Mimar Osman Aydın ‘Antalya’nın Öncelikleri’
- Yazan Editör
Antalya için, uzun yıllardır her Platformda daha yapılacak çok şey olduğunu önümüzdeki on yılda gerekenler yapılmazsa artık geri dönülmez sorunlar yaşanacağını, sürekli dillendiriyoruz. Aslında Antalya öyle güzel bir kent ki, ama kentliler olarak ve özellikle politikacılar bu kenti kimliksizleştirmeye, yok etmeye uğraşıyoruz.
On yıllardır kenti yok etmeye çalıştığımız halde çok başarılı olduğumuz söylenemez; çünkü kent hala çok güzel ve gerçekten dünyanın önemli kentlerinden birisi. Ülkemizin dünyaya açılan penceresi. Mimarlar Odası Antalya Şubemizin 2008’den bu yana, Antalya’nın 2023’te Mimarlık Kongresine ev sahipliği yapması için bir dizi çalışması var.
Bugünkü iktidarın 2023 vizyonundan önce planlanmış yani. Geçen yıl Güney Afrika’nın Durban kentinde yapılan Dünya Mimarlık Kongresi’nde, bu amaçla kentimizin tanıtımını yaptık. Mimarlar Odasının standı ve Mimarlar Odası Antalya Şubesinin 2023’e çağrı yapan standı yan yanaydı. İnanın standımız doldu taştı. Sadece genel merkezimizin değil, öbür ülkelerin stantlarından çok daha fazla katılım olduğunu belirtmek isterim. Kentimizin dünyada önemli bir kent olarak tanınırlığına bu ilgi bile örnek oluşturmaktadır.
Devamlı belirttiğimiz gibi; Yıllardır İstanbul’da doğru planlamalar, doğru kentleşme politikaları uygulanmadığından, İstanbul gibi bir kent içinden çıkılmaz sorunlarla yüklü bir kent haline geldi. Şimdi iktidarı, bakanlıkları, üniversiteleri, belediyeleri İstanbul’un bu sorunlarını nasıl çözeriz diye uğraşıyorlar, ama artık o kadar geç ki maalesef İstanbul için sorunları çözmek çok zor.
İstanbul’da yaşanan bu olumsuzluklar, Antalya için dikkat çekici bir örnek olmalı. Kentimiz önümüzdeki birkaç yılı doğru planlamaları yapmaya ayıramazsa bu son şansını doğru kullanamazsa, belki de Antalya da İstanbul gibi sonradan sorunları ne kadar çözülmeye uğraşılsa da çözülemeyecek, bir kent haline gelecek bu kaçınılmaz.
Peki, bu aşamada ne yapılması gerekir? Baktığımız zaman belediyelerin özellikle büyükşehir belediyesinin açıkladığı büyük projeleri de var. Öncelikleri var. Tabii öbür ilçe belediyelerinin de öncelikleri var, herkes bir önemli proje yapmak peşinde. Oysa Antalya’nın il bütünü sınırları belediye sınırları olduğuna göre, acilen il sınırlarını kapsayan yeni bir plan yapılması gerekir.
Öncelikler planla belirlenmeli yani geleceğe dönük İstanbul olmamanın koşullarını yaratan bir plan yapılması gerekir. Ama hiç kimse bunun önceliğinden söz etmiyor. Biliyorsunuz 1/100 binlik çevre düzeni planları yapıldı. Önce Antalya ile Burdur bir bölgeydi. Şehir Plancıları Odası ve Mimarlar Odasının açtığı dava da en önemli iptal gerekçesi Antalya’yla sadece Burdur’un değil, Antalya-Isparta-Burdur’un bir bölge olarak planlanmasıydı. O dava sonucunda mahkeme kararıyla Isparta da Antalya ve Burdur ile aynı bölgeye dâhil edilerek yeni bir plan yapıldı.
