Menu
RSS
Antalya Emek Platformu: Ekmek, Adalet Ve Hürriyet İçin 1 Mayıs Meydanlarına!

Antalya Emek Platformu: Ekmek, Adalet Ve Hürriyet …

2024 1 Mayıs’ında da işçiler, ...

Antalya Eğitim İş: Öğretmene Şiddete Dair Boş Sözler Değil Yaptırım İstiyoruz!

Antalya Eğitim İş: Öğretmene Şiddete Dair Boş Sözl…

Eğitim İş Sendikası Antalya Şu...

Kepez Belediye Başkan Vekilliğine Refik Emre Altekin Seçildi

Kepez Belediye Başkan Vekilliğine Refik Emre Altek…

Kepez Belediye Meclisi, görevi...

AFAD Duyurdu: Antalya'da Deprem!

AFAD Duyurdu: Antalya'da Deprem!

Antalya'nın Kaş ilçesinde 3,9 ...

PSAKD Akdeniz Bölge Sorumlusu Arslan: Kocagöz’ün Tutuklanması AKP’nin Bir İntikam Planı Olarak Görünüyor

PSAKD Akdeniz Bölge Sorumlusu Arslan: Kocagöz’ün T…

“AKP ve onun sözünden çıkmayan...

Prev Next

Ali Aksüt Yazdı: Hindistan’dan Ülkemize Gelen Kısa Film Ödülü

Ali Aksüt Yazdı: Hindistan’dan Ülkemize Gelen Kısa Film Ödülü

Cevahir Çokbilir’in Nar Zamanı isimli filmi Hindistan’da ödül aldı. Aksüt, Kaktüs Dergisi 65. Sayısında bu filmin öyküsünü anlattı. Mutluluk tüm canlıların aradığı, zor bulunan, bulanların farkında olmadığı elle tutulamayan en önemli değer.

Tanımını yapmak zor mu zor ve de olmaz ise olmazımız.  Mutluluk; bedensel ve ruhsal sakatlıktan uzak, uygar ve bölüşümcü bir dünyada, ne yaptığını bilerek yaşıyor olmak olsa gerek…

İnsanoğlu mutluluk kavramının içine o kadar çok şey sığdırmış ki; çevresinde yaşayanlardan maddi olarak çok daha zengin olma, bolluk ve bereket içinde yaşama, talihin yaver gitmesi gibi...

Etimolojik olarak mut; tüm istek ve özlemlerin yerine gelmesini karşılar. Günümüzde özenmeye çalıştığımız Arapçada ise bu kavram saad kökünden gelen saadet ile ifade edilmektedir.

Ne kendi dilimizde ne de sonradan edindiğimiz dildeki ‘’mutluluk’’ kapımızı, gönlümüzü pek çalmıyor. Mutluluğu yitirmiş, mutsuzluk ile özdeşleşmiş gibiyiz. Bunda erdemli davranışları yitirmiş sürü kitle oluşumuz mu sebep diye sormadan edemiyorsunuz.

Antepli bilge insan İbrahim’in Hikmetname adlı eserinde ve birçok eski kaynakta erdem; fazilet ve hüner anlamında kullanılmıştır. Erdem, halk dilinde terbiye ve eğitim anlamında dile getirilmiştir. Erdem sözcüğü diyalektik düşüncede ‘’insanın kendini aşma gücüdür.’’

Kendini aşmak demek, içinde var olduğumuz evrensel oluşuma daha yakın olmak, katılmak, sürekli bilgisini artırmak demektir. Eskilerin ‘’Bilgi ile savaşan ölmez’’ deyimi, insanın kendini aşmak için kendisi ile yaptığı içsel savaştan sonra doğmuştur.

Erdem, aydınlığı tanımayanların içselleştirip yaşayamayacağı yaşatamayacağı koruyamayacağı bir kavramdır. Adil düşüncenin adil düzenin aydınlığa yönelik paylaşımcı eğitimi ile kazanılan bir niteliktir. Çarpık düzende erdem yani dürüst ahlak yaşayamaz.

