Menu
RSS

ZMO Genel Kurula Hazırlanıyor

  • Yazan 
ZMO Genel Kurula Hazırlanıyor

Ziraat Mühendisleri Odası Antalya Şubesi Genel Kurula hazırlanıyor. Ziraat Mühendisleri Odası Antalya Şubesi Başkanı Vahap Tuncer Kaktüs’e genel kurul sürecini değerlendirdi. Önümüzdeki ay Ziraat Mühendisleri Odası’nın seçimleri var. Nasıl bir süreç yaşanacaktır?

Ziraat Mühendisleri Odası muhtemelen Mart ayında genel kurulunu yapacak. Veriler takvime göre de Antalya şubenin genel kurulu 23-24 tarihlerinde gerçekleştirilecek. 23 Ocak’ta olağan genel kurulumuzu çoğunluk aranmaksızın toplayacağız ve 24 Ocak’ta da sandığa giderek şube yönetimlerini ve üst kurum delegelerini belirlemeyeceğiz.

Antalya şubesi 1992 yılında kurulmuş, üye sayısı itibariyle de 3350’yi aşan üye sayısıyla da Türkiye’nin ikinci büyük şubesidir. Bizim önümüzde 1970’lerde kurulmuş İzmir’de şubesi var ve onların üye sayısı da 4000’in üzerinde.

1992 yılında kurulmasına karşın kendisinden daha önce kurulmuş birçok şubeyi sayı olarak ta geçmiş bir şubeyiz. Antalya tarım sektörünün dinamik yapısı ile bir anlamda Türk tarımının dışa açılan kapısıdır. Bu dinamik sektör Ziraat Mühendisleri Odası Antalya Şubesi’nin de doğal olarak dinamik olması konusunda zorlamaktadır. Biz de bugüne kadar elimizden geldiğince, dilimizin yettiğince, bu örgütü meslektaşlarımıza karşı ve tarım sektörüne karşı sorumluluklarını yerine getirmeye çalıştık.

Bu işi de bugüne kadar iyi yaptığımız inancındayız. Bugün Ziraat Mühendisleri Odası’nın Tarım Bakanlığı nezdinde temsil eden kurum Ziraat Mühendisleri Odası Antalya Şubesidir. Yine Ziraat Mühendisleri Odası, TMMOB’un burada temsil eden koordinasyon kurulu sekretaryasını götürmekte ve temsil görevini bu oda sürdürmektedir. Bunlar önemli görevlerdir.

Öte yandan EXPO 2016’nın konseyinde görev alarak, o konseyin altyapı ve planlama gurubunun başkanlığını yaparak Antalya kentinin ekonomik kalkınmasına ciddi anlamda katkı koymaya çalışan bir kurumdur.

Burada kadın çalışma gurubundaki arkadaşlarımızın ciddi gayretleriyle önerdiğimiz ve hayata geçirdiğimiz Bilim Ve Teknoloji Merkezi yapılacaktır. Bu da Antalya adına ciddi bir katkıdır.

Ziraat Mühendisleri Odası 6235 Sayılı Yasa’yla kurulmuş TMMOB’un bir alt birimdir. 1954 yılında TMMOB’u oluşturan ilk 11 odayla beraber kurulmuş ve hayata geçmiş bir organ. Çok daha geriye gittiğiniz zaman 1900’lerin başında kurulan bir örgütlü yapısı var. Geçmişte cemiyetler, dernekler ve birlikler şeklinde örgütlenen bu yapı 1954 yılında oda şekline dönüşüyor ve tüzel kişilik kazanıyor ve faaliyetlerine de 7972 Sayılı Kanun’a göre yapıyor.

Bu kanun kapsamında 1992 yılında çıkarılan bir yetki tüzüğümüz var. Bu yetki tüzüğüne dayalı olarak çıkarılan çok sayıda yönetmelik var. Bütün bu yasal mevzuata dayalı olarak biz faaliyetlerimizi sürdürüyoruz.