Ondan sonra yapılan 100 binliğe baktığımızda da, o kadar çok hata vardı ki ona da dava açıldı. İşte bu hataları dikkate alabilecek, Antalya Büyükşehir Belediyesinin bakanlıkla da birlikte yeni bir plan yapması zorunluluktur. 2009 yılında düzenlenen Kentleşme Şûrası sonrasında hazırlanan raporda yeni planlama yaklaşımı; “katılımcı, çok aktörlü ve bilimsel temelli müzakerelere açık, dinamik, sürekli, yerinde, disiplinler arası uzmanlıklarla ve çok aktörlü olarak gerçekleştirilen bir süreci içermektedir.
Bu yaklaşımda mekân organizasyonuna dönük düzenlemeler, sosyal, ekonomik, doğal ve kültürel boyutlarla birlikte, üzerinde uzlaşılmış ortak bir geleceğe ulaşmanın bir bütünleyicisi olarak içselleştirilmektedir. Çok boyutlu bu yapısıyla da planlama, yalnızca fiziksel düzenleme aracı değil, aynı zamanda sosyal, ekonomik, kültürel gelişmenin ve doğal, kültürel değerlerin korunmasının araçlarını ortaya koyan, ortaklıkları sağlayan ve ortak geleceğin tanımlanmasında ve yaşama geçirilmesinde birleştirici, dinamik ve sürekliliği olan bir süreçtir” şeklinde yer almıştır. İşte bu yaklaşımla Antalya için il bütünü ölçeğinde yeni bir planın acilen hayata geçirilmesi gerekiyor; bu bence en önemli önceliği kentin.
Hiç olmazsa başlangıç olarak imar planı notlarının, bütün ilde uygulanır hale getirmemiz gerekir.. Yani şimdi Kaş’ta başka notlara göre bir proje yapılıyor, Gazipaşa’da ayrı Antalya merkezde ayrı notlara göre.
Antalya Kent Konseyi’nce 2006’da bir kent vizyonu projesi hazırlanmış ama sonlanmamıştı. Sonunu size sunmak istiyorum: “Antalya son 25-30 yıl içerisinde tarım ve turizm sektöründe büyük gelişmeler kaydetmiştir. Ancak hızla artan nüfusun istihdamı için, bu sektör yeterli olmamaktadır. Üstelik bu sektör krize açık olumsuzluklardan çok çabuk etkilenen sektörlerdir.
Bu iki sektörden birisinde yaşanacak olan uzun süreli bir kriz, Antalya ekonomisinin çökmesine neden olabilir. Bu bağlamda Antalya önümüzdeki 40-50 yıl içerisinde, büyük gelişim atağını gerçekleştirebilecek bir kapasitededir. Tarım ve turizmin yanında, Antalya kültür sanat kongre fuar ileri teknoloji eğitim ve ticaret kenti olmalıdır. Bu sayede nüfusun istihdamı sağlanabilir ve ekonomik anlamda büyümesini gerçekleştirebilir.
Tüm bu gelişmelere paralel olarak, Antalya’nın tarihi doğal ve kültürel değerlerinin de gelecek nesillere miras bırakılması sağlanmalıdır.”
Çok acıdır ki 2006’dan beri bugüne geldiğimizde, bu konuda hiçbir şey yapılmamıştır. Bu doğrultuda bir plan yapılması şart. Antalya’da tarımın gelişmesi, turizmin gelişmesini de içine alabilecek bir planın acilen yapılası şart. Ülkemizde son dönemlerde kentimizi ilgilendiren önemli gelişmeler yaşanmaktadır. En önemli gelişme ise turizmde yaşanan olumsuzluklardır. Bu olumsuzluklara karşın son dönem, ülkemizin Güneydoğusu hızla savaş ortamına sürüklenirken, savaş söylentilerinin çıkması, Rusya’da yaşanan ekonomik kriz nedeniyle turist sayısındaki düşüş, bu yıl turizmi olumsuz etkilemiştir.
