Menu
RSS
Antalya’da Memur Sendikaları: İş Bırakıyoruz, 13 Ocak Pazartesi Yürüyüşü ve Mitinge Herkes Davetli

Antalya’da Memur Sendikaları: İş Bırakıyoruz, 13 O…

Yüzde 11.54'lük maaş zammına t...

Gönüllerden Sürgün Olmayın

Gönüllerden Sürgün Olmayın

Uzun zamandır Antalya gündemin...

Antalya Valiliğinden Manavgat’ta Yaşanan Felaket Hakkında Bilgi Verildi

Antalya Valiliğinden Manavgat’ta Yaşanan Felaket H…

Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nü...

Büyükşehir Ekipleri Manavgat’ta Vatandaşın Yanında

Büyükşehir Ekipleri Manavgat’ta Vatandaşın Yanında

Antalya’nın Manavgat ilçesinde...

CHP Antalya İl Başkanı Kamacı: Tek Adam Rejiminin Yereldeki Uzantısı; Utanmadan İftira Atıyorsunuz

CHP Antalya İl Başkanı Kamacı: Tek Adam Rejiminin …

CHP Antalya İl Başkanı Nail Ka...

Prev Next

Antalya Kadın Platformu: Kadınların Payına Daha Fazla Yoksulluk, Daha Korunaksız Bir Yaşam Düştü

  • Yazan 
Antalya Kadın Platformu: Kadınların Payına Daha Fazla Yoksulluk, Daha Korunaksız Bir Yaşam Düştü

Antalya Kadın Platformu üyeleri Attatos Meydanı’nda yaptıkları basın açıklamasında kadınların her gün yaşadığı şiddet ve bunun önlenmemesini protesto ettiler.

Platform adına basın açıklamasını Çağrı Sert yaptı.

“İktidarın “Aile yılı” ilan ettiği 2025 yılına geçtiğimiz yıl işlenen 394 kadın cinayeti, 259 şüpheli ölüm ve sayısız kadına şiddet vakası ile girdik. Uygulanmayan 6284 ve cezasızlık politikaları sonucu çok sayıda kadın, çocuk ve LGBTI+ şiddete maruz kaldı:

Kimi hayatta kaldı, kimi fiziksel yaralarla kurtuldu, kimi ise boşandığı eşinin üzerine benzin dökerek yaktığı Pınar Zorlu gibi şu an yaşam mücadelesi veriyor” denilen açıklamada Sert konuşmasını şöyle sürdürdü:

“2025 yılını iktidar “Aile yılı” ilan edip doğum oranını artırmak için “her yeni doğan çocuk başına maddî destek” sunarken, çocuk ölüm ve tecavüzlerinin aklandığı, cezalandırılmadığı, hastanelerde yeni doğan bebeklerin bile para karşılığı öldürüldüğü bu düzende biz kadınlar bu söylemin

iyi niyetli bir söylem olmadığını biliyoruz. Çocuk sayısının artması planı, çocukların temel haklarının dahi sağlanıp korunamadığı Türkiye’de MESEM’in çocuk işçiliğine yatırımdır. Yapılması gereken yerel yönetimlerin açacağı ücretsiz kreşler ile çocuğun okul öncesi bakımının

kadına bir görev olarak yüklenmekten vazgeçilmesi ve kadının evin masraf ve ihtiyaçlarına destek olan bir birey olarak hem aile hem de toplum için sosyal olarak var olabilmesini sağlayacak çözümler ve olanaklar üretmektir. Ülkenin barınma, sağlık, eğitim,

beslenme gibi en temel ihtiyaçları bile sağlamaya yetmeyen ekonomik koşulları ve iktidarın gasp ettiği haklar nedeniyle göç eden genç nüfusu geri getirmek ve mevcut nüfusun kalmasını sağlayacak sosyal devleti oluşturmak, atılması gereken doğru adımlardan biridir.

Geçtiğimiz yıl kadınların payına daha fazla yoksulluk, daha fazla bakım emeği yükü; şiddet karşısında daha korunaksız bir yaşam düştü. Her gün kadınlar öldürülürken toplumsal ve ekonomik nedenlerle şiddet gördükleri evlerden çıkamazken, kadınlar olarak örgütlü mücadelemiz ile

iktidarın cinsiyetçi iş bölümü politikaları karşısında mücadele etmeye devam edeceğiz. Doğumu, çocuğu kullanarak kadını ev hapsetmek, kadını anne ve eş statüsüne sıkıştırmak için hazırlanan bu kılıfı kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz!

İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması ve 6284’ün uygulanmamasının bedelini biz kadınlar ödüyoruz. İktidar erkeklere ceza vermemekle kalmıyor, verilen cezaları da bozuyor. Alanya’da yaşayan Gamze Yağlıoğlu’nun şüpheli ölümü sonrası müebbet hapis cezası alan eşi Alper Yağlıoğlu

istinaf mahkemesince serbest bırakıldı. Muratpaşa’da boşandığı eşi Gürhan Ü. tarafından üzerine benzin dökülerek yakılan Pınar Zorlu ise hastanede yaşam savaşı veriyor. Pınar Zorlu’nun hayatî tehlikesi ve durumunun ciddiyeti devam ettiği için henüz iddianame hazırlanmış değil.

Ancak suçlunun işlediği suça uygun caydırıcı bir ceza alması gerektiğini hatırlatıyoruz. Benzer şekilde 5 yılı aşkın süredir cansız bedeni dahi bulun(a)mayan Gülistan Doku ve yakın zamanda Van Gölü’nde cansız bedeni bulunduğu halde ölüm sebebi ve faili bulunamayan

Rojin Kabaiş davaları da iktidarın kadına yönelik şiddet politikalarının sonucudur.

Kadını yönelik şiddetin artmasında iktidarın cezasızlık politikaları kadar medyanın yanlı dili de etkili. Pınar Zorlu’nun davasında konuyu bir suç olmaktan çıkarıp çiftin evlilik resimleriyle dramatize etmeye ve bu yolla şiddeti normalleştirmeye, topluma yedirmeye çalışan medyanın

cinsiyetçi ve taraflı dilini kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz! Şiddet normalleştirilemez, meşrulaştırılamaz!

Ekim ayında İstanbul’da Semih Çelik tarafından katledilen Ayşenur Halil ve İkbal Uzuner’in hak mücadelesine destek veren Akdeniz Üniversiteleri öğrencileri bu hafta haklarında başlatılan soruşturma nedeniyle ifade verecekler. Destek yürüyüşünden 3 ay sonra başlatılan bu soruşturma

tamamen kadın mücadelesine karşı, kadınları, gençleri korkutmaya ve sindirmeye yönelik bir adımdır. Buradan bildirmek istiyoruz ki tüm bu süreç boyunca öğrenci arkadaşlarımızın yanındayız, yanında olacağız. 

Kadına şiddetin direkt mağduru kadın olsa da, bir ailede, evde kadının şiddete uğraması ve şiddeti uygulayanın cezasız bırakılması, çocukta da travma oluşturacak ağırlıkta bir durumdur. İktidarın şiddete karşı cezasızlık ve dolayısıyla teşvik politikası, kendi kanallarında savunduğu gibi

çocuğu koruyan değil, tam tersine çocukların geleceklerini yıkan, gelişimlerine ve karakterlerine zarar veren sonuçlar doğurmaktadır. Biz kadınlar hem birbirimize hem çocuklarımıza sahip çıkacağız!

İktidarın kadına yönelik baskısı sadece ev, okul gibi sivil alanlarda değil, kayyum atamaları ve eşbaşkanlığın kaldırılmasına yönelik girişimler ile yerel yönetimlerde de sürüyor. Kasım ayında Batman’a yüzde 64.52’lik oyla belediye başkanı olarak seçilen

Gülistan Sönük de iktidarın halkın iradesine karşı yerine atadığı kayyumla görevinden alındı. Ülkenin birçok yerinde seçilen yönetim yerine atanan kayyumların ilk yaptıkları belediyelerde çalışan kadınları işten çıkarmak oldu. Bu uygulama kadını eve hapseden, özgürlüğünü alan,

kadını anne ve eş kavramları arasını sıkıştıran baskıcı bir uygulamadır. Ve kayyum atamaları sadece kadının söz hakkının, seçme ve seçilme hakkının gaspı değil, aynı zamanda kadın özelinde tüm halkın iradesinin, hakkının gaspıdır.

Antalya Kadın Platformu olarak 2025 yılını iktidarın tanımladığı ve “maddî destek” kılıfıyla süsleyip dayattığı anlamda bir “Aile yılı” olarak kabul etmiyoruz. Etmeyeceğiz. 2025 yılı kadın ve çocuk cinayetlerinin, şiddetin, taciz ve tecavüzlerin, LGBTI+lara yönelik nefret ve

hedef göstermenin karşısında kadınlar olarak dimdik duracağımız, dayanışmamızla mücadele edeceğimiz, yılmayacağımız, ne haklarımızdan ne de özgürlüğümüzden vazgeçmeyeceğimiz bir yıl olacak.

Biz kadınlar dayanışmamızla, mücadelemizle varız. Var olacağız.

Yaşasın kadın dayanışması, yaşasın örgütlü mücadelemiz!

Jin Jiyan Azadi / Kadın Yaşam Özgürlük”

yukarı çık
0
Paylaşım