Menu
RSS

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Kuruluşu Antalya'da Kutlandı

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Kuruluşu Antalya'da Kutlandı

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) 38’inci kuruluş yıl dönümü vesilesiyle KKTC Antalya Başkonsolosu Cem Topçu’nun katılımıyla

Antalya’da Cumhuriyet Meydanı’ndaki Atatürk anıtına çelenk sunuldu, basın açıklaması gerçekleştirildi

Kıbrıs Türkünün varoluş mücadelesi sonucu bir devlet kurarak onurlu, özgür bir yaşama kavuştuğu, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) kuruluşunun 38’inci yıl dönümü vesilesi ile Antalya Başkonsolosluğu himayelerinde Cumhuriyet Meydanı’ndaki Atatürk anıtına çelenk sunma töreni gerçekleştirildi.

Törene KKTC Antalya Başkonsolosu Cem Topçu, ilçe kaymakamları, Antalya Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği (AESOB) Başkanı Adlıhan Dere, STK temsilcileri katıldı.  Tören, Atatürk Anıtına çelenk konulması ile başladı. Törende KKTC Antalya Başkonsolosu, KKTC Turizm ve Çevre Bakanlığı Antalya Tanıtma Ofisi,

Kıbrıs Türk Kültür Derneği Antalya Şubesi, Emekli Subaylar Derneği, Emekli Astsubaylar Derneği Antalya Şubesi, Doğu Akdeniz Üniversitesi temsilcisi, Yakın Doğu Üniversitesi temsilcisi, Lefke Avrupa Üniversitesi temsilcisi çelenkleri sunuldu. Saygı duruşu ile İstiklal Marşı’nın okunması ile bayraklar göndere çekildi.

Günün anlam ve önemine dair şiiri Konyaaltı Akdeniz Anadolu Lisesi 12. sınıf öğrencisi Umut Çetin okudu.

Bağımsızlığın İlanı

KKTC Antalya Başkonsolosu Cem Topçu, günün anlam ve önemini belirten bir konuşma gerçekleştirerek, “Bugün Cumhuriyetimizin, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetimizin kuruluşunun 38’inci yılı münasebetiyle toplanmış bulunmaktayız. Bu önemli günde bizlerle birlikte olan herkesi sevgiyle kucaklar,

tüm kalbi duygularımla teşekkür ederim. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kıbrıs Adasında Rum vahşetine yıllarca direnip, gözlerini kuzeye dikerek anavatanını hasretle bekleyen Kıbrıs Türk halkının hikâyesidir, varoluş mücadelesidir, egemenliğidir, bağımsızlığının ilanıdır.

Şair diyor ki; Nisanlar kaç bahar yeşermedi ülkemde kaç bahar. Bayrağımı yıllar yılı sandıklarda sakladım. Yüreğim çağıma acılı kaldı. Gözlerim kuzeye takılı kaldı. Yıllarca Rum mezaliminin altında her türlü zorluğa anavatan Türkiye’mizin varlığını hissederek göğüs geren Kıbrıs Türkü,

1974 Mutlu Barış Harekâtı ile bugün Kuzey Kıbrıs'ta huzur ve güven içerisinde yaşamaktadır” dedi.

İnsanlık Dışı Ambargolar

‘Hepimizin de bildiği gibi Rumların uluslararası alanda Kıbrıs Türklerini tecrid edici faaliyetleri, Kıbrıs'ta yaşayan Türklere, bizlere, özellikle 1960'lı yıllardan itibaren günümüze dek süregelmiş ve devam etmektedir’ diyen Topçu, “Kıbrıslı Rumlar, ülkemize, insanımıza her türlü insanlık dışı ambargolar uygulamakta, uluslararası girişimlerde bulunarak Kıbrıs Türklerini ekonomik, sosyal, kültürel, sportif ve sosyal yaşamın gerektirdiği her alanda haksız izolasyonlarla dünyadan ayrık tutmaya çalışmaktadırlar. Maalesef uluslararası toplum bu duruma seyirci kalmaktadır. Dünyayı sarsan koronavirüs pandemi sürecinde Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti adını Dünya Sağlık Örgütü'nün yayınlamakta olduğu veriler listesinde yer almasını engellemiştir. Bunu neden söylüyorum biliyor musunuz? İnsani bir konu olan ve tüm dünyayı etkileyen bu pandemi sürecinde dahi Kıbrıs Türklerini yok sayan bu hastalıklı anlayış ve düşmanca tutum insan hakları temel ilkelerine de aykırıdır” şeklinde konuştu.

Gelecek Kuşaklara Aktarılmalı

Yaşanılan ve Kıbrıs Türkü'ne acımasızca yaşattırılan sürece kısaca değinen Cem Topçu, “Tarihimizi hatırlamak, hatırlatmak, gelecek kuşaklarımıza aktarmak, Kıbrıs Türkü'nün yaşadığı acıları anlatmak vatan borcudur, sorumluluktur, kutsal görevdir. Çünkü geçmişini bilmeyen milletler, yok olmaya mahkumdurlar.

