Ekmeleddin İhsanoğlu ‘Erdoğan’ın kampanyası iflas etti’
- Yazan Editör
Cumhurbaşkanı Adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. YÖN Haber’den YÖN Haber Genel Yayın Yönetmeni Erdal Emre’nin sorularını yanıtlayan İhsanoğlu, Başbakan Erdoğan’ın kampanyalarının iflas ettiğini söyledi. İhsanoğlu, kendisine yönelik ilgiye dair ise “Bu kadar ilgi ve coşku beklemiyordum” dedi.
İşte o röportaj:
İTİRAF ETMELİYİM, BU KADAR İLGİ, COŞKU BEKLEMİYORDUM
Cumhurbaşkanlığı seçimine 1 hafta var. Seçim ilk turda biter mi, siz kazanacağınıza inanıyor musunuz?
Efendim, teşekkür ederim bu ilginize. Bu iki soru aslında birbirini tamamlayan iki soru. Ben şahsen bu görevlendirmeyi kabul ettiğim andan itibaren yoğun bir tempo içerisinde, ülkemizin Anadolu, Trakya, bir çok vilayetinde çok kısa zamanda gezme imkanımız oldu. Ve orada beni şaşırtan bir husus var. İtiraf etmem lazım, halkta beklediğimden de büyük ilgi var, büyük teveccüh var, coşku var. O kadar ki gittiğiniz yerlerde daha önceden haber vermediğiniz halde halk etrafınızda toplanıyor. Halka halka. Ve size ulaşmak için sizinle konuşmak için, size dokunmak için, size derdini anlatmak için yoğun bir heyecan içerisinde.
Gittiğim her yerde; yani ister Edirne olsun, ister Antep olsun, ister İzmir olsun, İster Antakya olsun herkes aynı kelimeyi söylüyor.’’Kurtarın bizi’’diyor. Ben Türkiye’nin sıkıntılarının bu kadar vahim olduğunu doğrusu tahmin etmiyordum. Hepimiz vatandaş olarak Türkiye’nin iç politikasındaki, dış politikasındaki sıkıntıları, -hele ben daha çok dış politika ile ilgilendiğim için-, farkındaydık. Sıkıntıların farkındaydık. Mahiyetinin ne olduğunu, çarelerinin ne olabileceğini filan tartışıyorduk. İçte bu kadar sıkıntı olduğunu ben şahsen tahmin etmiyordum. Ve bu sıkıntı bir kaç kaynaktan neşet ediyor. Bir; İktidarın buyurgan ve tepeden bakan ve halka sen şunu yapacaksın sen bunu yapmayacaksın diyen halk kitlelerini, özellikle gençleri ve kadınları karşısına alan tavrı.
İktidarın, farklı fikirde, farklı inançtaki insanlara hakaretimiz sözler söylen tavrından çok şikayetçiler. Ve bunu şahsi hürriyetlerine, hayatlarına müdahale olarak kabul ediyorlar. İkinci mesele; ekonomik sıkıntı. Şunu gördüm ki milyonlarca insan vergi sarmalında, borç sarmalında ezilip duruyorlar. Krediler, kredi kartları, vergi vs. Bütün bunlarda milyonlarca vatandaş çaresizlik içerisinde. Bir ayın başlamasını bir ayın bitmesini, karttan karta, borçtan borca, hesaptan hesaba aktarmalar ile sıkıntı içerisinde ve devlet bunu görmüyor, görmemezlikten geliyor. Zenginlerin vergi affını yapıyor, fakirlerinkini yapmak istemiyor.
Bir de tabii yolsuzluk iddiaları. Bizim bilmediğimiz ve halkın bildiği yolsuzluk yani vilayetler, iller, ilçeler çapında ve onların dile getirdikleri. Bir de tabii teröre karşı olan tavır. Hatay’dan geliyoruz, Reyhanlı’da Dört Yol’da, Antakya’da, Samandağı’nda insanlar, terörden korkuyorlar. Çok korkuyorlar. Işid kol geziyor diyorlar. Geceleri biz evimizden çıkmıyoruz ve devletin gereken tedbirleri aldıkları hususunda şüpheleri var. o bakımdan böyle büyük bir heyecan, umut olarak görüyorlar seçimleri.. Ve bu umudun verdiği heyecan ile bizim etrafımızı sarıyorlar.
