Menu
RSS
Antalya Emek Platformu: Ekmek, Adalet Ve Hürriyet İçin 1 Mayıs Meydanlarına!

Antalya Emek Platformu: Ekmek, Adalet Ve Hürriyet …

2024 1 Mayıs’ında da işçiler, ...

Antalya Eğitim İş: Öğretmene Şiddete Dair Boş Sözler Değil Yaptırım İstiyoruz!

Antalya Eğitim İş: Öğretmene Şiddete Dair Boş Sözl…

Eğitim İş Sendikası Antalya Şu...

Kepez Belediye Başkan Vekilliğine Refik Emre Altekin Seçildi

Kepez Belediye Başkan Vekilliğine Refik Emre Altek…

Kepez Belediye Meclisi, görevi...

AFAD Duyurdu: Antalya'da Deprem!

AFAD Duyurdu: Antalya'da Deprem!

Antalya'nın Kaş ilçesinde 3,9 ...

PSAKD Akdeniz Bölge Sorumlusu Arslan: Kocagöz’ün Tutuklanması AKP’nin Bir İntikam Planı Olarak Görünüyor

PSAKD Akdeniz Bölge Sorumlusu Arslan: Kocagöz’ün T…

“AKP ve onun sözünden çıkmayan...

Prev Next

MHP’li Günal: Türk Tarihi ve Türk Dili Hak Ettiği Bütçeyi Almalı!

  • Yazan 
MHP’li Günal: Türk Tarihi ve Türk Dili Hak Ettiği Bütçeyi Almalı!

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Vakıflar Genel Müdürlüğü, TİKA, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Araştırma Merkezi, Atatürk Kültür Merkezi, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu’nun 2016 yılı bütçesi üzerindeki görüşmeler sırasında söz alan MHP Antalya Milletvekili Doç.Dr.Mehmet GÜNAL,

geleceğimiz için Atatürk’ün ufkuna ve Türk dilini ve tarihini bilim olarak araştırmak ve geliştirmek için hak ettiği bütçeye ihtiyacımız olduğunu, bütçeleri görüşülen bütün bu kurumların ortak çatı altında çalışabilmeleri için desteklenmesi gerektiğini söyledi.

TİKA’nın faaliyetlerinde Türk devlet ve topluluklarına öncelik vermesi gerektiğini söyleyen Günal, Vakıf gayrimenkulleri ticarete açılarak yandaşlara peşkeş çekilmesini eleştirdi. Erdoğan’ın açıklamalarında bir taraftan PKK’ya kızarken bir taraftan da yumuşak ifadeler kullandığını ve bunun AKP’nin açılımın buzdolabından çıkardığına işaret olduğunu vurgulayan Günal, AKP’ye “Büyük devlet olmak laf değil icraat gerektirir, gündelik siyaset yaparak 2023 hedeflerine ulaşamayız.” diye seslenerek sözlerini bitirdi.

Geleceğimiz İçin Atatürk’ün Ufkuna İhtiyacımız Var!

Bütçesini görüştüğümüz bu kurumlar aslında tamamen siyaset dışında kalıp bütün kültürümüzü, medeniyetimizi hem araştırma anlamında hem yeniden küreselleşen çağda, vahşi küreselleşmeye karşı sosyal bir karşı duruşu sembolize edebilecek, köklerimizden gelen millî manevi değerlerimize bağlı bir şekilde yeni dünya düzeninde aslında birlikteliğimizi sağlayacak ve güçlü bir ülke olmamıza yarayacak çalışmaları, araştırmaları keşke yapabilseler. Çünkü bunlar birçoğunun kuruluş amaçlarında yazılı olarak kalmış. Rakamlara takılı kalmayacağım ama yıllardır söylediğim bir şey var ki hala değişmedi.

Atatürk Yüksek Kurumuyla ilgili kurumların bütçesinin tamamı 42 milyoncuk. Yüksek Kurum 11,7, Atatürk Araştırma Merkezi 4,9; Türk Dil Kurumu 15, Türk Tarih Kurumu 10 milyon TL. 42 milyon lirayla neyi araştırıp neyi vereceksiniz? Üç tane kurum altında burs verdiğiniz öğrenci sayısı 100’lü rakamlarla ifade ediliyor, böyle bir şey olabilir mi? Onun için keşke Atatürk’ün Meksika’ya Aztek ve Maya kültürünü yani Türk tarihinin kökenlerini araştırmak için Tahsin Bey’i gönderdiği ufku, keşke Atatürk’ün Gagavuzya’ya Türk dilini öğretmek üzere gönderdiği Ali Niyazi Kantarelli gibi öğreticileri destekleyebilsek de “Kemal’in öğreticileri” olarak Türk kültürünü, Türk tarihini araştırsalar, gidip oralarda soydaşlarımıza dil öğretseler diyorum ama nerede? Cumhurbaşkanı Erdoğan işine geldiği zaman, her şeyi kullandığı gibi onlardan da söz ediyor ama artık o zihniyet tarihte kaldı.

Biz onu geri istiyoruz ama toplam bütçenin on binde 1’inden daha az olsan 42 milyon lirayla ne yapacaksınız? Aziz Sancar örneğinde olduğu gibi birtakım bilim adamlarımızla ilgili bir ağ kuralım demiştik, hâlâ bir çalışma yapıyoruz diyorsunuz. