Birleşik Kamu İş Antalya İl Başkanı Sadık Acar: Emperyalist Güdümlü Dayatmalara Hayır
- Yazan Kaktus Haber
Birleşik Kamu İş Antalya İl Başkanı Sadık Acar AKP-MHP ittifakının ‘çağrısıyla’ başlayan “Yeni Çözüm” diye adlandırılan sürece sert tepki göstererek
“Her toplumsal sorun; demokratik katılımcılıkla, şeffaf biçimde halledilebilir. Sadece sayılı insanın ayrıntısına vakıf olduğu bir sürece dair olumlu yorumlar yapmakla, meblağ hanesi boş bir senede imza atmak arasında fark yoktur. Tartışılamayacak tek bir gerçeklik varsa o da demokrasi ve barışın,
ona düşman olanların eliyle gelemeyeceğidir” dedi.
Birleşik Kamu İş Antalya İl Başkanı Sadık Acar, bu gelişme karşısında net tavır sergileyen Birleşik Kamu İş Konfederasyonu’nun kararlarını paylaştı.
“Merkez Yönetim Kurulumuz 4 Ocak 2025 günü toplanmış, ülkemizdeki siyasal süreç ile ilgili değerlendirmede bulunmuştur.
Ekonomik kriz, demokratik hakların günden güne kırpılması, adaletten eğitime kadar tüm kamu hizmetlerinin biraz daha vasatlaşmasıyla boğuşan ülkemiz, tam da bu darboğazda siyasi bir sert dönemecin eşiğine getirilmiştir.
AKP-MHP ittifakının ‘çağrısıyla’ başlayan “Yeni Çözüm” diye adlandırılan süreç, günden güne şekillenmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti, Ortadoğu’daki gelişmeler üzerinden şekillendirilecek bir ülke değil, Ortadoğu’ya demokrasi anlamında ilham olacak bir ülkeyken; BOP’taki güncel gelişmeler bir anda siyaset tarafından bizim asli gündemimiz yapılmaya çalışılmaktadır.
“Kürt sorunu yoktur” diyen Devlet Bahçeli’nin bir anda terörist başını egemenliğimizin simgesi olan Meclis’te konuşmaya çağırmasıyla başlayan süreç, DEM Parti heyetinin İmralı’yla ardından da Bahçeli ile görüşmesiyle devam etmiştir.
Tam bu noktada, sadece emek cephesinde değil ülkede toplumsal yaşamı ve demokratik iklimi ilgilendiren her gelişmede tavır ve duruş sergileyen konfederasyonumuz olarak tarihe not düşmek şart olmuştur:
- Ulusumuzun birlik ve beraberliğine karşı emperyalist odaklarca planlanan her türlü saldırıya dirençle karşı duracağımızı kamuoyu ile paylaşıyoruz.
- Söz konusu süreçte 102 yıllık Cumhuriyet tecrübesi ve aydınlanma devrimi hiçe sayılmakta, tarih yeniden yazılmaktadır. Oysa geçmişi doğru analiz etmeden geleceği şekillendirmek mümkün değildir.
- Anayasal güvence altındaki hakları dahi görmezden gelen, en basit basın açıklamasının yapılmasını dahi zorlaştıran bir korku iklimini yaratan, emek örgütlerini kıstırıp demokratik kitle örgütlerine “terörist” yaftasını kolayca yapıştıran bir iktidarın, kendi yarattığı sorunları çözmesini beklemek abestir.
- İnsanlık tarihinde örneklerine rastlanacağı üzere tüm toplumsal yaşamı ilgilendiren sorunlar, tüm toplumun temsilcilerinin bulunduğu masalarda, şeffaf ve adil biçimde tartışılır. Ne konuşulduğu, hangi kozların çekildiği, neyin pazarlık konusu edildiği bilinmeyen masalara dair olumlu düşler biriktirmek mümkün değildir.
- İmralı ve MHP görüşmelerinde yer alan kişilerin daha önceki “çözüm süreci”nden yargılanmış olması, MHP heyetinin sıcak bir karşılamayla ağırladığı Ahmet Türk’ün kazandığı Mardin Belediye Başkanlığı koltuğuna daha birkaç ay önce “terörle bağlantılı” olduğu gerekçesiyle kayyum atanması sürecin çelişkilerinin güncel dışavurumlarıdır. YSK’dan ‘seçilebilir’ onayı alarak halkın oylarıyla seçilen belediye başkanlarını dahi keyfi biçimde görevden alıp kayyum atayan, ancak kanunla düzenlenebilir hak ve özgürlükleri dahi padişah fermanını andıran KHK’larla günden güne kırpan bir zihniyetten barış ya da demokrasi beklemek, kasabın kör bıçağını yalamaktan farksızdır.
- Siyasal kutuplaştırma, derin manipülasyonlar söz konusu olmadıkça Türkiye Cumhuriyeti’ndeki en can alıcı toplumsal sorunu dahi halkın, bir asrı aşan emek ve demokrasi tecrübesiyle çözmesi mümkündür.
- “Demokrasi amaç değil araçtır” diyen ve 22 yıllık yönetiminde bu sözün altını çizen icraatlar sergileyen bir yönetim zihniyetinden demokrasi beklemek nasıl absürtse, Ortadoğu ülkelerine kendi yarattıkları güçleri kullan-at formatıyla harcayan emperyalistlerden medet ummak da bir o kadar anlamsızdır. Suriye’de düne kadar terör unsuru saydığı güçlerden demokrat çıkarmaya çalışan, İsrail’in Ortadoğu’daki kıyımlarına mahcup kınamalardan öte ses çıkarmayan, “kitle imha silahı” yalanıyla Irak’a tank paletleriyle demokrasi taşıyan güçlerin, Ortadoğu’da laikliğin kalesi olan Türkiye’nin barış ve demokrasisini umursadığını düşünmek açık bir aymazlıktır.
- Bugünlerde, özellikle hükümetin sosyal medyadan sorumlu kurumu gibi çalışan İletişim Başkanlığı tarafından empoze edilen içi boş “devlet aklı” tabiri, tüm bu çelişkiler karşısında oldukça aciz kalmaktadır. Devlet, onu uzun süredir yönetenlerin elinde dönüştürülüp tüm bağımsızlığını kaybettiği için şeffaflık, hesap verebilirlik ve kuvvetler ayrılığı gibi hayati ilkelerle değil BOP’un da eseri olan Yeni Osmanlıcı düşlerle hareket etmektedir.
Birleşik Kamu İş olarak altını çiziyoruz:
Her toplumsal sorun; demokratik katılımcılıkla, şeffaf biçimde halledilebilir. Sadece sayılı insanın ayrıntısına vakıf olduğu bir sürece dair olumlu yorumlar yapmakla, meblağ hanesi boş bir senede imza atmak arasında fark yoktur. Tartışılamayacak tek bir gerçeklik varsa o da demokrasi ve barışın, ona düşman olanların eliyle gelemeyeceğidir.
Bu konularda yegane kılavuz, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta barış, dünyada barış sözüdür. Ötesi sadece siyasi manevradır”