Menu
RSS

Antalya JMO: “İmar Barışı” İle Sınırlı Deprem Güvenliği Adımları Yok Edildi

Jeloji Mühendisleri Odası (JMO) Antalya Şubesi tarafından 17 Ağustos depreminin 19. yıldönümü çerçevesinde yapılan basın açıklamasında "Jeolojik-jeoteknik bilgi ve değerlendirme olmadan depreme dayanıklı yapı tasarımı olamaz" denildi.

JMO Antalya Şube Başkanı Ali Keleş, dünyanın sismik yönden en aktifi olan Alp-Himalaya deprem kuşağında bulunan Türkiye'nin yüzde 93’ünün deprem bölgeleri içinde yer aldığını;

ülke nüfusunun yüzde 98’inin, sanayi kuruluşlarının yüzde 98’inin, barajların yüzde 95’inin bu tehlikeli kuşak üzerinde bulunduğunu belirterek;

"2012 yılında yürürlüğe giren 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun ile deprem zararlarını azaltmaya çare olarak sunulan 'kentsel dönüşüm' projelerinin asıl olarak rantsal dönüşüme hizmet etmiş;

riskli alanlar ve yapılar için sonuç alıcı uygulamalar gerçekleştirilmemiş; imara esas jeolojik-jeoteknik etütler sonucunda 'uygun olmayan alan' ilan edilmiş bölgeler kentsel dönüşüm adı altında yapılaşmaya açılarak

daha da tehlikeli hale getirilmiştir" şeklinde konuştu.  Kentsel dönüşüm alanları olması gerekenden çok uzakta, artık dönüşemez hale gelen kimliksiz ve güvenliksiz yapı stoklarına dönüşmüş ve dönüşmektedir.

Kaçak Yapılar Yasallaştırılmakta

"Bütün bu olumsuz gelişmeler ortadayken, 'imar affı' uygulamasıyla kıyı alanları, tarım arazileri, meralar, orman alanları, dere yatakları, içme suyu havzaları ile tarihi, doğal, arkeolojik sit alanları üzerine inşa edilen

kaçak ve mevzuata uygun olmayan bina ve tesisler, ayrıcalıklı imar hakları verilerek yasallaştırılmak istenmektedir" diyen Ali Keleş, “'İmar Barışı' adı altında topluma sunulan bu kaçak yapılaşma affı ile denetimsiz,

mühendislik hizmeti almamış yapılar yasal hale getirilmiş, bugüne kadar sınırlı da olsa deprem güvenliği için atılmış olan tüm adımlar boşa çıkartılmıştır.

Bu yasal kılıf, ülkede inşa edilmiş bulunan yapıları depreme karşı güvenlikli hale getirmeyecek, tam aksine doğa olaylarının afete dönüşerek pek çok insanın hayatını kaybetmesinin zemini hazırlanmış olacaktır" ifadelerini kullandı. 

Afete Zemin Hazırlanıyor

"Yapının oturduğu zemin birimlerinin jeolojik ve jeoteknik parametrelerinin belirlendiği zemin ve temel etütleri başta olmak üzere, yeterli mühendislik hizmeti almamış on binlerce yapının,

'imar barışı' adı altında sadece bina sahiplerinin beyanıyla tescilleneceği düşünüldüğünde durumun vahameti daha da artmaktadır" diyen Ali Keleş, şunları söyledi: 

"Yapı Kayıt Belgesi verilmiş yapının depreme dayanıklılığı hususunu malikin sorumluluğuna bırakan 'İmar Barışı' ile hem doğa olaylarının afete dönüşmesi için uygun zemin hazırlanmış hem de toplumun

'afet güvenliği algısı' para uğruna yok edilmiştir. Mevcut siyasi iktidar bir yandan Gemlik gibi bölgeleri 'diri fay hatları' üzerinde olmasını gerekçe göstererek Bakanlar Kurulu Kararı ile yer değişikliğine zorlarken,

diğer yandan 'aktif fay hatları veya zonları' üzerine inşa edilmiş çok sayıdaki yerleşim biriminde bulunan yapıları imar affından yararlandırarak yasal hale getirmektedir."

Bedeli Ağır Ödendi

"1984 yılında çıkarılan 'imar affı yasası' ardından yaşanan 1999 Büyük Marmara Depremleri ile büyük ölçüde imar aflarının yarattığı, jeolojik olarak sakıncalı alanlar üzerinde inşa edilen yerleşimler ile

sağlam olmayan yapı stokunun yıkılmasının ağır bedelinin toplum olarak ödendiği unutulmamalıdır" diyen Keleş, "Son yaşanan bina, istinat duvarı ve yol çökmelerinin de gösterdiği gibi yağış rejiminin ani değişikliği bile

yıkıma yol açarken deprem durumunda ortaya çıkacak faciaları önceden görebilmenin çok zor olmadığı ve depreme karşı ne kadar güvenliksiz bir çevrede yaşadığımız gözler önündeyken;

siyasi iktidarı, bilime ve mühendisliğe aykırı uygulamalardan vazgeçerek, başta deprem olmak üzere afetlere karşı toplumun sağlıklı ve güvenli bir yapı ve çevrede yaşama hakkını

yarın çok geç olmadan sağlamaya davet ediyoruz" dedi.

yukarı çık
0
Paylaşım