BAŞBAKANIN KAMPANYASI İFLAS ETTİ
Başbakan size yönelik eleştirilerini sertleştirdi. Özellikle İstiklal Marşı’nı bilmediğiniz şeklinde bir kampanya yürüyor. Bir kez daha soralım: İstiklal marşını bilmiyor musunuz?
(Gülüyor)Efendim bu hakikaten, Sayın Başbakanımızın kampanyasının iflası demektir. Ben Sayın Başbakana Cumhurbaşkanı görevleri, yetkileri, tasavvurları, düşünceleri ile ilgili fikirleri ve kendi kampanyasındaki iddialarını tenkit ederken o benim şehitlikte ağzımdan çıkan bir lafı evirip çevirip İstiklal Marşı bilmediğimi söylüyor. Ben söylüyorum. Ben İstiklal Marşı’nı anamın helal sütü ile emmiş bir insanım. Akif’in hayatta en güvendiği sevdiği emanetini teslim ettiği arkadaşının oğluyum. Ben orada şehitlerin anneleri, babaları ile beraber uzun sohbetten sonra ve devletten şikayetlerini ifade ettikten sonra şehitlerin ruhuna Fatiha okurken, İstiklal Marş’ından ‘’toprağı sıksan şüheda fışkıracak şüheda’’mısraının üzerinde durdum. Burada Çanakkale şehitlerini kastediyor dedim. Çünkü en yoğun, yüz binlerce şehidin düştüğü, Çanakkale Savaşı’dır. İstiklal Harbinde de şehitlerimiz oldu ama o kadar değil.
Bu nedenle, “Şüheda fışkıracak toprağını sıksan şüheda” yani şehitler fışkıracak demek, Çanakkale’ye aittir. Belki, ben bu ifade esnasında sürç-i lisan etmiş olabilirim. Yani İstiklal Marşı yerine Çanakkale Şiiri filan demiş olabilirim. Böyle ufak bir hata yapmış olabilirim. Bir başbakanın, Sayın başbakanın bunu, videosunu sahneden podyumdan çıkarması, bunun üzerine tenkit kampanyası yürütmesi iflasın en büyük alası. Birde arkasından yeni bir şey icat etti. Çarkçılık yaptığımı söylüyor. Ben doğrusu bütün çarkçılık yapan vatandaşlarımıza, insanlarımıza saygılarımı sunuyorum. Çarkçılığın gemicilik ile ilgili bir uğraş olduğunu anlıyorum. Çünkü bizim ailemizde bu konularda çalışan yok. Gemisi olan, gemi işleten, gemicik sahibi olan kimse yok. Onun için, fazla bilgim yok ama. Çarkçılık, şerefli, namuslu bir görevdir. Ve bunu yapan insanlara hakaret etmek, tepeden bakmak yakışıyor mu?
“YENİ TÜRKİYE DEDİĞİNİZİ BİR İZAH EDİN”
Yani bir başbakan tenkitlerini bu seviyeye indiriyorsa, böyle başbakanlıktan cumhurbaşkanlığına terfi ettiği zaman bu sıkıntıları bu bagajı beraber taşıyacaktır. Türk Devleti’nin başkanı bu üslup ile mi konuşmalı? Mahalle kavgalarına benzer üslup bu. Dünyanın hiçbir yerinde hiç bir seçimde bu seviyesizlik içerisinde bir kampanyanın yürütüldüğüne şahsen şahit olmadım. Ve zannetmiyorum ki olsun. En geri kalmış ülkelerde bile bir nezaket bir efendilik, bir seviye, bir onur var. Gelin konuşalım diyoruz. Vesayeti konuşalım. Statüko diyorsunuz gelin onu konuşalım. Başkanlık sistemi diyorsunuz, gelin onu konuşalım. Yeni Türkiye dediğinizi bir izah ediniz. Biz Büyük Türkiye’den bahsediyoruz. Siz Yeni Türkiye’den bahsediyorsunuz. Gelin bunları konuşalım. 2023 hedeflerini konuşalım. Gelin oturalım istediğiniz kanalda beraber üç kişi olarak konuşalım. İlk günden itibaren ben hazırım dedim herkese ve bunu ilan ettim. Daha sonra Selahattin Bey de hazır olduğunu söyledi. Buyrun konuşalım.