Çalışma alanlarımız; mesleki haklarımızın korunmasının yanı sıra yaşadığımız kente ve ülkemize sahip çıkmak olarak adlandırılabilir. Bir anlamda meslek örgütü olmakla diğer yandan bir anlamda demokratik bir kitle örgütüyüz. Bu yapımız nedeniyle de mesleki haklarımızın korunmasının yanı sıra kendimizi, kentimiz ve ülkemizin sorunlarına çözüm üretmek konusunda da sorumlu hissediyoruz.

Bu kentte 3350’si bizim odamıza kayıtlı, bir o kadar da kayıtlı olmayan mühendis kadrosuyla Antalya’nın en güçlü mühendis kadrolarına sahibiz. Üyelerimizin çok büyük çoğunluğu da özel sektör alanında çalışmaktadır. Bu arkadaşların yaklaşık 1000 kadarı pazarlama sektöründe görev yaparken, 350-400 arkadaşımız üretim alanında çalışmakta, fide üretim tesislerinde, ilaç bayilerinde, ciddi anlamda katkı sağlayarak Antalya’daki üreticilerin girdi ihtiyaçlarını karşılamanın yanı sıra Türkiye’nin birçok yerine tarım girdilerinin gitmesine vesile olmaktadırlar.

Bu kadar dinamik bir sektörün zaman zaman sorunları da ağır olmaktadır. Çalışma alanlarımızla ilgili Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nca çıkarılan bazı yasal düzenlemeler bizim var olmamızı sağlayan tüzüğümüze aykırı olabilmektedir. Bunların düzeltilmesi için de tüm örgütümüzle birlikte zaman zaman kamuoyu yaratarak, zaman zaman da yargıya başvurarak mesleki haklarımızın korunması için gerekli mücadeleyi veriyoruz.

Bugüne kadar şubemizin yaptığı çalışmalarla her ne kadar tam istenen sonuçlar alınmamış olsa da çalışma alanlarına yönelik getirilen birçok yasal kısıtlama örgütlü mücadelemizle engellenmiş durumdadır. Bugün zirai ilaç bayilerine getirilen birçok engellemeler ve yine hafta sonu arkadaşlarımızın mesai yapmadan, çoluk çocuğuna ve müşterilerine vakit ayırabilmelerini de arkadaşlarımızın desteği ve bu odamızın girişimleriyle elde edinilmiş kazanımlardır.

Bizim yasamızda ve tüzüğümüzde bize hak tanınan bazı yasal haklarımızın yönetmeliklerle elimizden alınmasına karşı açtığımız dava süreci devam etmektedir. Bu davaların birçoğu da geçmişte kazanılmıştır. Kazanımlara karşın bakanlığın tekrar benzeri yönetmelikler çıkarması nedeniyle Ziraat Mühendisleri Odası bir hukuk bürosuna dönüşmüştür ve sürekli bakanlığın yönetmeliklerine karşı iptal davaları ile uğraşmaktadır.

Bir diğer sorumluluk alanımız ise tarım sektörüdür. Şuna inanıyoruz; eğer güçlü bir tarım sektörü yoksa güçlü bir Ziraat Mühendisleri Odası veya meslek gurubu yaratmanız mümkün değildir. Hepimiz aynı geminin içerisindeyiz. Üretici ne kadar çok para kazanırsa, üretici ne kadar çok bilgi ve teknoloji kullanırsa o kadar ziraat mühendisine ihtiyaç vardır. Temel ilkemiz üretimin her aşamasında ziraat mühendisleri ile üreticiyi bir araya getirilmesini sağlamaktır.

Bu temel ilkenin hayata geçirilebilmesi için de üretici sektörünün var olması gerekiyor. Bunun için de kendi meslek çalışmalarımızın yanı sıra tarım sektöründeki sıkıntılar da bizim ana gündem maddemizi oluşturmaktadır. Bu çerçevede kamuoyunu bilgilendirmek konusunda, az önce Rusya krizini konuştuğumuz gibi konularda ilgili bakanlıkları uyarmaya, plan proje sunmaya, kamuoyu yaratmaya, üreticilerimizin yanında durarak onlara destek vermeye de çalışıyoruz.

