Travmatik Parklar
- Yazan Kaktus Haber
Her gün başka bir utançla, üzüntüyle uyanıyoruz güne... Kadın cinayetleri, çocuk cinayetleri, tacizler, tecavüzler… Dram dolu bir ülke olduk.
İnsanlar üzgün, kadınlar ürkek, erkekler hemcinslerinin sebep oldukları vahşetin mahcubiyetini ve kızgınlığını yaşıyor. Ne yapacağımızı ne düşüneceğimizi bilemez durumdayız. Ülkenin her bir köşesinden acılar yükseldikçe derin bir çaresizlik hissi kaplıyor içimizi.
Ve ben bir haber gördüm. Kepez Belediyemiz meclis kararı alarak hunharca katledilen bu kadınların çocukların isimlerini rekreasyon alanlarına parklara verme kararı almış!!
Baraj Mahallesi’ndeki Hasan Polatkan Caddesi üzerindeki parka, Sakarya nehrinde cesedi bulunan kocası tarafından öldürülen Leyla Demir’in, 5813 Sokak üzerindeki parka Tekirdağ'ın Malkara ilçesinde komşularının çocukları tarafından cinsel istismara ve şiddete uğradığı için hayatını kaybeden Sıla Bebek’in,
Kırçiçeği Caddesi üzerindeki parka Yalova’da komşu cinayetine kurban giden 5,5 yaşındaki Eylül Umutlu’nun ve Diyarbakır ilinin Bağlar ilçesinin kırsal Tavşantepe Mahallesi'nde öldürülen 8 yaşındaki Narin’in adı verilmiş.
Sadece vahşeti ve ilkelliği hatırlatan bu isimleri parklara verme kararı bence bir akıl tutulması ya da bu vahşet karşısında ne yapacağını bilememektir. Kent halkını ve özellikle parklarda keyifli zaman geçirmek isteyen çocukları neden bu dramla yüz yüze getiriyorsunuz.
Bir anne çocuğunu Sıla Parkına götürdüğünde nasıl izah edecek bu parkın ismini? Bu isimlerle her gün parklarda yüzleşmek, içinde bulunulan trajedilerin çözümüne ne tür bir katkı sağlayacak? Neden Kepez halkı bu ağır travmaları sahiplensin. Büyüklerin yol açtığı sorunlara çocukları ortak etmek haksızlık değil mi?
Bir sosyolog değilim ama onların görüşleri nedir merak ediyorum. Ve de bu isim verme yarışını samimi de bulmuyorum. Acılar siyasetin popülist malzemesi olamaz. Siyasi yöneticiler bu derin toplumsal soruna karşı sorumluluklarını yerine getirmiş de sayılmazlar.
Yaşamı yüceltmek varken neden ölümü kutsayalım? İlla bir şeyler yapılmak isteniyorsa belediyelerimiz bu yaşananlara kısmen de olsa küçük de olsa çözüm olacak işler yapmalı.
Belediyeler, kız yurtları açarsa, kreşler açarsa, çocuklara spor alanları, müzik kursları açarsa kadınlara iş edinmeleri için imkân sağlarsa, yaratıcılık yönlerini destekleyen hobi kursları açarsa, edebiyat kursları şiir dinletileriyle bireysel gelişmeleri desteklerse işte o zaman bu yaraya derman olmaya çalıştıklarını düşünebiliriz.
Günümüzün modern insanı ve sosyal gruplar artık hem fiziksel hem de ruhsal yönden sağlıklı bir hayat sürmek için çeşitli aktiviteler gerçekleştirebilecekleri rekreasyon alanlarını, parkları tercih ediyorlar. Rekreasyon “yenilenme, yeniden yaratılma, yapılanma” anlamına gelen “recreatio” kelimesinden gelir.
Rekreasyon kelime anlamı bile canlanmak, insan yaşamının canlanması ve hareket kazanması iken reaksiyon alanlarına, ölümü hatırlatan isimler verilmesi bir paradoks değil mi?
Yaşam alanlarına yaşamı anlatan kutsayan yaşama sevinci veren isimler vermek gerekir. Başarılı kadınların, dahi çocukların, edebiyatçıların, şairlerin, çiçeklerin, güzel duyguların ismi olmalı parklarımızda.
Çocukları gelecekten ürküten negatif duygular yükleyen isimler değil.