Kıbrıs Adasında 1931 İsyanı'nın ardından, Kıbrıslı Rumlar 1955-1958 yıllarında Kıbrıslı Türkleri 33 karma köyden kovarak göç etmelerini sağlanmış, saldırılar 1960’lı yıllarda şiddetlenmiştir. Kıbrıs'ta her iki halkın siyasi eşitlik ve ortaklık temeline dayanan uluslararası antlaşmalar uyarınca

1960 yılında ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ kuruldu. Anayasası, adadaki Kıbrıslı Türk ve Rum halklarının eşit siyasi hak ve statüsüne dayandırılmıştı. Ancak Kıbrıs Rumları, 1960 Cumhuriyeti'nin kurulduğu şekilde yaşamasına şans vermemiş, Kıbrıs Türklerini devlet kurumlarından dışlamaya, izole etmeye,

Ada'daki varlıklarını sona erdirmeye ve nihayet Yunanistan ile birleşme (ENOSIS) yolunu açmaya yönelik olarak girişimler başlatmışlardır. Bu ortaklık sadece 3 yıl sürebilmiştir. Kıbrıs Rum tarafı 21 Aralık 1963 tarihinde Kıbrıs Türk toplumuna karşı kapsamlı ve sistematik saldırılara geçmiştir.

Kıbrıs Türk tarihine ‘Kanlı Noel’ adıyla geçen bu kampanya önceden hazırlanmış olan ‘Akritas Planı’na dayandırılmıştır. Kıbrıslı Türkler, Rum silahlı gruplarca 1963'ten itibaren gerçekleştirilen saldırılar sonucu ülke yönetiminden baskı ve şiddetle uzaklaştırıldı.

Rumların, Türklere karşı yürüttükleri saldırılar ve ambargolar 1963-1974 yılları arasında artarak sürdü.”

Varlığı Güvence Altına Alındı

“Türklerin imhası veya Ada'dan atılmasını öngören Akritas Planı, basit bir örgütün eylem planı olmayıp, Rum yetkililerce hazırlanan bir etnik temizlik girişimidir. Akritas planının uygulanması sonucunda, 30 bin Kıbrıslı Türk 103 köyü terk etmek zorunda kalması,

birçok kardeşimizin EOKA-B tedhiş örgütü tarafından vurularak öldürülmesi, kaçırılması ve katledilmesi hadiseleri yaşandı. Anavatan Türkiye'nin anlaşmalardan doğan müdahale hakkını kullanacağı yönündeki ihtarı üzerine Yunanistan, Birleşmiş Milletler gözetiminde adadan kuvvetlerini çekmek zorunda kaldı.

Kıbrıs'ı Yunanistan'a bağlamak için kurulan EOKA-B'nin lideri Nikos Sampson, Yunanistan'ın desteğiyle gerçekleştirdiği darbeyle 15 Temmuz 1974'te Sözde Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Makarios'u devirdi. Anavatan Türkiye, 20 Temmuz 1974'te Kıbrıs Barış Harekatı'nı başlattı.

Böylece Kıbrıs'ın Yunanistan'a ilhakı önlendi. Böylece Kıbrıs Türk halkının varlığı da güvence altına alınmıştır. Harekâtın başarıyla sonuçlanmasının ardından 13 Şubat 1975'te Kıbrıs Türk Federe Devleti kuruldu. Taraflar arasında bir yıl sonra Viyana'da Birleşmiş Milletler gözetiminde

Kıbrıs Türk ve Rum tarafları arasında varılan nüfus mübadele anlaşması imzalandı. Kuzey'den Güney'e yaklaşık 120 bin Rum, Güney'den Kuzey'e de 65 bin Türk geçmiş, böylece nüfus bakımından homojen iki kesim meydana gelmiştir.

Rumların güneye, Türklerin de kuzeye geçmesi sonucu Ada'da iki kesim meydana gelmiştir” ifadelerini kullandı.

15 Kasım Cumhuriyet Bayramı

‘Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti 38 yıl önce ilan edildi. Kıbrıs Türk Federe Meclisinde alınan kararla 15 Kasım 1983 tarihi, Kıbrıs Türk halkının siyasi yaşamının önemli bir dönüm noktası ve mücadelemizi devlet olgusuyla dünyaya ilan ettiğimiz gündür’ diyen Topçu, “Yarım asrı aşkın süredir devam eden

Kıbrıs müzakerelerinde sonuca ulaşılamadı. Kıbrıs sorununa çözüm bulma amaçlı müzakereler Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş ile dönemin Rum lideri Glafkos Klerides arasında Haziran 1968'de

Beyrut'ta yapılan görüşmelerle başladı. Rum tarafı her seferinde çeşitli sebeplerle içerisinde Birleşmiş Milletler önerilerinin de bulunduğu çözüme yönelik adımları reddetti ya da kabul edilmesi mümkün olmayan şartlar öne sürdü. Dönemin Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan,

2002'de ‘Annan Planı’ olarak da bilinen ‘Kıbrıs Sorununa Kapsamlı Çözüm Temelli’ belgesini ortaya koydu. Denktaş ve o zamanki Rum lideri Tasos Papadopulos, ‘Annan Planı’ çerçevesinde çeşitli görüşmeler yaptı ve plan 24 Nisan 2004'te adada yaşayan iki halka referandumla sunuldu.