Siz,” ben Türkiye’nin adayıyım diyorsunuz. Tüm partilerin tabanından oy istiyorsunuz? Bir AKP’linin size oy vermesi için onu nasıl ikna edersiniz? 12 yıldır Erdoğan’a oy veren biri şimdi neden size oy vesin?
Çok güzel bir soru. Teşekkür ediyorum. Bize 12 parti desteğini ilan etti. Bu ne demek? Demek ki Türkiye’de halk tabanında büyük bir konsensüs ve mutabakat var. Farklı bir sima istiyor insanlar. Yeni bir anlayış istiyorlar. Kavga etmeyen, 76 milyonu bir büyük aile gibi gören, hepsini kucaklayan, kimseye hakaret etmeyen, bakanına tekme tokat atmayan, Merkez Bankası’nın başkanını azarlamayan…
Ak partili kardeşlerimiz de, diğer on iki partiden farklı değillerdir ki. Tercihlşer bakımından , siyasi tercihler bakımından farklıdırlar. Ama onlar da hepimiz gibi vatandaştır. Benim şahsen Ak Parti tavanında ve tabanında çok tanıdığım var. Parti kurulurken teklif geldi bana. Ben tabii tercihimi başka yönde kullandım. Ama partiyi kuranlar arasında benim çok yakın dostum var. Başbakan yardımcılığı yapmış, bakanlık yapmış, hala görev başında olan insanlar. Ben o kitlenin dışından bir insan değilim, içinden bir insanım. Onun için Ak Partili kardeşlerimiz bana rahatlık ile oy verebilir. Ben muhafazakâr, milliyetçi, demokrat bir insanım. Dindar bir ailede yetiştim. Bunun dışında, bir Ak Partili şöyle düşünebilir. Biz bu partinin maceraya sürüklenmesini istemiyoruz. Partinin dağılmamasını arzu edebilirler. Çünkü; Tayyip Bey’in Cumhurbaşkanı olması ile Anayasanın hükmü gereği partisiyle ilişkisi kesilecektir. Rahmetli Turgut Bey’ de olduğu gibi. Süleyman Demirel Bey’de de olduğu gibi.. Şimdi Ak Parti bir yeni bir oluşum. Yani Anap’a benzer bir oluşum. Farklı yerlerden gelmiş insanlardan meydana gelmiş bir oluşum. Daha çabuk dağılması tabiidir. Onun için Ak Partili kardeşimiz şöyle düşünecek. Partimi koruyayım, başkanımı koruyayım.Zaten Cumhurbaşkanı adayı İhsanoğlu da yabancımız değil. Bu şekilde ben eminim ki Ak Parti içerisinden bize çok oy gelecek. Kamuoyu araştırmaları da bunu gösteriyor.
Ulusalcı kesimde de size karşı bir itiraz var. Sandık başına gidip gitmemeyi tartışıyorlar. 10 Ağustos’ta sandık başına gitmek istemeyen birini sandık başına gitmeye nasıl ikna edersiniz, gitmezse ne olur?
