Menu
RSS

“Önemli olan Türkiye’nin kaynaklarını adaletli bir şekilde dağıtmak”

  • Yazan 
“Önemli olan Türkiye’nin kaynaklarını adaletli bir şekilde dağıtmak”

DİSK (Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu) Genel Başkanı Kani Beko ile Antalya’da yapılan Devrimci İşçi Sendikası Genel Kurulu ziyareti sırasında görüştük. Kendisine ülkemizdeki son ekonomik gelişmelerin yanısıra asgari ücretlilerin durumu, aile yardımları, İŞİD terörü ve benzeri konularda sorularımızı yönelttik.

Umarız sohbetimizi ilgi ile okuyacaksınız..

-Hükümetin şu sıralar çıkarmaya çalıştığı “Ulusal İstihdam Stratejisi” nedir?

Şimdi hükümetin gündeminde yeni Türkiye dedikleri Türkiye’nin gündeminde 2011-2012 yıllarında AKP hükümetinin 68 milyar dolar almış olduğu şartlı kredi var. Bu krediyi geçen yıl yani ulusal istihdam stratejisi adı altında meclisten geçirmek istediler. Biz 40’a yakın ilde yürüyüşler mitingler yaptık. Evet, eş zamanlı mitingler yaptık. Daha sonra da bu ulusal istihdam stratejisi adı altındaki dosyayı rafa kaldırdılar. Fakat önümüzdeki dönemde tekrar bu ulusal istihdam stratejisini gündeme getirmek istiyorlar. Bunun içinde şöyle maddeler var.

Birincisi kıdem tazminatlarını kaldırmak istiyorlar. İkincisi kıdem tazminatını kaldırdıktan sonra fona devretmek istiyorlar.

Şimdi buradan ulusal istihdam stratejisi dediğimiz program içerisinde işçileri, çalışanları ilgilendiren çok önemli hayati maddeler var. Birincisi kıdem tazminatlarımızı kaldırmak, ikincisi fona devretmek, bir üçüncüsü ise orta çağda köle satar gibi özel istihdam bürolarında bizim işçilerimizi satmak istiyorlar, bir dördüncüsü esnek çalışma, bir beşincisi ise bölgesel asgari ücret. Bu bölgesel asgari ücreti eğer uygularlarsa önümüzdeki dönemlerde asgari ücreti bile kaldırma anlayışları var.

Aile yardımı yasalaşması gerekiyor

-O zaman Türkiye çapında belirlememiş olacaklar asgari ücreti deyim yerindeyse her bölge kendisi belirlesin şeklinde politika mı izlenecek?

Şimdi aslında AKP’nin biliyorsunuz sadaka kültürü adı altında bir politikası var. Nedir bu? Belediye seçimleri öncesi, genel seçimler öncesi, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de bunu yaşadık. Halka kömür dağıtarak, makarna dağıtarak, gıda yardımı yaparak daha sonra da bu insanlardan oy alıp iktidarlarını koruma politikası asıl bunu konuşurken biz bunun yerine şöyle bir proje düşünüyoruz. Diyoruz ki Türkiye’de 300-400 lirayla geçinen 1 milyona yakın aile var. Bizim yaptığımız araştırmaya göre bu 1 milyona yakın aileye makarna vereceğinize, kömür vereceğinize bu sadaka kültürünü ortadan kaldıralım bu ailelere 1000’er lira aile yardımı olarak yani dünyanın birçok ülkelerinde Avrupa’nın hemen hemen tamamında aile yardımı diye yardımlaşma var. Fakat Türkiye de aile yardımı diye bir yardım yok. Ondan dolayı bu aile yardımı yasalaşması gerekiyor. Bu ailelere her ay 1000’er lira banka hesaplarına yatırılırsa zaten yılda 12 milyar para ve bu insanlarda onurlu bir şekilde insan olmaktan kaynaklanan temel ihtiyaçlarını giderebilecek bir hayatı sürdürmüş olacaklar. Bizimde görüşlerimiz düşüncelerimiz bu noktada. Bir başka şey AKP hükümeti 2014 yılında kişi başına milli gelirin 1800 olarak ilan ettiler. Yani bu hükümetin kendi görüşü ve kendi düşüncesi. Bizde dedik ki madem siz kişi başına milli gelirin 1800 olduğunu söylüyorsunuz o zaman asgari ücrette 1800 net olması lazım. Biz bunu nasıl bulduk? Şöyle bulduk, İstanbul’da ülkemizin önemli ekonomistleriyle bir araya geldik. Onlarda biz gibi bir görüş belirttiler çünkü yaklaşık asgari ücret konusunda düşüncelerimiz aynı.

Bir başka şey baktığımızda ülkemizde yoksulluk ücreti 3500 ile 4000 arasında. Şimdi biz devlet istatistik enstitüsü eski adıyla şimdiki adıyla sizde biliyorsunuz TUİK. TUİK’in de açıklamalarında yoksulluk sınırının 3500 ile 4000 arasında olduğunu söylüyorlar. O zaman bizde diyoruz ki yoksulluk maaşı değil en azından yoksulluk maaşının yarısı kadar bir asgari ücret çalışanlara verilsin. Baktığımızda Türkiye de özelleştirmelerden sonra işçiler madenlerde asgari ücrete çalışıyorlar. İnşaatlarda asgari ücretle çalışıyorlar. Tersanelerde asgari ücretle çalışıyorlar, belediyelerde asgari ücretle çalışıyorlar. Bunların toplamı en az 7 milyona yakın. Yani 7 milyona yakın işçi asgari ücretle çalışıyor. Fakat hükümet sanıyorum 2015 yılında ki kendileri de böyle açıkladılar %3+3 olarak zam vermeyi düşünüyorlar. Eğer bu şekilde bir zaman verilecekse 8 saat çalışan asgari ücretli bir arkadaşımıza 31 lira maaşına zam yapacaklar yevmiyesine de 1 lira verecekler. Yani siz düşünebiliyor musunuz? Madenlerde çalışan, inşaatlarda çalışan, sokaklarda temizlik yapan belediye işçilerine, çok riskli ve tehlikeli is yerlerinde bütün iş kollarında asgari ücretle çalışan arkadaşlarımız 8 saat çalıştıktan sonra yevmiyesine 1 lira zam verilecek. Tabi bunu bizim kabul etmemiz mümkün değil. En azından cumhurbaşkanına, cumhurbaşkanının bütçesine yapılan zam kadar asgari ücretliye de bir zaman verilirse zaten bu 1800 liraya tekamül ediyor. Biz aralık ayında Türkiye’nin hemen hemen her tarafında yürüyüşler yaptık mitingler yaptık bu konuyla ilgili sesimizi duyurmaya çalıştık. Umarım asgari ücretli çalışanlarımızda insan olmaktan kaynaklanan temel ihtiyaçlarını giderebilecek bir ücret alırlar diye düşünüyorum.

Şimdi bir başka şey mecliste yapılan bir görüşme var. Bu meclisteki yapılan görüşme bizim için çok önemli çok hayati. Nedir bu görüşme? İç güvenlik reformu. Şimdi bu iç güvenlik reformunu incelediğimizde şimdi önümüzdeki dönemlerde alanlarda, sokaklarda özgürlük isteyen, adalet isteyen, demokrasi isteyen, sendikal hak isteyen sokaklara çıktıklarında demokratik tepkisini ortaya koyduklarında bunlar sizin de söylediğiniz gibi şüpheli konuma düşecekler. Buradan savcı konuyla ilgili soruşturma başlamadan polis doğrudan müdahale edebilecek ve bu arkadaşlarımızın hakkında çok rahat bir şekilde soruşturma yapabilecekler, gözaltına alabilecekler, cezaevine gönderebilecekler. Tabi bizim için bunun sakıncası ne? Bizim için sakıncası şöyle. Bugün Türkiye’nin en az 10 fabrikasının önünde DİSK’in çadırları var. Bu DİSK’in çadırlarının içerisinde direnen, işten atılan arkadaşlarımız var. Yarın bu işten atılan bugün işi için, ekmeği için, geleceği için direnen bu insanlar makul şüpheli konumuna gelecek. Makul şüpheli konumuna geldikten sonra bu arkadaşlarımızda önce gözaltına alınacaklar, grev çadırlarını direniş çadırlarını ortadan kaldıracaklar. Türkiye’de adı belli olmayan bir sıkıyönetim ilan edilecek ve Türkiye umarım böyle olmaz. Eğer bu güvenlik reformu bu haliyle çıkarsa Türkiye açık bir cezaevine dönmüş olacak ondan dolayı bu çok önemli. Bu iç güvenlik reformuna karşıda bizim kesinlikle mücadele etmemiz gerekir diye düşünüyorum. Bir başa şey zaten istatistiklerde de belli Türkiye’de 5 milyonun üzerinde işsiz kahvelerde, sokaklarda dolaşan insanlarımız var. Kesinlikle bu kahvelerde oturan, sokaklarda dolaşan işsiz kardeşlerimize 2015 yılında biz istihdam yaratmak zorundayız. Bu o kadar aslında bize göre zor bir şey değil. Ama önemli olan Türkiye’nin kaynaklarını adaletli bir şekilde dağıtmak. Yani bize göre siyaset neden yapılır?  Siyaset şunun için yapılır. Şimdi eğer siz iktidara geldiğinizde bu memleketin yer altı yer üstü zenginliklerini adaletli bir şekilde dağıtırsanız bu ülkede kavga olmaz. Bu ülkede insanlar birbirlerine karşı düşman olmaz. Ama siz iktidara geldiğinizde bu ülkenin yeraltı kaynaklarını ve yerüstü kaynaklarını %25 oranında kendi yandaşlarınıza ve sermayeye peşkeş çekerseniz onun dışındaki %75 oranındaki insanların maaşına zam yapmazsanız, onlara iş için istihdam açmazsanız, onları yoksul ve sefil durumda bırakırsanız tabii ki burada toplumsal bir muhalefet başlar, toplumsal bir ayaklanma başlar. Bir örnek daha verecek olursak Türkiye de yapılan araştırmalara göre üniversiteleri bitirmiş yüksekokul mezunları,400.000’e yakın ataması yapılmayan öğretmen arkadaşlarımız atama bekliyorlar. Bunların 50’ye yakını maalesef üzülerek söylüyorum ataması yapılmadığından dolayı intihar etmiş. Şimdi yüksekokulları mezunları sadece ataması yapılmayan öğretmenlerle sınırlı değil. Bunu biraz daha genişlettiğimizde diğer meslek kodlarına da baktığımızda mimarlar, mühendisler. Mühendisleri de içine kattığımızda bunların toplam sayısı en az 1 milyon. Şimdi 1 milyona yakın ülkemizde üniversiteleri bitirmiş olan işsizler ordusu var. Bu işsizler ordusuna hükümet çok dikkatli bir şekilde bakması gerekiyor. Artık görmeyen gözlerin görmesi, duymayan kulakların duyması gerekir diye düşünüyoruz.