İnanarak yaşayanların faziletli saydığı, ideolojilerin aydın insanı aslında aynı olguyu işaret eder. Fazilet ve aydınlık bir bütündür. Biri olmadan diğeri var olamaz.

Gölgeli karanlık dünyadan çıkış ışık ile olasıdır. Gerçek körlük düşüncesizliktir. Işıksız bir toplum nereye gittiğini bilmeyen sürü gibidir. Çobanın yanlışı sürünün kaderi olur. Gerçek insan evrendeki yerini, gelmişini geçmişini sorgulayandır. Ne olduğunu ne olacağını araştırandır.

Cahillik kendine yabancı olmak demektir. Kendine yabancı olanların çevresindekilere vereceği hiçbir şey yoktur.

Aydınlık, bilgi ile gelir. Bilgililik, bilgelik akla uygun davranmaktır. Renkli düşüncenin adresi olan felsefenin ilk adı ‘’bilgelik”ti...  Doğruluğun bilge insanlar tarafından teraziye vurulduğu yerde mantık doğdu. Renkli düşünmenin, sanat yapabilmenin yolunu ise insanlığa felsefe açtı.

Acıdır yaşadığımız coğrafya insanı insan eden, insanı erdemli yani ahlaklı kılan bu kavramlara kulağını gönlünü, gözünü tıkadı ve yoz bir toplumun bireyleri olmaya başladık. Ya da yozlaşmanın boyutunu gören, algılayan mutsuzlar yığınının birer parçası olmaya doğru yol alıyoruz.

Bu yolculukta bizleri yönetmek üzere seçtiğimizi sandıklarımızın veballeri affedilir değildir. Ancak zaman zaman bu karanlık çemberin ortasından bir ışık çıkmakta, ruhumuzu okşamakta, umut olmaktadır.

İster inanç terimleri içindeki fazilet, isterseniz ideolojik olarak aydınlığın ürünü sayılan temiz insan yetiştirilmeden sanatçı ortaya çıkmıyor.

Sanat, insanın nesnel gerçekliği estetiksel biçimde yeniden yaratması, bir işi yeniden ve daha güzel biçimde yapmak anlamına gelen Arapça ‘sun’ sözcüğünden türemiştir. Dilimizdeki zanaat sözcüğü bu köktendir. Eski bilgelere göre sanatın içinde gerçek vardır. Gerçek sanatta gizlidir. Sanat bilginin, tutkunun duygusal taşkınlığıdır.

Sanatın gözü güzelliğe bakar. Çünkü sanat, bilginin, mantığın, felsefenin yoğurduğu içine aşk ateşini koyduğu, erdemli, mahir insanlarca yaratılır. Sanat aşktır. Her aşk ilahidir.

Bunca karanlığın, sayısız yozlaşmanın içinde, bir gencimizin tüm olanaksızlıklara rağmen ülkemize taşıdığı, uluslararası değeri olan bir kısa film ödülü beni bu satırları yazmaya itti.

Ödülden, ödülün bize getirdiği mutluluktan bahsetmeden önce bu değeri Anadolu’ya taşıyan gencimizi tanımakta yarar var. Ödül sahibi Cevahir Çokbilir, 1988 Gaziantep doğumlu. İlk ve orta öğrenimini Antalya’da tamamladı. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo, Tv ve Sinema bölümü mezunu.

Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Film Tasarımı Bölümü’nde yüksek lisans eğitimine devam ediyor. Cevahir Çokbilir’in klip, tanıtım filmi vb. sektörel işlerinin yanında çektiği ilk filmi Maşuk’un özeti şöyle: “Yazılı kültürün bile giderek tükendiği görsel bir dünyada, Aşık Hasan sözlü kültürü, muhabbet kültürünü Anadolu’nun bir köyünde devam ettirmeye çalışır.