Bir diğer çalışma alanımız, demokratik kitle örgütü olmamız nedeniyle, yaşadığımız kente karşı sorumluluğumuzu yerine getirmedir. Ziraat Mühendisleri Odası’nın öncelikli görevlerinden biri tarım topraklarının korunmasıdır. 5 Aralık Dünya Toprak Günü’nde paylaşmaya çalışmıştık, toprak yoksa su yoksa yaşam yoktur. Bu nedenle sorumlu olduğumuz il kapsamında tarım topraklarını korumak Ziraat Mühendisleri Odası’nın bir numaralı görevidir.

Bu çerçevede toprakların rant uğruna elden çıkarılmaması, sürdürülebilir tarım politikalarıyla bizden sonra gelecek kuşaklara aktarılması için de gerekli mücadeleyi sürdürdüğümüzü ifade etmek istiyorum.

Yine su kaynaklarının korunması bizim açımızdan çok önemlidir. Türkiye’de kullanılan suyun %72’sinin tarım alanında kullanıldığı dikkate alınırsa bu konudaki hassasiyetimizin ne kadar yerinde olduğu da açıkça görülmektedir.

Yine kentimizde sosyal alanda yaşanacak bir takım olumsuzluklara da müdahale etmeyi kendi alanımız olarak görüyoruz. Bizim örgütlü olduğumuz yapı içerisinde TMMOB Koordinasyon Kurulu ve Eşgüdüm Kurulu’nun ortak çalışmaları vardır. BU iki önemli kuruluşun bir paydaşı olarak da kendi alanımızda olmasa da diğer meslek alanlarında o arkadaşlarımızla dayanışma içerisinde olarak bu kentin geleceğe yönelik doğru sözleri söylemeyi de kendi sorumluluk alanımız olarak görüyoruz.

Bir demokratik kitle örgütü olarak, ülkemizin geleceği ile ilgili söz söyleme hakkına sahibiz. Bunu söylerken sıcak siyasetin bir parçası olmamaya özen gösterdiğimizi de burada açıkça ifade etmek isterim. Ziraat Mühendisleri Odası’nın siyaseten kırmızıçizgisi vardır, bu da Anayasa’nın başlangıç ilkelerinde yer alan 4 ilkedir. Bu 4 ilkeyi geçmişte olduğu gibi, bundan sonraki süreçte de gücümüzün yettiğince savunmaya devam edeceğimizi açıkça ifade etmek istiyorum.

Ülkemizin geleceğine yönelik yapılacak olan Anayasa değişiklikleri doğru bildiğimizi söylemeye devam edeceğiz.

Zaman zaman meslek odalarına siyaset yaptıkları yönünde bir takım eleştiriler, suçlamalar getirilmektedir. Ben bu eleştirilere geçmişte olduğu gibi yine aynı cevabı vereceğim; Biz tarımın siyasetini yapmaya devam edeceğiz. Tarımın siyasetini yapmak bizim var olmamızın doğal koşuludur. Eğer bunu yapamazsanız ülkenin geleceğine yönelik riskleri önleme konusunda aydın olma ve mühendis olma sorumluluğunuzu yerine getirmemiş sayılırsınız.

Bu çerçevede tarım sektörünün sorunlarını dile getirmeye, çözüm önerilerini sunmaya ve bu sektör içerisindeki meslektaşlarımızın da hak ettikleri saygınlığı kazanmalarını da, hak ettikleri ücreti alarak çalışmalarını sürdürmelerini de savunmaya devam edeceğiz. Bu siyaset yapmaksa evet biz siyaset yapmayı sürdüreceğiz.

Yine Anayasa’nın başlangıç ilkelerinde yer alan, Laikliği, sosyal hukuk devletini, cumhuriyeti ve toprak bütünlüğünü savunmayı da görev kabul ediyoruz ve bunu sonuna kadar savunacağız. Bu siyaset yapmaksa bunu da yapmaya devam edeceğiz.