Bir başka araştırma baktığımızda şimdi Türkiye de geceleri başını yastığa koyduğunda en az 3 milyon insan bu ülkede yatağına aç giriyor aç. Şimdi bunları alt alta topladığımızda birde karşımıza çıkan Atatürk Orman çiftliğinde yapılmış olan 5 milyarlık bir kaçak saray. İçinde 2000 odası var. Şimdi birde tabi bu sarayda her ay tabi o saraya hizmet verebilmek için o sarayı korumak kollamak için buranın elektrik parası var, su parası var, güvenlikçi parası var, hizmetli parası var. Orada bir harcama mutlaka yapılacak. Bu harcama bize göre çok büyük.

Biz geçen hafta Ankara’da bütçeyle ilgili miting yaptık. Mitingde de şöyle bir slogan kullandık. Saraylar değil ekmeğimiz büyüsün ve demokratik Türkiye talebimiz oldu. Sonuç itibari ile biraz önce saydığım bu olumsuzluklar karşısında işsizlere istihdam yaratmaktansa, öğretmenlere atama yapmaktansa, aç olan insanlara biraz önce söylediğim gibi aile yardımı yapmaktansa maalesef hükümet çok büyük bir parayı dediğim gibi kaçak saraylara yatırarak bizim devlete vermiş olduğumuz vergileri heba etmektedir. Ondan dolayı bu ülkede bu bütçeden baktığımızda ki zaten bütçe oylamasında da gördük. Çokta fazla 2015 yılında sağlığa beklediğimiz şekilde bir bütçe ayrılmadı. Eğitime beklediğimiz bütçe ayrılmadı. İstihdam için yani işsizler için burada işsizler için ayrılmış bir bütçe yok. Birde biliyorsunuz 9 milyona yakın emekli kardeşimiz var. Şimdi burada emeklilere ayrılan bir bütçe yok. Yandaş sendika memur-sen hükümetle yapmış olduğu toplu sözleşme sonrası 2005 yılında çalışan bu memur kardeşlerimize zam alamayacaklar. Birde biliyorsunuz ülkemizde gençler var. Bunlar bizim geleceğimiz. Bu gençler okuyabilmek için burs bekliyor, yurt bekliyor. Şimdi bu bütçeden keşke bu gençlerimize burslar verseydik, yurtları açsaydık. Bu kaçak saray olmasaydı. Ama maalesef hükümetin halka, gençlere, emekliye, memurlara, dediğim gibi işçilere bakış açısı çok faklı olduğundan dolayı biz DİSK olarak her zaman olduğu gibi hükümetin yapmış olduğu her yanlışa karşı mutlaka toplumsal muhalefetin içerisinde demokrasi gücü olarak yerimizi alıp mevcut olan siyasal iktidara karşı muhalefetimizi yapmaya çalışacağız.

Bir küçük örnek verecek olursak ben görevim gereği Türkiye’nin birçok illerini dolaşıyorum. Şimdi her gittiğim yerlerde önce alış veriş merkezlerini dolaşıyorum. Neden alışveriş merkezlerini dolaşıyorum? Şundan dolayı 2013 yılında Türkiye 250 milyar dolar ithalat yapmış,150 milyar dolarda ihracat yapmış. Baktığımızda cari açık 100 milyar doların üzerinde oysaki hesap ortada. Siz yapmış olduğunuz bu ithalatın %25’ini kıssanız buyurun size 1 milyon işsize iş. Alış veriş merkezi dedim neden alışveriş merkezi dedim çünkü alışveriş merkezlerine gittiğinizde Diyarbakır’da da böyle Malatya’da da böyle Mersin’de de böyle Antalya’da da böyle. Dün Lüleburgaz’da Trakya’da bir miting yaptık. Miting öncesi ben orda da alışveriş merkezlerini dolaştım.  Düşünebiliyor musunuz? Trakya bir tarım bölgesi, Diyarbakır tarım bölgesi alış veriş merkezlerine giriyorsunuz burada tüketici malları ithal edilmiş. Yani Trakya’da bizim köylerimizin ve bizim sanayicimizin orada hazırlamış olduğu yetiştirmiş olduğu ürünleri alışveriş merkezlerinde göremiyorsunuz. Diyarbakır’da da göremiyorsunuz. Sonuç itibari ile şunu söylemek istiyorum artık giderek biz üretimden koptuk. Şimdi biz tüketici bir toplum konumuna geldik. Şimdi bu böyle devam ettiği müddetçe işsizlik sanıyorum önümüzdeki dönemde de daha fazla artacak. 

-İŞİD teröründen kaçan Ezidilerin kampını ziyaret etmiştiniz. Bu ziyaretteki izlenimlerinizi ve nedenlerini anlatabilir misiniz?

Bu Ortadoğu’dan işid çetelerinin saldırmış olduğu Ortadoğu halklarına karşı yapılan bu katliam sonrası biz başta DiSK, KESK, Tabib Odası, TMOB ilk saldırıların yapıldığı dönemde başta ezidi arkadaşlarımızı, Kürt kardeşlerimizi ve Türkmenleri ayrım yapmaksızın biz ziyaretlerde bulunduk. Daha sonra da orada çok ciddi gördüğümüz gözlerimizle gördüklerimizi, kulaklarımızla duyduklarımızı rapor haline getirdik. Ve Brüksel’de bizimde üyesi olduğumuz ETUK ,LİTUK gibi uluslar arası sendikal konfederasyonlara bunları rapor haline getirdikten sonra biz Birleşmiş milletlerin genel sekreterine rapor sunduk. Daha sonra Türkiye ve Avrupa genelinde kampanyalara başladık gücümüzün yettiği oranda. Geçen hafta Avrupa’dan gelen önemli sendikacılarla beraberdik. Diyarbakır’da fidanlık kamplarını dolaştık. Suruç’ta Rojova kampını dolaştık. Onunla beraber Urfa’da bir takım gözlemlerimiz oldu. Viranşehir belediye başkanıyla yaptığımız görüşme sonrası, Suruç belediye başkanıyla yaptığımız görüşme sonrası, Diyarbakır belediye başkanıyla yaptığımız görüşme sonrası Avrupa birliğinden bu bölgelere gönderilen 187 milyon doların oralara gitmediğini öğrenince tabii ki çok üzüldük biz. Bir de Amerika Suriye krizi başladığı dönemlerde 200 milyon dolar yardım yapmış. Bizim bildiğimiz kadarıyla Irak’tan Suriye’den bizim topraklarımıza zorunlu göç eden göçmenlere yardım yapılmasıyla ilgili buralara para gönderilmiş. Fakat bizim yabancı sendikacılar yani Avrupa’daki önemli sendikacılarla beraber Diyarbakır kamplarını dolaştık. Viranşehir kamplarını dolaştık. Suruç kamplarını dolaştık. Oradaki yöneticilerle yaptığımız görüşmelerde, belediye başkanlarıyla yaptığımız görüşmelerde buralara bu yardımların gitmediğini öğrendim. Gerçekten çok üzüldüm.  Bununla beraber biz orada biliyoruz ki batıdan Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin bu kamplara yardım ettiğini biliyoruz. Doğu ve Güneydoğuda ise HDP’li belediyelerin buralara yardım ettiğini biliyoruz.  Birde Türkiye de demokratik kitle örgütleri, meslek odaları, sendikalar kendi dayanışmalarıyla bu kamplara yardım ediyorlar. Ama aslında hükümet ayrım yapmaksızın ülkemizde 3 milyona yakın zorunlu göç etmiş mülteci konumundaki insanlar var ise önümüz kış ayrım yapmaksızın buradaki insanların ihtiyaçları kesinlikle adaletli bir şekilde dağıtılması ve adaletli bir şekilde yardıma ihtiyacı olan muhtaç olan bu insanlara hepimizin katkı koyması gerekir diye düşünüyorum.

Teşekkür ederim.

yukarı çık
0
Paylaşım