Menu
RSS
Antalya’da Memur Sendikaları: İş Bırakıyoruz, 13 Ocak Pazartesi Yürüyüşü ve Mitinge Herkes Davetli

Antalya’da Memur Sendikaları: İş Bırakıyoruz, 13 O…

Yüzde 11.54'lük maaş zammına t...

Gönüllerden Sürgün Olmayın

Gönüllerden Sürgün Olmayın

Uzun zamandır Antalya gündemin...

Antalya Valiliğinden Manavgat’ta Yaşanan Felaket Hakkında Bilgi Verildi

Antalya Valiliğinden Manavgat’ta Yaşanan Felaket H…

Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nü...

Büyükşehir Ekipleri Manavgat’ta Vatandaşın Yanında

Büyükşehir Ekipleri Manavgat’ta Vatandaşın Yanında

Antalya’nın Manavgat ilçesinde...

CHP Antalya İl Başkanı Kamacı: Tek Adam Rejiminin Yereldeki Uzantısı; Utanmadan İftira Atıyorsunuz

CHP Antalya İl Başkanı Kamacı: Tek Adam Rejiminin …

CHP Antalya İl Başkanı Nail Ka...

Prev Next

Antalya Eğitim İş: Eğitimde Dinselleştirme Ve Laik Eğitim Karşıtlığı Artmıştır!

Antalya Eğitim İş: Eğitimde Dinselleştirme Ve Laik Eğitim Karşıtlığı Artmıştır!

Eğitim İş Antalya Şubeleri İl İMlli Eğitim Müdürlüğü önünde toplanarak 2024-2025 2024/2025 Eğitim-Öğretim Yılı’nın ilk döneminde yaşanan sorunlara değindiler ve

Milli Eğitim Bakanı Tekin’in, göreve geldiğinden bu yana eğitimi ideolojik bir alan olarak şekillendirmekten çekinmemiş, bu anlayışı kurumsal hale getiren uygulamalara imza attığını söylediler.

Eğitim İş Antalya 2 Nolu Şube Başkanı Önder Güneş tarafından okunan basın açıklamasında:

2024/2025 Eğitim-Öğretim Yılı’nın ilk döneminde yaşanan sorunları ele almak ve bu sorunların temelinde yatan politikalara dair bir değerlendirme yapmak için bir aradayız. Ne yazık ki eğitimde yaşanan sorunlar her geçen yıl katlanarak artmaktadır.

Eğitim, güncel siyasetin ve hamasetin aracı; iktidarın kendi ideolojisini dayatmanın, istediği biat ve itaat eden toplumu inşa etmenin aygıtı haline getirilmiştir. Bunun sonucu olarak önceki dönemlerden devreden sorunlara bu eğitim döneminde yenileri eklenmiştir” denildi.

Güneş konuşmasında şunları söyledi:

Yaklaşık Bir Buçuk Milyon Öğrenci Örgün Eğitim Dışında Kalmıştır!

2023-2024 MEB istatistiklerine göre, eğitim dışındaki çocuk sayısı %38,4 artarak 612 bin 814’e ulaşmıştır. Bu sayı, son üç yılın en yüksek seviyesidir. Erkek çocuklar, hane dışında gelir getiren işlerde çalıştırılmakta; kız çocukları ise erken evlilikler ve ev içi bakım yükü nedeniyle eğitim dışına itilmektedir.

MEB’in uyguladığı politikalar çocuğun üstün yararına değil, eğitimde dinselleşmeye ve piyasalaşmaya hizmet etmektedir. Okul dışında olan çocuklara ek olarak, açıköğretime kayıtlı 327.710 ve mesleki eğitim merkezlerine (MESEM) kayıtlı yaklaşık 500 bin öğrenci var.

Yani toplamda yaklaşık 1 milyon 400 bin öğrenci örgün eğitim sistemi dışında kalmıştır.

Kamusal eğitimin zayıflaması, "paran kadar eğitim" anlayışını yerleştirmiş ve eğitim yoluyla toplumsal hareketlilik sağlama umudunu yok etmiştir. Eğitim artık yoksulluğu yeniden üreten bir araç haline gelmiştir.

Okul Ve Derslik İhtiyacı Karşılanmamıştır!

Başta deprem bölgesi olmak üzere, ülke genelinde ihtiyaç duyulan okul ve derslik sayısı karşılanmamış; eğitimde yatırımlara yeterli bütçe ayrılmamıştır. Bu nedenle, yıllar önce sonlandırılacağı vaat edilen ikili eğitim uygulaması devam etmekte, ders sürelerinin kısalmasına ve öğrenme kayıplarına yol açmaktadır.

İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerde 40 kişiyi aşan kalabalık sınıflar olağan hale gelmiştir.

Bir Öğün Okul Yemeği Sözü Tutulmamıştır!

Türkiye’de 6,5 milyon çocuk aşırı yoksulluk içinde yaşamaktadır. OECD’ye göre Türkiye’de çocuk yoksulluğu oranı %22,4’tür ve her beş çocuktan biri yeterli beslenememektedir.

Bu tabloya rağmen, seçim vaadi olan “okullarda bir öğün ücretsiz yemek dağıtımı” hayata geçirilmemiştir.

Eğitim Daha Da Piyasalaşmış Ve Ticarileşmiştir!

AKP iktidarı, kamusal eğitimi niteliksizleştirerek aileleri özel okullara yöneltmektedir. 2012-2013’te 4.664 olan özel öğretim kurumu sayısı, 14.352’ye yükselmiştir. Artış oranı %207’dir.

Mesemler Çocuklarımızı Hayattan Koparmakta Ve Çocuk Emeği Sömürüsüne Zemin Hazırlamaktadır!

MEB istatistiklerine göre 421.520 olan MESEM’li öğrenci sayısı birinci dönemde 100 bin artarak 511.272’ye ulaşmıştır ve bu çocukların yaşam hakkı tehlikeye atılmaktadır. Bu uygulamalar, eğitim hakkını ihlal etmekte ve çocuklarımızı geleceğinden koparmaktadır.

Eğitimde Dinselleştirme Ve Laik Eğitim Karşıtlığı Artmıştır!

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, bizzat kullandığı ifadeler ve sergilediği tutumla, iktidarın kendi dünya görüşüne uygun bir nesil yetiştirme hedefinin “biçilmiş kaftanı” olduğunu her fırsatta kanıtlamıştır. Tekin, göreve geldiğinden bu yana eğitimi ideolojik bir alan olarak şekillendirmekten çekinmemiş,

bu anlayışı kurumsal hale getiren uygulamalara imza atmıştır.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin: “Tarikat-cemaat dediğiniz STK’larla protokol yapmaya devam edeceğiz” diyerek bakanlığın 2023 yılı itibarıyla geçerli 2 bin 709 tane protokolü olduğunu söylemiştir.

Sadece bakanlık düzeyinde değil, illerde de milli eğitim müdürlükleri aracılığıyla prokoller yapılmıştır. İHH, ENSAR Vakfı, Okçular Vakfı, NUN Vakfı, İlim Yayma Cemaati, HÜDAPAR’a yakınlığı ile bilinen Peygamber Sevdalıları Vakfı gibi birçok dini vakıf ve derneklerle

MEB’in ortak yürüttüğü projeler ve imzalanan ‘iş birliği’ protokolleri, okulları çeşitli cemaat, tarikat ve dini grupların etkinlik ve faaliyet alanı haline getirmiştir. Bunun sonucu olarak da eğitim sistemi en temel bilimsel ilkelerden ve laik eğitim anlayışından hızla uzaklaşmış,

laik okul iklimi yok edilmiş, okullarda dinselleşme hızla artarak kaygı verici boyuta ulaşmıştır. Okullar çocukların en güvende olması gereken yerlerden biriyken, aileler çocuklarını okullardan, okullarda “değerler eğitimi” adı altında görev alan ve çocuk psikolojisi ve

pedagoji bilgisi olmayan kişilerden korumak durumunda kalmışlardır.

ÇEDES Projesi ile laik eğitim anlayışına açıktan meydan okumaya devem edilmiştir. ÇEDES Projesi iktidarın eğitim sistemini ve gelecek nesilleri kendi siyasal-ideolojik çizgisi doğrultusunda biçimlendirme hedefinin en son ve kapsamlı örneğidir.

ÇEDES kapsamında tüm Türkiye’de öğrencilere cami ve mezarlık temizliği yaptırılmakta, öğrenciler cami gezilerine ve namaza götürülmekte, müftü, imam vaiz gibi din görevlileri okullarda görevlendirilerek dini konularda seminerler ve eğitimler vermeleri sağlanmaktadır.

ÇEDES Projesi ile din görevlileri, öğretmenlerin yerine geçirilmekte, devlet okulları adeta medreseye dönüştürülmektedir.

ÇEDES Projesi ile okullarda cami temizliği yaptırılmış, din görevlileri öğretmenlerin yerini almıştır. Bu proje, eğitimi laik ve bilimsel temellerden hızla uzaklaştırmaktadır.

Türkiye Yüzyılı Maarif Müfredatı adı verilen müfredat ise dinci ve gerici içeriği ile AKP’nin makbul vatandaşları olan itaat eden, boyun eğen, biat eden “dininin ve kininin sahibi” nesiller yetiştirmeyi hedeflemektedir

Eğitime Yine Yeterli Bütçe Ayrılmamıştır!

Türkiye, öğrenci başına en düşük harcama yapan OECD ülkelerinden biridir. İlköğretimden yükseköğretime kadar öğrenci başına yapılan yıllık harcama 5.425 dolar ile 14.209 dolar olan OECD ortalamasının çok altındadır.