Sadece turizm yatırımcılarını değil, 30 yıldır turizm sektörünün Antalya ekonomisinin lokomotifi ve tek sektörü haline getirilme çabaları, turizmin çeşitlendirilememesi, doğal ve kültürel değerlerimizin turizme feda edilmesi, uzun yıllardır savunduğumuz turizm politikalarının yanlışlığı, geldiğimiz noktada, kentimiz ekonomisini de olumsuz etkilemektedir. Hele son günlerde Rus savaş uçağının düşürülmesi sonrası yaşanan kriz, Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un Türkiye’yi ziyaretini iptali, vatandaşlarına “ben gitmiyorum Türkiye de terör var sizde Türkiye’ye gitmeyin” açıklamaları dikkate alındığında, önümüzdeki yıllarda turizmin daha çok olumsuz etkilenmesi kaçınılmaz olacaktır.
Mimarlar Odası Antalya Şubesinin, 1980’den bu yana, turizmin Antalya ekonomisi için tek sektör olmaması gerektiği, Seksen öncesi Antalya ekonomisini ayakta tutan tarımın, turizm ile koşut desteklenmesi ve Antalya’nın verimli tarım topraklarının rant uğruna elden çıkarılmaması gerektiği, özellikle kent yakınındaki tarım topraklarının korunmasının, dünyada yaşanacak gıda sıkıntıları nedeni ile Antalya geleceğini ve ekonomisini önemli oranda olumlu yönde etkileyeceği görüşlerinin ne kadar doğru olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır.
Seksenli yıllara kadar Antalya ekonomisini ayakta tutan tarım, ülkemizdeki gelişmelere koşut olarak bırakın desteklenmeyi, aksine rant uğruna bıçak sırtındaki turizm sektöründe hiçbir sorun yaşanmayacakmışçasına, tarım topraklarının önemli bölümü yok edilmiş, elden çıkartılmıştır. Ekonominin bu kadar sınırlı sektöre bağlı tutulması doğru değildir.
Antalya’da, bu iki sektör dışında, yine bu sektörleri olumsuz etkilemeyecek ve istihdam yaratacak yeni sektörel yatırımların planlanması bir zorunluluktur. (Kent Konseyi 2006 Kent Vizyonu Çalışmasındaki uyarısının ne kadar önemle dikkate alınması gerektiği ortadadır.) Örneğin, elektronik sanayi, gelişmiş ülkelerdeki silikon vadisi benzeri bilgisayar cipi ve bilgisayar yazılımı üretimi yapan bir ileri teknoloji gelişme bölgesi düşünülebilir, düşünülmelidir de.
Diğer yandan yapılması gereken planda, İlin her kenti için gelişim uygulamalarının gözden geçirilmesi ve bütünde kentsel gelişim yapılacak plana uygun projelerinin uygulanması gerekir. Yani Ülkemizde ki kentsel dönüşüm yerine kentsel gelişim dediğimiz, kentimiz için nelerin ve nerelerin korunması gerekiyor, hangi alanlarda sağlıklaştırılma yapılması gerekiyor, hangi alanlarda yenileme yapılması gerekir, hangi anlamda ve yeniden canlandırma yapılması gerekir? Bütün bunları da içine alabilecek şekilde bir kentsel gelişim planının bir an önce yapılması kentleşmemiz açısından çok önemli diye düşünüyorum. Kentsel dönüşüm yerine kentsel gelişme, gelişim demekle ne mi anlatmak istiyorum açıklayayım.