Kıbrıs Türk tarafı kendileri için getireceği pek çok zorluğa rağmen plana evet darken Rum halkının yüzde 75,83'ü planı reddetti. Buna rağmen referandumun hemen ardından 1 Mayıs 2004'te Rum yönetimi, Ada'daki Türk varlığı yok sayılarak ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ adı altında Avrupa Birliği'ne Avrupa Üyeleri tarafından tam üye yapıldı.

Referandumun ardından başta Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği gibi

uluslararası kuruluşlar ile Amerika, İngiltere, Almanya gibi ülkelerden Rum tarafının planı reddetmesinden üzüntü duyulduğunu beyan eden ve Kıbrıs Türk tarafının tutumunu destekleyen, Kıbrıs Türk tarafının izolasyonunun artık devam edemeyeceğini vurgulayan açıklamalar gelmiştir.

Ancak bugün itibariyle gelinen noktada Kıbrıs Türklerinin yıllarca maruz kaldıkları izolasyonun kırılması sağlanamamıştır” dedi.

Yürütülen Müzakereler

2015 yılında, ‘Ekonomi’, ‘Avrupa Birliği’, ‘Mülkiyet’, ‘Yönetim-Güç Paylaşımı’, ‘Toprak’ ile ‘Güvenlik ve Garantiler’ temel başlıkları altında müzakerelerin yeniden başladığını hatırlatan Topçu, “Bu çerçevede Kıbrıs sorununa çözüm üretmek amacıyla yürütülen müzakereler İsviçre'nin Mont Pelerin kasabasında

Kasım 2016'da iki turlu gerçekleşti. İsviçre'nin Crans Montana kentinde Haziran 2017'de tekrar başlayan Kıbrıs Konferansında da Rumların tutumu nedeniyle bir sonuç elde edilmedi. Rum tarafı her defasında çeşitli sebeplerle Kıbrıs adasında uzlaşıya yönelik adımları reddetti ya da

kabul edilmesi mümkün olmayan ön şartlar ortaya koydu. Kasım 2019'da Genel Sekreter Guterres ara buluculuğunda yapılan üçlü gayriresmi görüşmede de Kıbrıs müzakerelerinde yeni bir gelişme olmadı. Anavatan Türkiye, kurulduğu günden bu yana ambargo ve izolasyonlar altında olan ülkemizi tanıyan,

her koşulda ve her alanda Kıbrıslı Türklerinin yanında olan destek veren tek devlet oldu. Türkiye'nin garantörlüğü, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin kuruluş sürecine olumlu yansıyan en önemli unsurdur. Kıbrıs Türkü için anavatan Türkiye'nin garantörlüğü vazgeçilmezdir” diye konuştu.

Yılmadan Usanmadan

Topçu, konuşmasını şöyle tamamladı: “Bugün içinde bulunduğumuz süreç, anavatan Türkiye’mizin Kıbrıs Türklerine her alanda verdiği güven ve destekle, adada var olacak bir uzlaşının ancak ve ancak eşit egemen iki devlet ve iki halk olgusuyla hayata geçeceğini göstermektedir.

Kıbrıs Türkü, bu mücadelesini yılmadan, anavatan Türkiye Cumhuriyeti'yle birlikte sürdürecektir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilelebet yaşayacaktır ve yaşatılacaktır. Akdeniz'deki Türklük meşalesi sonsuza dek yanacaktır. Bu günlere gelmemizde çok büyük mücadele veren Liderimiz Dr. Fazıl Küçük'ü,

Kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf Raif Denktaş'ı ve bu uğurda canlarını feda eden mücahit ve Mehmetçiklerimizi saygıyla anarken, tüm şehitlerimize Tanrı'dan rahmet diler, huzur içinde uyumalarını temenni ederim. Kıbrıs'ta Türklük için verilen onurlu mücadelemizde bizlerin yanında olan kahraman gazilerimize,

yüce Türk Milletine huzurlarınızda ayrıca teşekkürü bir borç bilirim. Tarihi şan ve şerefle dolu, her zaman bir ve birlikte, kararlı bir şekilde yürümenin en büyük mutluluğunu ve gururunu yaşadığımız Anavatanımıza, Kuzey Kıbrıs Türk Halkı olarak saygı ve şükranlarımızı sunarım. Ne mutlu Türküm diyene.”

yukarı çık
0
Paylaşım