Bugüne kadar Ziraat Mühendisleri Odası genel merkez yöneticileri ve Antalya Şube yöneticileri sıcak siyasetin parçası olmadılar. Bunu çok açık ve net söylüyorum. Hepimizin bir siyasi kimliği vardır, bazı yöneticilerimizin ait olduğu bir siyasi parti de vardır, bunlar olmalıdır. Bu ülkenin üniversite mezunu aydınları olarak, bu ülkenin yönetimi ile ilgili söz söylemiyorsanız, eksiklik oradadır. Bu konuda kendi uzmanlık alanlarınız da dahil olarak söz söylemiyorsanız ülkenize karşı sorumluluklarınızı yerine getirmemiş sayılırsınız. Önemli olan oda yöneticisi kimliğinizle, oda çalışmalarında, oda zemininde siyaset yapmamaktır.

Bunun yolu da bütün üyelerinize eşit davranmakla mümkündür. Meslek odaları homojen bir üye tabanına sahip değildir, farklı siyasi görüşten olan insanların olduğu bir yapıdır. Dolayısıyla yönetimde görev alacak kişilerin bu hassasiyeti dikkate alarak oda çatısı altında ve oda kimliği ile tarım sektörünün sorunları, meslek haklarımız ve kente ve ülkeye karşı sorumluluklarımız temelinde ortak akılla hareket etmeleri ve bu çerçevede mücadele etmeleri gerekir.

Biz Antalya şubesi olarak bugüne kadar bu yapımızı korumayı başardık. Bunu çok açık yüreklilikle ve gönül rahatlığı ile söylüyorum. Hiç kimse Ziraat Mühendisleri Odası Antalya Şubesinde bir siyasi partinin arka bahçesi gibi davranıldığını iddia edemez. Zaman zaman yapılmaya çalışılan ranta dayalı projelere engel olduğumuz zaman bize bu suçlamalar yöneltilmektedir ve haksızlık edilmektedir.

Buradan açıklamak isterim; Antalya iç ve dış göçün en çok yaşandığı kentlerden biri ve buna bağlı olarak çok hızlı büyüyen bir kent. Bu hızlı büyüme maalesef bazı tarım topraklarının rant amaçlı kullanılma sonuçlarını doğuruyor. Biz bu konuda mücadele ederken hiçbir zaman belediyelerin siyasi kimliğine bakmadık. Geçmişe bakılırsa yöneticileri farklı olan bütün siyasi partilerin belediyelerinin meclise taşıdıkları yanlışlara karşı mücadele ettiğimiz ortaya çıkar. Örneğin bazı CHP’li belediyelerin yaptığı planlamalara karşı çıkarken, AKP’li belediyelerin yaptığı bazı planlamalara da karşı çıkmadık.

Ya vatandaşın geçmişten gelen yanlışlardan dolayı mağdur olmamasını sağlamak için karşı çıkmamışızdır veya doğru planlama olduğu için karşı çıkmamışızdır. Ama 1900 metre yol yapmak için ve bu kentte 50 bin tane fazla konut varken yaklaşık 30-35 dekarlık alanın imara açılması konusuna karşı çıkmışızdır.

Yine Bütünşehir Yasası kapsamında tarımda kullanılacak suyun üreticilere parayla verme söz konusu olunca buna da karşı çıktığımızı ifade etmek istiyoruz.

Zaten bunları yerine getiremiyorsanız temsil ettiğiniz kitleye karşı görevinizi yerine getirmemişsiniz demektir. Bize göre oda yöneticiliği ciddi bir iştir.

Bize zaman zaman bazı sosyal aktivitelerde bulunmadığımız yönünde de eleştiriler geliyor. Örneğin sadece Başak Balosu yapıldığı, iftar yemekleri verilmediği veya resmi bayramlarda ve özel dini günlerde mesaj çekilmediği şeklinde eleştiriler gelmektedir. Ben aracılığınızla bunlara da cevap vermek isterim.

Meslek odaları sendikalardan ve derneklerden farklıdır. Bugün sendikaların yapısına baktığınız zaman siyasi düşüncelerine göre ayrıştıklarını görürsünüz. Yine derneklere baktığınız zaman birbirine benzer kişilerin bir araya gelerek oluşturulan yapılardır. Meslek odaları Anayasanın 135. Maddesi’ne göre kurulmuş ve siyasal düşünceleri ve sosyal yapıları ne olursa olsun herkesin bir arada olmaları gereken kurumlardır. Dolayısıyla bu yapılar içerisinde üyelerinize eşit mesafede durmanın, bir kesimi mutlu ederken diğer kesimi gücendirmemenin yolu da belirli kurallara uymanızdan geçmektedir. Bu çerçevede biz, farklı inanç ve siyasi yapıdaki üyelerimize sadece ulusal ve dini bayramlarda bu mesajları çekiyoruz.

Başak Balosu ise bizim mesleki günümüzdür, doktorların Tıp Bayramı gibi. Bu da tarım haftası etkinlikleri kapsamında bizim inisiyatifimizin dışında kutlanması gereken bir gündür. Bugünde de buradan kamuoyuna çok açık ve net söylüyorum; Ziraat Mühendisleri Odası’nın ben dahil bütün yöneticileri bu gecelere ücretini ödeyerek gitmektedirler. Odanın olanakları ile yapılan bir gece değildir.

Tarımsal öğretimin kutlama gününde arkadaşlarımızın bir araya gelmeleri için yapılan bir etkinliktir. Bu etkinlikleri de sayın valimiz, genel başkanımız, büyükşehir belediye başkanımız, rektörümüz protokol olarak davet ediyoruz. Bu etkinliklere kamu kurumlarının müdürleri de geldikleri takdirde ücretlerini ödeyerek gelirler. Bunun eleştiri konusu yapılması son derece yanlıştır.

İftar yemekleri verilebilir ama Valiliğin meslek odalarına talimatları vardır; lütfen iftar yemekleri vermeyin, kamu kurumları paralarıyla üyelerini ağırlamaktan vazgeçsinler diye açık çağrı yapılıyor.

Bunu da doğru bulmuyoruz, üyelerimizin aidatlarından oluşan çok düşük gelirlerimiz var, güçlü bir oda değiliz, ama arkadaşlarımız arzu ederlerse herkes kendi cebinden ödemek koşuluyla iftar yemeği de yenebilir.

Biz bugüne kadar sektörü kucaklayan bir yönetim anlayışıyla sektör temsilcilerinden oluşan bir yapı oluşturmaya çalıştık. Bundan aldığımız güçle de Antalya’daki tarım sektöründeki herkesin yaşadığı sıkıntı ve sorunları yakından izleme fırsatı bulduk. Önümüzdeki günlerde de buna bezer bir yapıyla, gençleşen, yenilenen kadromuzla 23 Ocak’ta tekrar göreve talip olmak için de genel kurulda açıklayacağız.

Çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Meslek paydaşlarımız, meslektaşlarımız bize gerekli güveni ve desteği verirlerse bugüne kadar yaptıklarımızdan da sonuçlar, dersler çıkararak, daha iyisini yapmak için yönetime gelmeyi düşünüyoruz, güven tazelemek istiyoruz.

Bu gerçekleşirse iki yıl daha mesleğimize, Antalya kentine, ülkemize hizmet etmeye çalışacağız.

Bir şey daha belirtmek istiyorum; bu çalışmaları yaparken sektörün ayrışmamasına özen göstermek önemli bir yaklaşımdır. Herkesin siyasi kimliği vardır, olmalıdır ama oda çalışmalarında siyasi kimliğe dayalı ayrışmanın yaşanmaması gerekir. Ticari bir ayrışmanın yaşanmaması gerekir. Sektör paydaşları birbirleriyle ticari ilişkiler içerisindedir. Senden-benden, ocu-bucu diye yakıştırmalarla meslek gurubunun bölünmesini doğru bulmuyoruz.