Okulların Temizliği Yapılamamış, Güvenliği Sağlanamamıştır

Milyonlarca öğrencinin eğitim gördüğü okulların temizliği yapılamamış, okul tuvaletlerinde tuvalet kağıdı ve sabun dahi bulunamamıştır. Bakanlık, bu durumu geçici ve güvencesiz istihdam biçimleriyle, İŞKUR’dan kısa süreli çalıştırma gibi yöntemlerle çözmeye çalışmaktadır.

29 Ağustos 2024 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan İşgücü Programlarının Yürütülmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik, kamu kurumlarında kalıcı istihdam yerine geçici ve düşük ücretli sömürünün önünü açmıştır. Bu yönetmeliğe göre haftanın 3 günü 8 bin 447 TL’ye çalıştırılacak

kişilerle okulların ne güvenliği ne temizliği sağlanabilir, üstelik bu asla kabul edilemeyecek bir emek sömürüsüdür.

Ayrıca, yeterli denetim yapılmadan okullara istihdam edilen kişiler güvenlik sorunlarını artırmaktadır. İzmir’in Bayraklı ilçesinde bir temizlik görevlisinin çocuğa sözlü ve fiziksel tacizde bulunduğu iddiası, bu vahim durumun bir örneğidir. Okullarımızın temizlik ve

güvenlik ihtiyaçları geçici yöntemlerle değil, kalıcı ve kadrolu personel istihdamıyla karşılanmalıdır.

Deprem Bölgesinde Eğitim Sorunları Katlanarak Devam Etmiştir!

Deprem bölgesinde eğitimin sorunları hâlâ çözülememiştir. Çadır ve konteynerlerde eğitim devam etmekte, yıkılan okulların yerine yenileri yapılmamaktadır. Bu durum, binlerce öğrencinin eğitimden kopmasına yol açmaktadır.

Eğitim Emekçilerinin Sorunları Katlanarak Artmıştır!

Eğitim emekçileri, yoksulluk sınırının altındaki maaşlarla çalışmaktadır. 2002’de yeni göreve başlayan bir öğretmen 17 çeyrek altın alabilirken, 2024’te bu rakam 9 çeyrek altına düşmüştür. Öğretmenlik Meslek Kanunu ise öğretmenleri ayrıştırmış, ataması yapılmayan öğretmenlerin sayısını 1 milyona çıkarmıştır.

Okul Öncesi Öğretmenlerinin Sorunlarına Çözüm İstiyoruz

Okul öncesi eğitim, nitelikli kamusal eğitimin temel taşıdır ve her çocuğun bu imkâna erişimi sağlanmalıdır. Ancak Milli Eğitim Bakanlığı, yeterli kurum açma ve öğretmen atama sorumluluğunu yerine getirmemekte, mevcut öğretmenlere yeni angaryalar yükleyerek çalışma koşullarını ağırlaştırmaktadır.

Kalabalık sınıflar, yardımcı personel eksikliği ve ağır iş yükü, öğretmenlerin etkinlik ve gözlem çalışmalarını güçleştirmektedir. E-portfolyo uygulaması da öğretmenlerin mesai dışı çalışmaya zorlanmasına sebep olmaktadır. Bu uygulamanın sürdürülebilir olması için derslik sayıları artırılmalı,

sınıf ortamları uygun hale getirilmeli ve teknik destek sağlanmalıdır. Aksi halde, e-portfolyo angarya niteliğindedir.

Eğitim-İş olarak, okul öncesi eğitimin zorunlu eğitim kapsamına alınmasını, yardımcı personel istihdamını, insani çalışma koşullarının sağlanmasını ve öğretmenlere yönelik angaryaların kaldırılmasını talep ediyoruz. 300 dakika kesintisiz çalışmanın yarattığı sorunlara

dikkat çekmek için topladığımız imzaları bugün Bakanlığa teslim ediyoruz.

2023/24 eğitim öğretim yılının ilk yarısında eğitim alanında yaşananlar MEB’in eğitimin yapısal sorunlarına yönelik somut ve çözüme dayalı politikalar geliştirmeye niyetinin olmadığını bir kez daha açıkça ortaya koymuştur.

Ancak bizler Eğitim-İş olarak, durum ne kadar karanlık görünse de; Eğitimdeki gericileştirmeye, piyasalaştırmaya karşı; eğitim emekçisinin haklarına ve itibarına kastedenlere karşı; Cumhuriyet’i ve devrimlerini hedef alanlara karşı verdiğimiz aydınlanma mücadelesinden bir adım geri atmayacağız!

Her gün biraz daha büyüyen bir aile olan Eğitim-İş olarak Atatürk’ün bize emanet ettiği yeni nesillere kıyılmasına da, onun sınıfta arkasında duracak kadar önem atfettiği eğitimcilere bu ülkenin zindan edilmesine de izin vermeyeceğiz!

Laik, bilimsel, adil ve kamusal bir eğitim sistemi kurmak için canla başla mücadele etmeye devam edeceğiz”

yukarı çık
0
Paylaşım