Efendim, bu kesimdeki hassasiyet, daha çok Atatürk, laiklik konusundaki endişeleri ile ilgili. Başlangıçta benim hakkımda, Ak Parti’den yanlış pompalanan dezenfomasyon vardı, kesimlerde. Allah’a şükür bu gitti. Çünkü ben açık olarak çıktım. Bütün bu sorulara muhatap oldum. Atatürk konusunda, laiklik konusunda. Cumhuriyetin temel nitelikleri konusunda, anayasanın değişmez hükümleri hakkında bütün bunlar hakkında, fikirlerimi açık açık söyledim. Zaten ben okur yazar bir insanım, daha önce yazılarım var, son dönemde çıkan bir kitabım var. Bu meseleleri orada tartıştım ve ondan haberdar olan bu kesimde de tartışmalar yavaş yavaş kayboldıu.
ALEVİLERLE ÇOK YOĞUN TEMAS İÇERİSİNDEYİM
Alevilerin yıllardır dile getirdiği talepler çok net: Cemevlerine yasal statü verilsin, din dersleri zorunlu olmaktan çıkarılsın…Siz bu talepleri kabul edilebilir buluyor musunuz?
Ben Alevi kardeşlerimizle çok yoğun temas içerisinde oldum. Hatta Samandağı’nda, kendilerini Arap-Alevileri olarak tanımlayan, kardeşlerimiz ile uzun uzun bir konuşmam oldu. Çok da güzel bir miting yaptık. Alevi kesimde bizim hakkımızdaki, yine karşı propaganda olarak pompalanan bütün yalanlar iftiralar kayboldu. Sorunuza gelince. Şüphesiz burada en önemli mesele laiklik prensibinin hakkı ile uygulanmasıdır. Laiklik ne demek? Laikliğin çok tarifi vardır ama bizi ilgilendiren yönü ile devletin din işlerine karışmaması. Siz bir din grubu olarak belli bir anlayış etrafında kümelenmişsiniz, tarihten gelen gelenekleriniz, temaülleriniz, anlayışlarınız, inançlarınız var. Ve siz bunları koruyorsunuz. Sizin kendinize göre müesseseniz var. Devletin bu konuda taraf tutmaması, bütün taraflara eşit şekilde durması ve imkanlarını herkese sağlaması gerekir.. Onun içi bu konuda devletin yapacağı çok iş var kanaatindeyim.
“BARIŞI SÜRDÜRMEK LAZIM”
Türkiye’nin önemli ve köklü sorunlarından biri de Kürt sorunu. Sizce Kürt sorununun çözümünde en önemli nokta nedir?
Her şeyden önce bunu çözmek lazım. Barışı sürdürmek lazım. Savaşa bir daha dönmemek lazım. Çünkü: çok çektik. Istırap çektik ve bu ıstırapları bir daha çekmememiz lazım. :Sorunuzdaki nokta, tabiri caiz ise püf noktası, ‘’Milli Mutabakat’’. Yani bu konu ile ilgili, Kürt meselesi ile ilgili, yapılacak anlaşmalar bir siyasi pazarlık şeklinde yapılırsa, geçici menfaatler bazında yapılırsa, şahıslar bazında yapılırsa bu sakat olur. Ve bu toplum tarafından reddedilir. Biz böyle bir durum ile karşı karşıya gelirsek, birileri bu çözüm için geçici menfaat temin eder, işte oylarınızı bana verin ben seçileyim gibi. Türk siyasi hayatının son dönemlerinde maalesef demokrasinin iğfali olarak gördüğüm bu davranışlardan birisi yapılırsa, o zaman bu elde edilen barış, çok geçici bir barış olar ve Türkiye’ye felaketlik getirir. Bunu açık , net yapmak lazım. Burada Milli mutabakat önemli ve milli mutabakatın ilk adresi TBMM’dir.
Siz bir bilim adamısınız, Cumhurbaşkanı olursanız Rektör atamalarında kriteriniz ne olacak? Buna bağlı olarak YÖK hakkındaki görüşünüzü de almak isterim.