Ortak ilkemiz şu; bir tek kimliğimiz var, ziraat mühendisi, bir tek çalışma alanımız var, Ziraat Mühendisleri Odası. Aksi davranışlar meslek odalarının etkisizleşmesine, parçalanmalara, bölünmelere yol açar. Bunu da kimsenin yapmaya hakkı yoktur diye düşünüyorum.

Bütün bu hassasiyetleri göze alarak ben 23 Ocak’ta sektörün sağduyusunun galip geleceğine inanıyorum.

Bugüne kadar çalışma ilkelerimiz, aldığımız yasalar çerçevesinde çok net şekilde ortaya çıktık. Açıkça söylüyorum, sektöre hiç yalan söylemedim. Sektöre ve meslektaşlarıma karşı hiç yanlışımız olmadı. Eksiğimiz, yapamadıklarımız, yetişemediklerimiz olmuştur. Biz de bu kurumlarda maaş almadan, hatta huzur hakkı almadan çalışan kişileriz. Şunu da çok açık söyleyeyim; oda çalışmaları için yaptığımız birçok harcamayı da yöneticiler cebinden karşılamaktadır. Burası bir gönüllü hizmet alanıdır.

Bize zaman zaman şu sorulmaktadır; ücret almıyorsanız, huzur hakkı almıyorsanız niye bu işi yapıyorsunuz? İşin sırrı burada. Biz bu ülkenin aydınları olarak ve bu toplumun bir parçası, bireyi olarak bu topluma karşı sorumluluklarımızın olduğunu düşünüyoruz. Bu yoksul halkın vergileri ile okumuş ve mühendis olmuş insanların bu topluma ve sektöre karşı borçları vardır. Bugüne kadar hep “ülkemizin ve halkımızın tarımın ve tarımcının yanında aynı kırılmaz çizgi” sloganıyla hizmet etmeye çalıştık.

Bundan sonraki süreçte de ülkemizin çıkarlarını korumak için mücadele vereceğimizi, halkımızın yanında olacağımızı, tarım sektörünün yanında olacağımızı ve tarımcı diye adlandırdığımız ziraat mühendisi arkadaşlarımızın yanında olacağımızı bir kez daha sizin aracılığınızla ifade etmek istiyorum.

Bütün tarım sektörü paydaşlarımızı 23 Ocak’ta yapılacak olan genel kurulumuza katılmalarını, orada sunacağımız çalışma raporunu irdelemelerini, eleştirmelerini, katkı koymalarını ve buna göre bizlere not vermelerini, oylarını da ona göre kullanmalarını istiyoruz. Ne kadar geniş katılımlı olursa o kadar güçlü bir genel kurul yapılır ve sektörümüze adaylar içerisinden hangisinin daha iyi hizmet vereceğine karar vereceğini düşünüyoruz.

Bu genel kuruldan bütün meslek odaları güçlenerek çıkacaktır.

Geçen dönem TMMOB Yasası ve Meslek Odası Yasası değiştirilerek meslek odalarının etkisizleştirilmesi ve susturulması için bir takım girişimlerde bulunulmuştu. TMMOB ve bağlı odalar bu yasal düzenlemelere karşı mücadele vererek bu işi engellemişti ama bizim öngörümüz odur ki önümüzdeki Ocak-Şubat aylarında bu yasa tekrar meclis gündemine getirilerek TMMOB’nin ve Ziraat Mühendisleri Odası’nın sesi kısılmaya çalışılacaktır.

Bu süreç içerisinde meslek odalarının özerkliklerinin, bağımsızlıklarının korunması ve kendi alanlarında doğruyu söyleyebilmelerinin yolu da güçlü odalardan geçmektedir. Güçlü odalar da geçmişte ciddi sınavlardan geçmiş, yasaları, yönetmelikleri iyi bilen, rüştünü ispat etmiş yönetim kadrolarının görev başında olmaları ile sağlanacaktır diye düşünüyorum. Tabii takdir üyelerimizindir.

yukarı çık
0
Paylaşım