Antalya KESK Şubeler Platformu’ndan “Geçinemiyoruz” Mitingine Davet
- Yazan Kaktus Haber
KESK Antalya Şubeler Platformunu oluşturan sendikaların başkan ve üyeleri Attalos Meydanı’nda toplanarak hem neden geçinemediklerini
hem de Ankara’da 30 Kasım’da yapılacak olan Geçinemiyoruz mitingine tüm Antalya halkını davet ettiler. Platform adına basın açıklamasını KESK Eş Genel Başkanı Ahmet Karagöz yaptı. Karaöz: “Gelin; insanca yaşamaya yetecek bir ücret, adil bir vergi sistemi, halk için emek için bütçe,
güvenceli iş, güvenli gelecek için omuz omuza verelim” dedi.
Haberin Videosu:
KESK Antalya Şubeler Platformunu oluşturan sendikalar adına basın açıklamasını yapan Karaöz konuşmasında şunları söyledi:
“Sizler de takip ediyorsunuz KESK olarak “Geçinemiyoruz! Yoksulluğa Karşı Mücadelede Birleşiyoruz!“ şiarı ile bir mücadele programı başlatmış bulunuyoruz.
Söz konusu mücadele programımızı 7 Ekim’de yaptığımız basın toplantısı ile kamuoyu ile paylaştık. Ardından 4 haftadır Yürütme Kurulu üyelerimizin ve sendikalarımızın Merkez Yürütme Kurulu Üyelerinin katılımı ile il çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Şimdiye kadar 47 ilde çalışma yürüttük.
İşyerlerindeki emekçilerden başlamak üzere ulaşabildiğimiz her kesimle mücadele programımızı paylaştık ve 30 Kasım’da Ankara’da yapacağımız merkezi mitinge katılım çağrısında bulunduk.
Hepimiz biliyoruz ki, bütçeler sadece birtakım rakamlara, bilançolara cetvellere yer verilen metinler değildir. Bütçeler bir ülkede kaynakların, gelirlerin kimlerden toplandığını ve söz konusu gelir ve kaynakların kimler için kullanılacağını gösteren politik belgelerdir.
Dolayısıyla herhangi bir ülkedeki mevcut sistemin kimden veya kimlerden yana olduğunu anlamanın en kolay yolu bütçesine bakmaktır.
Bu açıdan bakıldığında ülkeyi yönetenlerin yıllardır yaptıkları birbirinin kopyası bütçeler ile tercihlerini hep patronlardan, zenginlerden, sermayeden yana kullandıkları ortadadır.
Haberin Videosu:01
Çünkü bugüne kadar yapılan bütçelerde:
- Emekçiler olarak bizlerin ve halkın bütçe hakkı yok sayılmıştır. Yani bütçe yapım süreçlerinde emekçilerin, halkın, onların temsilcileri olan sendikaların, konfederasyonların, meslek odalarının, birliklerin talepleri hiç dikkate alınmamıştır. Halk adına bütçeyi denetlemekle görevli Sayıştay’ın yetkileri dahi kuşa çevrilmiştir.
Vergi adaletsizliği gittikçe derinleştirilmiştir.
- Bütçeden başta eğitim ve sağlık hizmetleri olmak üzere kamu hizmetlerine, yatırımlarına ayrılan pay gittikçe azaltılmıştır.
- Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme göz ardı edilmiştir. Yıllardır şiddete, güvencesiz istihdama maruz bırakılan kadınlar bütçede de yok sayılmıştır.
- Hem ücretlerimizden hem de tüketimimizden kesilen vergiler patronlara, “muafiyet”, “istisna”, “teşvik”, “vergi indirimi”, “vergi affı” olarak aktarılmıştır.
- Vergilerimiz, faize, Kur Korumalı Mevduat sistemine, müşteri garantili şehir hastanelerine, yol, köprü, havaalanı, tünel inşaatı müte¬ahhitlerine, “beşli çeteye”, sermayeye gitmiştir.
Kısacası bugüne kadar yapılan bütçelerde aslan payı hep sermayeye, patronlara, savunma ve güvenlik adı altında silah sanayisine, çatışma ve savaşa ayrılmıştır.
Sonuçta emeği ile geçim mücadelesi veren tüm kesimlerin payına yoksullaşma, işsizlik, güvencesizlik ve gelir dağılımı adaletsizliği düşmüştür.
Tüm bunlara rağmen iktidar alın teri ile yaşam savaşı veren ezici çoğunluğu içine ittiği tabloyu 2025 bütçesi ile daha da karartmayı hedeflemektedir.
KESK olarak “rasyonel” diye cilalanan, “çare” olarak gösterilen ekonomik modelin, daha ilk günlerde IMF’siz IMF programı olduğuna dikkat çekmiştik.
İktidar söz konusu modele geçer geçmez 2023 Mayıs seçimlerini kazanmak için kaşıkla verdiğini kepçe ile geri almak için düğmeye basmıştır.