Bu soru aslında, daha büyük bir sorunun parçasıdır. Hani Sayın Başbakanımız vesayet sistemi diyor ya, biz vesayet sistemini kaldıracağız diyor. Peki YÖK’ü kim yaptı? 12 Eylül değil mi? Siz 12 seneden beri iktidardasınız, gelirken YÖK’ü değiştireceğim, kaldıracağım dediniz. Yani siz hükümet olarak, Siz cumhurbaşkanı olarak niye bu vesayet sisteminin kalıntılarını kaldırmadınız? Bilakis güçlendirdiniz. Seçim kanunu ve seçimde baraj. Siz göreve gelirken kampanya yaparken dediniz ki, biz bunları kaldırırız. Kaldırmadınız.Sendikalar kanunu, 12 Eylül’ün yaptığı kanun. Vesayet sisteminin katmerlisi mevcut bugün. Bunların kalkması lazım. Bunların değiştirilmesi de anayasa ile yapılacak. Spesifik olarak sorduğunuz husus, rektörlerin iki kritere göre atanması lazım. Bir, akademik yetkinlik, bir de bir üniversiteyi idare edebilecek tecrübe sahibi olması gereklidir. Yani benim adamım, şu partili, şu gruptan değil adam seçmek yerine, hakikatten o üniversiteyi iyi bir şekilde idare edebilecek. Hem akademik yetkinlik hem de idari tecrübe sahibi olmalı.. Bunlar, bence en temel şartlardır.
NEDEN CİDDİ BİR SOSYALİST HAREKET OLMASIN?
Türkiye’de sosyalist partiler var. CHP tabanında küçümsenmeyecek oranda kendini solda sosyalist olarak tanımlayan bir kesim var. Sosyalistlerin de oyuna talip misiniz, bir mesajınız olacak mı?
Gayet tabii..Sosyalist Parti desteğini ilan etti biliyorsunuz. Biz bundan çok memnun kaldık. Şimdi siz demokrasiyi düzgün bir şekilde, ikame ederseniz, uygularsanız, hürriyetleri genişletirseniz, insan haklarını garanti altına alırsanız. Ve ifade hürriyetinin önünü açarsanız. Partilerin teşkilatlanma, sosyal grupların teşkilatlanma hürriyetini genişletirseniz, elbette ki sosyalist fikirdeki insanların, istedikleri gibi siyaset yapmaları ve bunu halka gitmeleri neden olmasın. Ciddi bir sosyalist hareket neden olmasın? Artık o 1960-70 li yıllarda ki korkular kalktı. Biz o nesilden geliyoruz. Onları yaşadık, o korkuları biliyoruz. Türkiye bu korkuları yenmiştir ve yenmelidir. Artık bugün sosyalizm tehlikeli değil. Türkiye’nin sağında, solunda, ortasında farklı partilere ihtiyacı vardır ve bu partilerin eksikliği bugün kü manzarayı da doğurmuştur. Çünkü bu fikirlere yönelecek olan insanlar, sorularının cevabını bulamadıkları için, ihtiyaçlarının karşılamasını yapamadığı için başka yerlere yöneliyorlar. Onun için bu sağlıklı bir şey olacaktır.
Basında şöyle bir eleştiri var: İhsanoğlu, çalışıyor, Kılıçdaroğlu çalışıyor ama CHP teşkilatı, MHP yeterince çalışmıyor. Sizin gözleminiz ne, bu kampanya boyunca yeterli çalışma yapıldığını düşünüyor musunuz?
Ben memnun olduğumu peşinen ifade etmek istiyorum. İkisinden de memnun olduğumu ifade etmek istiyorum. Fakat sorunuzun özünde şu var; bu yine karşı kampanyanın, tezviratın, iftiranın bir safhası. İlk önce şöyle bir kampanya başlatıldı aleyhimizde, işte bize Halk Partisi’ne karşıdır. Şudur budur... Böyle bir imaj yaratıldı, yalanlar söylendi. Alevi kardeşlerimizin üstünde oyunlar oynanmak istendi. Ulusalcı kesim üzerinde, başka kesim üzerinde. Bunların hepsi bitti tükendi. Şimdi bütün yoğunluk MHP üzerinde. Yok işte MHP kayıyor, kaydı gitti.
Hâlbuki MHP baştan beri çok büyük destek veriyor. Bu bayramda dört tane konuşma yaptı sayın Bahçeli. Bir Ankara’da, İstanbul’da,İzmir’de,Kayseri’de. Ve biz gittiğimiz her yerde gümbür gümbür ülkücü gençlik, MHP tabanı ve bunların etrafındaki geniş kitleler bizi destekliyorlar. İnşallah önümüzdeki pazar günü ak mı kara mı göreceğiz.
TÜRK TARİHİNİN EN AHLAKSIZCA SİYASİ MANEVRASI OLUR
IŞİD Musul’u işgal ederken Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını rehin aldı. Neredeyse 2 aydır ses seda yok. Şimdi seçime günler kala serbest bırakılacakları konuşuluyor. Başbakanın seçim kampanyasına olumlu katkı için. Ayrıca son günlerde IŞİD taraftarlarının İstanbul’daki faaliyetleri ve eylemleri görülüyor. Bu konulardaki görüşünüz nedir?
Bu fevkalade hassas bir konu. Her şeyden önce, bu İstanbul’da yapılan ve bizim basından haberdar olduğumuz cihad çağrılarının ne olduğunu öğrenmek istiyoruz. Biz sorduk hiç kimse cevap vermiyor. Yani devletimiz bunlardan haberdar değil mi? Bizim istihbarat teşkilatımız bunları takip etmiyor mu? Hükümetimizin bu konuda siyasi sorumluluğu yok mu? Niye cevap vermiyorlar? Sizin sorunuzu herkes soruyor. Ben de haberdar olduğum ilk andan itibaren bu soruyu meydan meydan her yerde soruyorum. Cevap alamadık.
HATAY’DA HALK IŞİD’DEN ŞİKAYETÇİ
Biz önceki gün bütün gün Hatay’ın dört köşesini dolaştık. Ve Işid’den çok büyük şikayet içerisindeler. Geceleri kol geziyorlar, hayatımız tehlikede diyorlar. Hatta bazı yerlerde insanlar evlerinden çıkamıyorlar. Korku içerisindeler., Bilhassa Alevi kardeşlerimizin, Arap-Alevisi kardeşlerimiz “bizi kesecekler”, korkusu içerisindeler. Bunları bize ifade ettiler. Bu manzara dururken rehin olayını r oya tavil etmek… Böyle bir şey olursa bu Türk tarihinin en ahlaksızca siyasi manevrası olur.Bu kara leke olarak geçer. Terörle anlaşmış bir ülkenin durumuna girerse Türkiye, Bunu kimse temizleyemez. Ben böyle bir şeye tahmin ihtimal vermiyorum. Böyle bir şey olursa Türkiye’nin Dünya çapında adı lekelenir.
Son sorumuza geldik. Öncelikle teşekkür ediyoruz. Büyük bir yoğunluk içerinde bize zaman ayırdınız ve sorularımızı yanıtladınız.YÖN Haber takipçileri için 10 Ağustos günü için mesajınızı alarak bitirelim. Tekrar teşekkürler.
Ben size teşekkür ediyorum.
10 Ağustos’ta, benim ricam herkesin sandığa gitmesi. İstediği aday kimse üç adaydan istediğine oy kullanması. Ve o kullandığı oya sahip çıkması.Sandıktaki oyların namusluca, dürüstçe sayılması ve zapta geçmesi, ilçe ve il kurullarında sandıklar birleştirilirken de, yine buna sahip çıkması. Çünkü: son seçimlerde gördük ki bir takım uygunsuz ve usulsüz davranışlar olmuştur. Türkiye 30 Mart seçimlerinde gereken dersi almıştır. Vatandaşlarıma , lütfen gidiniz, oyunuzu kullanınız ve oyunuza sahip olunuz, sandık seviyesinde, ilçe kurulu seviyesinde sahip olun. Çünkü sadece sandık değil.Birleştirme sürecinde çok yanlışların yapıldığı hakkında sağlam bilgiler var.