Antalya’da Başına Öyle Şeyler Geldi Ki! Kaçtı, Olmadı, Hesaplaşmaya Geldi
- Yazan Kaktus Haber
Antalya’nın Serik ilçesinde yanında çalıştığı kişinin kendisine 11 yaşından itibaren tecavüz ettiğini, 15 yaşında istismarın ardından bir çocuk dünyaya getirdikten sonra Almanya'ya yerleştiğini anlatan S.B. (43), hayatını karartan kişiyle adalet önünde hesaplaşmak için Türkiye'ye döndüğünü söyledi.
S.B., Serik ilçesinde yanında çalıştığı Bayram S.'nin 4 yıl boyunca kendisine tecavüz ettiği iddiasıyla 1990 yılında polise başvurarak şikayetçi oldu. 11 yaşında tecavüze uğradığını, bu durumun 15 yaşına kadar devam ettiğini belirten S.B., dayanamayınca intihara kalkıştığını söyledi.
Bayram S.'nin tecavüz suçundan yargılandığını anlatan S.B., "Bana o dönem avukat tayin edilmedi. O süreçte hamile olduğum anlaşıldı. Bayram S.'nin ailesinin işkencelerine maruz kaldım. Bir defasında beni tekmeleyerek bayılttılar. Uyandığımda doğum ebesinin yanındaydım.
Kürtaja izin vermedim ve oradan kaçtım. Bana tecavüz eden kişinin dayısı da avukat bulacağını söyleyerek beni evine çağırdı. O da tecavüz etti, çıplak fotoğraflarımı çekip şantaj yaptılar. Dava sürerken kızım dünyaya geldi. DNA ile çocuğun Bayram S.'den olduğu kesinleşti" dedi.
'İLÇEDE KÖTÜ GÖZLE BAKTILAR'
Tehdit ve şantaj nedeniyle mahkemede kendi rızasıyla ilişkiye girdiğini söylemek zorunda kaldığını aktaran S.B., 15 yaş üstünde olması ve kendi rızasıyla ilişkiye girdiğini beyan etmesinden dolayı sanığa 1 yıl 8 ay hapis cezası verildiğini kaydetti.
Mahkemenin tecavüzün 15 yaşında gerçekleştiğini göz önüne aldığını dile getiren S.B., yaşadığı ilçede çok rahatsız edilmesinden dolayı Antalya'ya yerleştiğini kaydetti. Burada yaşlı bir kişiye bakarak geçimini sağladığını anlatan S.B., tanıştığı bir kişiyle evlendiğini, ancak bu kişiden de şiddet nedeniyle boşandığını belirtti.
ADALET ÖNÜNDE HESAPLAŞMAK İÇİN DÖNDÜ
Otelde çalışırken tanıştığı Alman turistle evlenerek Almanya'ya yerleştiğini anlatan S.B., "Bana yapılanların hesabını soracağıma ant içtim. Herkes bana gülmüştü. Geri döndüm. Son dönemler ülkemizde çok fazla çocuk istismarı olduğunu gördüm. Sustuğum için kendimi suçlu hissettim.
Belki bu adamlar başka çocuklara da tecavüz etmiştir. Bana tecavüz eden kişinin hiçbir şekilde pişmanlık duymaması ve kızımdan özür dilememesi beni çok yaralıyor. Bu mücadele kimsesiz kadınların mücadelesi. Başka kadınlara faydalı olmak istiyorum" diye konuştu.
YARGITAY'A BAŞVURULDU
S.B.'nin avukatı Ahmet Kuş, "Antalya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/10/1992 tarih 1992/181 E. - 1992/261 K. Sayılı kararının hukuka aykırı olmasına rağmen mağdure, vekil tutamadığı ve kendisine vekil tayin edilmediği için müvekkilimin herhangi bir kanun yoluna başvurma imkanı olmamış ve ilgili kararÿtemyiz edilmeden kesinleşmiştir.
Dosya kapsamına baktığımızda mağdure ve tanıkların beyanları esas alınmadan karar verildiğini görmekteyiz. Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin, re’sen araştırma ilkesini görmezden gelerek ilk celsede tanıkların dinlenmesinden vazgeçmesi bir yana ÿdosyadan bihaber iddia makamının ilk celsede mütalaa okuması da bir hukuk skandalıdır.
1992 yılı itibariyle ÿyürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu (Mülga) birçok hak kayıplarına neden olmuştur. En somut örneği ise müvekkilim Songül Hanım’dır. Adaletin geç de olsa ÿtecelli edeceğine inanıyoruz" dedi.
'ADALETİN GEÇ DE OLSA TECELLİ EDECEĞİNE İNANIYORUZ'
Antalya'nın Serik ilçesinde yanında çalıştığı kişinin kendisine 11 yaşından itibaren tecavüz ettiğini, 15 yaşında istismarın ardından bir çocuk dünyaya getirdikten sonra Almanya'ya yerleştiğini belirten S.B.'nin (43) avukatı Ahmet Kuş, davanın temyizi için Yargıtay'a başvurduklarını söyledi.
Müvekkilinin birçok hak kaybına uğradığını belirten Ahmet Kuş, "Antalya 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 17/10/1992 tarih 1992/181 E. - 1992/261 K. Sayılı kararının hukuka aykırı olmasına rağmen mağdure, vekil tutamadığı ve kendisine vekil tayin edilmediği için müvekkilimin herhangi bir kanun yoluna başvurma imkanı olmamış ve ilgili karar temyiz edilmeden kesinleşmiştir. Dosya kapsamına baktığımızda mağdure ve tanıkların beyanları esas alınmadan karar verildiğini görmekteyiz.
Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin, re'sen araştırma ilkesini görmezden gelerek ilk celsede tanıkların dinlenmesinden vazgeçmesi bir yana dosyadan bihaber iddia makamının ilk celsede mütalaa okuması da bir hukuk skandalıdır.
1992 yılı itibariyle yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu (Mülga) birçok hak kayıplarına neden olmuştur. En somut örneği ise müvekkilim Songül Hanım'dır. Adaletin geç de olsa tecelli edeceğine inanıyoruz" dedi.