- “Tasarruf” adı altında servis, nöbet ücreti, mesai ücreti gibi kazanılmış haklarımız ortadan kaldırılmıştır. Kamu lojmanlarının ve sosyal tesislerinin ücretleri “ekonomiye kazandırma” adı altında arttırılmıştır.
- Kamuda işe, göreve alımlar sadece emekli olanların ve hayatını kaybedenlerin sayısı ile sınırlanmıştır. Kamu emekçileri sefalet düzeyine inen aylıklar nedeni emekli olamadığı için kamunun kapıları gençlere kapatılmıştır.
- Okullarda İşgücüne Uyum Programı (İYUP) adı altında haftanın sadece üç günü, günlük net 566 TL ücretle geçici temizlik görevlisi çalıştırılmasına geçilmiştir. Ancak kimse bu paraya evinden dahi çıkamadığı için okullar adeta çöplüğe çevrilmiştir.
Filistin halkının yaşadığı acılar üzerinden sadece hamaset nutukları atmakla yetinen, İsrail ile askeri ve ticari ilişkilerini sürdürmek için her türlü yola başvuran iktidar hayat pahalılığı ve işsizlikle savaşmak yerine suni bir savaş tehdidi yaratmıştır.
Bu suni tehdidinin meyvelerini toplamak için “milli birlik ve beraberlik, aynı gemideyiz” gibi yıllardır tekrar ettiği nakaratlar ile elini bir kez daha bizlerin cebine atmaktadır.
Burada sizlerle mevcut yoksulluğa, işsizliğe, gelir adaletsizliğine, milyonların artan borç yüküne ilişkin rakamları, verileri uzun uzadıya paylaşacak değiliz.
Ancak şu kadarını söylemeden geçmek de olmaz.
İktidar takla attırılan TÜİK rakamlarına dayanarak “Enflasyonda düşüş trendi sürüyor!” dese de bu suni rakamlara göre bile enflasyon düşmemiş, sadece baz etkisi ile artış hızı yavaşlamıştır.
Devletin resmi rakamları da tüm toplumu saran bu yoksulluğu, sefaleti teyit etmektedir.
Ülkede gelir dağılımı adaletsizliği de hiç olmadığı kadar derinleşmiştir.
En zengin %1’lik kesim toplam gelirin %19’unu alırken geriye kalan %99 gelirin %81’ini paylaşmaktadır.
Bizler emekten- halktan yana bir bütçe için:
- Öncelikle bütçe hakkımızın önündeki engellerin kaldırılmasını, halkın, emekçilerin bütçe süreçlerine etkin katılımının sağlanmasını istiyoruz.
- Vergide ve ücretlerde adalet istiyoruz. Bunun için; tükettiğimiz her şeyden alınan KDV, ÖTV gibi tüm dolaylı vergilerin düşürülmesini,
- Gelir vergisi birinci dilim oranının %15 ten %10’a düşürülerek, yoksulluk sınırına kadar olan maaşların-ücretlerin birinci vergi diliminde sabitlenmesini,
- Maaşlarımızdaki kayıpların karşılanmasını; en düşük kamu emekçisi maaşının kira, aile, yakacak yardımları ile yoksulluk sınırının üzerine çıkarılmasını istiyoruz.
- Sözleşmeli, taşeron, ücretli, vekil gibi hür türlü güvencesiz istihdama son verilmesini, tüm kamu emekçilerinin güvenceli-kadrolu istihdam edilmesini istiyoruz.
Bu kapsamda KESK olarak “Geçinemiyoruz! Yoksulluğa Karşı Mücadelede Birleşiyoruz!“ şiarı ile tüm yurtta işyerlerinde, kent meydanlarında olmaya devam edeceğiz.
Kamu emekçisinden işçisine, asgari ücretlisinden emeklisine, çiftçisinden kadınlarına, gençlerine kadar halkın ezici çoğunluğunun haklarına yönelik saldırı dalgasına karşı birleşik ve ortak bir mücadeleyi örmek için çaba sarf etmeye devam edeceğiz.
30 Kasım 2024 tarihinde Ankara’da gerçekleştireceğimiz Merkezi Miting ile emeğin kürsüsünü kuracağız.
Buradan sizin aracılığınızla “bu düzene itirazım var” diyen tüm emekçilere, vatandaşlara seslenerek sözlerimizi tamamlamak istiyoruz.
Hepimiz biliyoruz ki yüzünü sermayeye sırtını emekçilere dönen bu düzen kendiliğinden değişmeyecektir.
Emeğimizi hedef alan saldırıların dalga kıranı bizleriz. Emeği, alın teri ile geçinenler, ezilenler olarak dünyanın en büyük çok sesli korosu bizleriz.
Tarihin sayfaları, omuz omuza verdiğimizde karşımızdakilerin kumdan kalelere dönüştürdüğümüz örneklerle doludur.
Gelin; insanca yaşamaya yetecek bir ücret, adil bir vergi sistemi, halk için emek için bütçe, güvenceli iş, güvenli gelecek için omuz omuza verelim”
YAŞASIN KESK”