Ülkemizde kentsel dönüşüm uygulamaları;
Kentlerin bütününe, kentlerin bütünsel planlamasına bakmaksızın parçacıl ve plan tadilatları ile uygulandı. Sağlıklaştırmadı. Doğal ve kültürel değerleri korumadı. Canlandırma, sağlıklaştırma, koruma, yenileme gibi kavramlar göz önüne alınmadı ya da içleri boşaltıldı. Ülkemizin her yöresinde birbirine benzeyen tek tip konutlar, apartmanlar inşa edildi, kimliksiz kent parçaları oluştu. Doğal kültürel değerler tahrip edildi. On yıllardır, bu alanlarda yaşayan halk, bu alanlardan uzaklaştırıldı. Kaderlerine terk edildi. Dönüşen sadece fiziksel mekân olmadı. Eski yap-satçılar sektörden çekilmek zorunda kaldı, kalıyor.
Dönüşüm adı altında kentlerin planlarının bütünselliğini bozacak şekilde yaratılan alanlarda yık-yap-sat sistemi ile konut üretimi çok büyük şirketlerle birlikte, TOKİ’nin eline geçti. Yapılan iş; sermaye, belediye, çok büyük konut üretim şirketleri arasında bir paylaşıma dönüştü. Yapılan iş; 1950’li yıllardan beri uygulanan yap-sat düzeninin yık- yap-sat haline dönüşmesini sağladı. Kentlerimiz 1950’li yıllardan beri; kentsel toprak, kentsel rant, kentsel dönüşüm haline getiren acımasız sarmala teslim edildi. KENTLERİMİZ KİMLİKLERİNİ KAYBETTİ
Bizler bilimsel ve teknik doğruları savunanlar hiçbir şey yapılmasın. Kentlerde yeni yapılar olmasın. Kentler değişmesin. İnsanlar güvenli konutlarda yaşamasın. Yeni iş alanları oluşturulmasın. Gelişmiş ülkelerdeki anlamıyla “kentsel dönüşüm” olmasın DEMİYORUZ!
İstediğimiz; sürece bütünsel planla bakmak, planlı olmak, kentsel mekânın yeniden üretimine, planla bakabilmek. Kentlerin özgün ve özel kimliklerini korumaları, her şeyin açık, şeffaf, uzlaşmacı ve katılımcı olması, kentsel ayrıştırmayı yavaşlatmak, durdurmak. Yani ülkemizdeki kentsel dönüşüm uygulamaları yerine kentsel gelişim uygulamalarını bir an önce hayata geçirelim diyoruz.
Gelişmiş ülkelerde uygulamalar;
İsmi kentsel dönüşüm olmasa da, örnekleri bu isimle anılmasa da, kentlerin bütününe, kentlerin bütünsel planlamasına ilişkin stratejik amaç, hedefler ve kararlar içinde tanımlanan, eylem alanları olarak tanımlanır.
Gayrimenkul (taşınmaz mal) eksenli değildir. Kültürel ve sosyal ekseni ağırlıklı olarak göz önüne alır. Kullanıcıyı dışlamaz. Sosyal ve ekonomik mekânı öne çıkartır. Süreci hiçbir zaman, fiziki mekânı, binaları yıkıp yapma olarak görmez. Yeniden canlandırma, sağlıklaştırma, koruma, yenileme gibi kavramları kapsayan bir çerçeveyi betimler.
Dönüşüm “söylemi”nde “insan” değil, imar rantı önceliklidir. Kentsel gelişimin/geliştirmenin amacı “insan”ın yaşam ortamını “yaşanılır” kılmaktır.
Gelişmiş çağdaş ülkelerde kentsel dönüşüm (kentsel gelişim) uygulamaları gayrimenkul (taşınmaz mal) eksenli değildir. Kültürel ve sosyal ekseni ağırlıklı olarak göz önüne alınır, kullanıcıyı dışlamaz, aksine uzlaşmacı ve katılımcı bir tavırla sosyal ve ekonomik mekânı öne çıkartır. Süreci, hiçbir zaman, fiziki mekânı, binaları yıkıp yapma olarak görmez, aksine o kent yaşayanların sosyal ve kültürel ihtiyaçları önceliklidir.
