan çok inanıyorum, gençler gerçekten akıllılar, doğruyu yanlıştan ayırabiliyorlar ve televizyona mahkum değiller.
Olayları sosyal medyadan Youtube'dan izliyorlar. Doğruyla yanlışı birbirinden ayırabiliyorlar ve bunlar bir de bizden doğruya gerçeğini ve güzele daha yakınlar. Bu ülkede işten düzelecek işte o işler güzelliği zaman sen 15 sene önce ne yaptın? dediklerinde ben de sizinkine benzer şeyler yaptım demek istiyorum.
Ben bilmem kaç sene belediye Başkanlığı yaptım ondan sonra o da yetmedi. Milletvekilliği yaptım. O da yetmedi. Herkes beni popstar gibi sokakta başkanım diye karşıladı demelerini istemiyorum. Ben gelişmiş ülkelerde toplum siyasetçiden ne bekliyorsa nasıl davranmasını istiyorsan
o örneği burada sergilemeye çalışıyor. Anlaşılıp anlaşılmamak mı bilmiyorum. Anlayan anlar anlamayan anlamaz ama asla ve asla ezberlenmiş siyasi modeller gibi ezberlenmiş siyasi söylemler gibi söylemlerde beni hiç bir zaman göremeyeceksiniz.
Kazanınca coşan kibirlenen olmayacağım, kaybedince ortalığı birbirine katan kazanan, bağıran, çağıran olmayacağım. Toplumun benim ne olduğumdan çok daha önemli konular var. Çok çok daha önemli konular var” dedi.
Veda Değil Merhaba
‘Emin olun bu ülkede yanlışın peşinde koşan. menfaatin peşinde koşan. Gösterişi alkışlayan insanlar vardır belki ama iyi insanlar daha fazladır’ diyen Esen, “ Doğru insanların yanında durmak isteyen insanlar daha fazladır ama sessizdir işte onların sesini çıkartmasını sağlıyor.
Sen doğru yapıyorsun diyelim, yalnız bırakmayalım. Ben sizi yalnız bırakmam emin olun sizi yalnız bırakmam. Ben bu adımı hepinizden tek tek ayrı ayrı gördüm. Doğru bildiğinizi yaptınız. Benimle ilgili iftira kampanyaları yapıldığında birçoğunuz beni aradınız.
Böyle söylüyorlar ama işin aslı ne bile sen anlatsana dediniz. Ben anlattığımda mantığımızdan geçirdiğinizde. Yok dediniz Semih’in dediği doğru galiba dediniz. Ben bunu bir çoğumuzda tek tek yaşadım. Dolayısıyla gelenek beraber yazdım. Atalım bu olacağında bir şey bu olsun yalnız kalmazsınız.
Kesinlikle yalnız kalmazsınız, işsiz bırakamazlar, sizi hepinizi bırakacaklar. Hepinizin bir kenara koyup yeni gazeteciler yapacaklar, kolay mı bu iş böyle kimseye boyun eğmedim. Siyaset, size sahip çıkmalı ama belediyelerin reklam şeklinde mi? Bazen belki de öyle hepinize eşit oranda kalktı.
Fakat belediyede maaş bağlamak şeklinde de değil. Dün öyle komik bir şey duydum. Burada ilginç geldi yani belediye herkese maaş bağlayacakmış, bu olabilecek şeyler değil. Türkiye buğday yönetemiyor. Buğdayı Ukrayna’dan alıyoruz. Sizin Ukrayna’dan da alamayız.
O yüzden sizi yaşatmamız lazım. Anayasal özgürlükler anayasal güvenceyi de mutlaka sizlere bir sübvansiyon verilmesi lazım. Ama objektif ama eşit ve ama yetecek miktarda. Dolayısıyla bunların yöntemleri sizin konumuz siz bunları mesleki çalışmalarınızda somutlaştırmanız lazım.
Her türlü siyasi görüşü bir tarafa bırakıp biz. Anayasanın şurasına şu madde koyulmasını istiyoruz diye çıkarıp göstermemiz lazım. Yani uygulayıcılar siyasetçiler sizinle konuştuğunda olayı en başından a harfinden başlamamalı. Sizin onlara işte bunu istiyoruz demeniz lazım.
Bu çalışmanın yapılması lazım. Bu çalışmayı yaptığınız halde sizi dinlemeyen siyasetçilerin de doğru olmadığını düşünüyorum. Mutlaka sizlere destek olunması lazım ama hiç unutmayın Hiçbir zaman kötü kazanmaz. Uzun vadede her zaman iyilik kazanır. Bundan diyalektik olarak söyledim.
Bunu Allah’ın yasası da diyebilirsiniz, doğanın yasası da diyebilirsiniz. Hangi adı verirseniz verin. Her zaman iyiler kazanır, her zaman doğrular kazanır, her zaman insanlar ölüyor, bir kısım insanlar doğuyorlar ama dünyada hayat bitmiyor demek ki yaşam kazanıyor, doğru kazanıyor.
Ne diyeyim? Söyleyeceğim çok şey var. 3 ay sonraki seçim için değil, sizlere gerçekten var olduğunuz için seviyorum ve sizlerin hani bir tarihi lider seçmeniz gerekse tahmin ediyorum her halde ittifakla Hasan Tahsin’i seçersiniz. Bu da sizin bu yerel gazeteciydi.
Ben sizlerin her gün bizim biraz Hasan Tahsin’in potansiyelinin içinde taşıdığınızı bildiğim için sizler hissediyorum. En nihayetinde memleket menfaatinin dışına asla çıkmayacağınızı bildiğim için seviyorum. Hepinize sevgiler saygılar sunuyorum.
Günümüz inşallah anlamını dolduran bir gün olarak devam eder. Bundan sonraki yıllarda kutluyorum. Gününüzü sağ olun. Konuşmamı veda konuşması gibi algılamış olabilirler. Bu bir veda değil. Bu bir merhaba. Daha yeni başlıyoruz. Hayat uzun. Memlekette yapacak çok iş var ve
ben bir gün eğer bugün enerjim bitti ben artık doğru düşünmüyorum dersem bunu size en direkt yollarla değil bana müsaade diye söylerim. Bu bir veda değil bu bir merhaba” diyerek konuşmasını tamamladı.