Menu
RSS
Toros Kadınları: Kadınları Kadınlarla Vurmak

Toros Kadınları: Kadınları Kadınlarla Vurmak

Koltuğumun altındaki dosyayla ...

Antalya’da Hayat 2 Dakika Durdu

Antalya’da Hayat 2 Dakika Durdu

Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni...

Antalya'da Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Vefatının 86'ncı Yıldönümü Anma Programı

Antalya'da Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Vefatının…

Antalya’da bu yıl düzenlenecek...

Antalya Emek ve Demokrasi Güçlerin Peşpeşe Gelen Kayyımları Protesto Ettiler

Antalya Emek ve Demokrasi Güçlerin Peşpeşe Gelen K…

Attalos Meydanı’nda toplanan A...

Seçimlerde Bükemediğiniz Bileği, Yasaklarla, Tutuklamalarla, Kayyumlarla Bir Milim Bile Eğemeyeceksiniz

Seçimlerde Bükemediğiniz Bileği, Yasaklarla, Tutuk…

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, ...

Sebahat Çevik Yazdı: Bir Sokağın Anatomisi

Sebahat Çevik Yazdı: Bir Sokağın Anatomisi

Sebahat Çevik'in Bu Haftaki Ga...

Prev Next

Antalya Eğitim İş Sendikası: Dilimiz, Birliğimiz ve Bağımsızlığımızın Simgesidir

Antalya Eğitim İş Sendikası: Dilimiz, Birliğimiz ve Bağımsızlığımızın Simgesidir

Eğitim İş Sendikası Antalya Şube Başkanı Fatin Iltar yaptığı yazılı açıklamada “26 Eylül 1932’de bizzat başkanlık ettiği ve başlangıç gününü her yıl Dil Bayramı olarak kutladığımız I. Türk Dili Kurultayı ile yaşama geçirilen Dil Devrimi; Türkçe'nin, yapısı,

söz varlığı ve diğer dillere olan etkisiyle güçlü bir dil haline gelmesi bakımından büyük önem taşımaktadır”

Iltar açıklamasında dil birliğinin bağımsızlığın temeli olduğunu belirterek açıklamasına şöyle devam etti:

“Türkçe'nin, kendi öz değerlerine dayanan, çağdaş uygarlık düzeyinin gerektirdiği kavram, sözcük ve terimleri karşılayan bir eğitim, bilim, kültür ve sanat dili durumuna gelmesini amaçlayan Atatürk, dilimizin korunması ve yabancı dillerin etkisinden arındırılması amacıyla da

Türk Dil Kurumu'nu kurmuştur. Ölümünden kısa bir süre önce yazdığı vasiyetname ile de malvarlığının büyük bir bölümünü Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu’na bırakmıştır

Bir iletişim aracı olarak dil, toplumda yaşayan insanlar arasında, duygu, düşünce ve inanç birliğini oluşturan ve toplumsal yapıyı güçlendiren en güçlü ortak bağdır.

Bu nedenle ulusal kültürümüzün temel taşı olan Türkçemiz, ulusal birliğimizi sağlayan en büyük zenginliğimizdir.

Dil bağımsızlığını, siyasal ve ulusal bağımsızlığın ayrılmaz parçası olarak gören Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün de, çağdaşlaşma sürecinde dilimizin geliştirilmesinde ve yabancı sözcüklerden arındırılmasında katkıları sınırsızdır.

"Türk Milletinin dili, Türkçe'dir. Türk dili dünyada en güzel, en zengin ve en kolay olabilecek bir dildir. Onun için her Türk, dilini çok sever ve onu yükseltmek için çalışır. Bir de Türk dili Türk Milleti için kutsal bir hazinedir.

Çünkü Türk milleti geçirdiği nihayetsiz felâketler içinde ahlâkını, ananelerini, hatıralarını, menfaatlerini, kısacası bugün kendi milliyetini yapan her şeyin dili sayesinde korunduğunu görüyor.

Türk dili Türk Milletinin kalbidir, zihnidir." sözleri, Atatürk'ün dilimize verdiği önemi ortaya koymaktadır.

Onun 26 Eylül 1932’de bizzat başkanlık ettiği ve başlangıç gününü her yıl Dil Bayramı olarak kutladığımız I. Türk Dili Kurultayı ile yaşama geçirilen Dil Devrimi; Türkçe'nin, yapısı, söz varlığı ve diğer dillere olan etkisiyle güçlü bir dil haline gelmesi bakımından büyük önem taşımaktadır.

Türkçe'nin, kendi öz değerlerine dayanan, çağdaş uygarlık düzeyinin gerektirdiği kavram, sözcük ve terimleri karşılayan bir eğitim, bilim, kültür ve sanat dili durumuna gelmesini amaçlayan Atatürk, dilimizin korunması ve yabancı dillerin etkisinden arındırılması amacıyla da

Türk Dil Kurumu'nu kurmuştur. Ölümünden kısa bir süre önce yazdığı vasiyetname ile de malvarlığının büyük bir bölümünü Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu’na bırakmıştır.

Ancak 12 Eylül’ü izleyen karanlık günlerde dil de din gibi siyasetin aracı haline getirilmiş, Türk Dil Kurumu’na ve Türk Tarih Kurumu’na saldırılar yoğunlaştırılmıştır. Harf ve Dil Devrimleri üstünden asıl hedef hep Atatürk’tü.

Atatürk ile toplumun bağının koparılması, Atatürkçü düşüncenin engellenmesi gerekiyordu. İşte bu nedenle Atatürk’ün vasiyetnamesini çiğnenerek bu iki kurumun kapısına kilit vurulmuştur. Yarım yüzyıllık özerk kurumlar, Başbakanlık’ta oluşturulan bir devlet dairesine bağlanmıştır.

Yazık ki bugün de dilimiz üzerinde aynı oyunlar oynanmakta ve dilimize yönelik saldırılar eğitim üzerinden yoğunlaştırılmaktadır. Bir yandan tüm okullarımız imam hatipleştirilirken okullarımızda Arapça egemen dil durumuna getirilmeye çalışılmaktadır.

Eğitim-İş, Atatürk devrimlerine sahip çıkmanın gereği olarak, dil birliğinin parçalanmasının, birlik ve bütünlük içinde yaşayan ulusumuzun parçalanması anlamına geldiğini bilir.

Türkçemizin bugün karşı karşıya bulunduğu; yabancı sözcüklerin kullanımının özendirilmesi, dilin yozlaşması ve yanlış kullanımı gibi tehlikelerden arınarak geleceğe zengin bir dil olarak taşınması hepimizin duyarlılığını ve ortak çabalarını gerektirmektedir.

Eğitim-İş olarak tüm ulusumuzu, aydınlarımızı dilimize, kültürümüze sahip çıkmaya, özgün bir düşünce ortamı yaratmak için dilimizi özenli kullanmaya, yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmaya çağırıyor, Dil Bayramımızı kutluyoruz”

yukarı çık
0
Paylaşım