YENİDEN CANLANDIRMA, SAĞLIKLAŞTIRMA, KORUMA, YENİLEME gibi kavramları kapsayan bir çerçeveyi betimler. Bizde bu çerçeveye kısaca «kentsel geliştirme/gelişim» diyoruz.
Kentsel geliştirmenin bir proje değil uzun vadeli bir süreç olduğunu kabul ederek halkla paylaşmak gerekir. Kentsel geliştirme süreci, toplumun tüm kesimlerini kapsayacak şekilde çok bileşenli olarak düzenlenmelidir. Kentsel gelişim sürecinde, gerekçelerin net ve anlaşılabilir bir biçimde ortaya konması kabul edilebilecek kriterlerin, toplumla paylaşılarak uygulamalar yapılması şarttır.
Bu bağlamda,
Koruma: İşlevi ve sosyal dokusunun değişmeden günümüze kadar ulaştığı; fiziksel, işlevsel ve ekonomik eskimenin büyük oranda yaşanmadığı kent dokuları ve kentsel alanlarda mevcut yapıların, basit ve esaslı onarımları yapılarak, alanların işlevini değiştirmeden, sosyal dokunun korunması sağlanmalıdır.
Kentsel Sağlıklaştırma: Bozulmanın, deformasyonun yeni başladığı, ancak özgün niteliğini henüz kaybetmemiş olan eski kent mekanlarını, alt yapı ve üstyapılarının esaslı onarımı yapılarak (sağlamlaştırılarak, bütünlenerek, yenilenerek, temizlenerek) eski haline kavuşturulmasını ve tekrar kullanılabilir hale getirilmesini sağlamak gerekir. (Yolların kaplama malzemelerinin onarılması.
Su, kanalizasyon sistemlerinin, elektrik hatlarının yeni malzeme kullanılarak yenilenmesi, onarılması. Bölgedeki yapıların basit yada esaslı onarımlarının yapılması) ve yine; eski işlevini yitirmiş yapılara yeni işlevler verilerek yeniden kullanılabilir hale getirilmesi, mevcut yapıların yeni işlevler ile uyumlu olması, yeni işlevlerin yapıların özgünlüğünü yitirmesine yol açmaması ve geri dönülebilir olmasına dikkat edilmelidir.
Fiziki olarak sağlıklaştırma ve işlevsel olarak sağlıklaştırma, birlikte hayata geçirilerek, bölgenin ekonomik olarak sağlıklı kalkınması sağlanmalıdır.
Yenileme: Çevresel işlevlerin büyük oranda değiştiği, köhnemenin yüksek düzeyde olduğu, bölgede hakim olan işlevin tümüyle veya büyük oranda değiştiği, çöküntü süreci yaşamakta olan kent mekanlarında veya alanlarda, (Kent merkezinde kalmış eski sanayi alanları, köhneme sürecindeki depolama ve toptan ticaret alanları, niteliği düşük konut bölgeleri) çöküntüye neden olan faktörlerinin ortadan kaldırılması ve o alanın tekrar hayata döndürülmesi, canlandırılması için alt yapı ve üstyapının tümüyle veya büyük oranda kaldırılarak bölgenin yeniden düzenlenmesi sağlanmalıdır.
Yeniden Canlandırma: Halkın bugün de kullandığı ancak birçok bölgelerinde yaşanan eskimeler ve köhneleşmeler nedeni ile halkın daha yoğun kullanamadığı alanlarda fiziksel yeniden canlandırma, ekonomik yeniden canlandırma, sosyal yeniden canlandırmaya yönelik tedbirler alınarak, bu alanların daha yoğun ve canlı kullanılması sağlanmalıdır.
Sonuç olarak; yukarıda anlatmaya çalıştığım gibi bilimsel teknik doğrular ışığında il sınırlarında üst ölçekli bir planı çok kısa sürede yapamazsak, kentimizin geleceğinin vay haline.