İnsanlarının şehre, yalnızlığa göçtüğü ıssız bir köydür burası... Önceleri Aşık'ın, kalabalığına türküler çalıp söylediği köydür. Aşık Hasan, şimdilerde ise bir kaç yaren ve hatırındaki beş yüzü aşkın türküyle yaşamaktadır. Kısadan ve kıssadan kestikleriyle...“

Aldığı eğitimle yetinmeyen, yeniden ve daha çok öğrenip bilgiyle çevresini sorgulayan, içinden çıktığı topluma bir şeyler vermeye çalışan, sorumluluk kavramıyla erken tanışmış Cevahir Çokbilir’in ödüle konu olan filmi Nar Zamanı’nı 2014 yılında yapmış.

Gelelim bu ödüllü kısa metrajlı filmimizin kimliğine: “Hatice, 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi'nden beri görmediği oğlu Mustafa'ya sandığında nar saklar ve Mustafa'yı bekler…” Konu, bu bekleyiş ile başlayıp, bir umudunu yitirmemiş anne bekleyişi ile biter… Sandığında sakladığı narı oğlu Mustafa gelip bir gün yiyecek, kendisi de bu mutluluğu yaşayacaktır.

Darbe Dönemi’nin yaşattığı acılardan sadece biri, bir gencin belleğinde ana yüreğindeki sevgi ile yeniden toplum belleğine taşınır. Arabesk, toplumsal kaygılardan uzak, güncel magazin anlayışı ile yapılan çok masraflı sözüm ona çekimlerin olduğu bir dünyada toplumsal bir acıya parmak basan gencimiz şüphesiz sorumluluk bilinci yüksek, nice insan için atlanmaması gereken bir değer olmuştur.

İşte bu bakış açısıyla Hindistan’da yapılan, dünyanın her yerinden yaklaşık 3200 filmin başvurduğu 3. Chennai Uluslararası Film Festivali’nde, yani dünyanın yarıştığı bir festivalde Cevahir Çokbilir ‘Nar Zamanı’ adlı kısaca içeriğinden bahsettiğimiz kısa filmiyle en iyi ikinci film ödülünü almıştır. Bu ödül sadece gencimiz için değil, bu toplumun tüm üyelerinin ruhunu okşayan önemli bir ödüldür.

Cevahir Çokbilir ‘Nar Zamanı’ adlı kısa metrajlı filmiyle ülkemizdeki birçok festivale de katılıp ödül almış bir yetenekli genç. Gönül isterdi ki Nar Zamanı yapımcısı genç Cevahir Çokbilir, Kültür Bakanlığı’mız, yerel yönetimlerimiz, sanat ve kültür adına kurulmuş dernek ve vakıflarımız, istikbal gördüğü gençleri koruyup kollayan, sektör büyüklerinin de dikkatini çeksin.

Acaba bizim dışımızdan bakan gözler bizi bizden iyi mi görüyorlar? Kendi iyimize kendi güzelimize ödül vermeyi, filmi yapmadan önce desteklemeyi, tarafsız kurullarda jürilerde değerlendirmeyi ilke edinsek ne kaybederiz ki… Kaybetmez, tersine çok ama çok şey kazanırız.

Ödül ile ilgili haberi okuduktan sonra bu gencimizi ziyaret ettim. Biraz da özel yaşamında onu tanıyayım istedim. Cevahir çok yönlü bir genç. Barak ağzı türküleri demleyip damıtıp çevresine sunan annesi Naciye Çokbilir’in, zaman zaman sahnede sazını çalıp yeri geldikçe içi dolu olgun türkülere de imza atıyor.

Mitolojileri, yerel, yaşanmış az duyulmuş öykülerden yola çıkıp topluma başkalıkları sunmak istiyor. Bir genç için bunlar güzel hasletler. Destek olmak gönendirmek gerek.

Sanata uzak topluluklar mutluluktan bihaber yaşayıp düşlerinde cennet arıyorlar.

Hindistan’dan verilen ödülü atlayıp geçmem ile körler deryasına dalmam aynı şey olacaktı, yapamadım yazdım.

Ne diyelim yalnız onun değil aydınlık yarınlarda tüm gençlerin mutlu bir dünyaları olsun. Bizimki bir dilek.

yukarı çık
0
Paylaşım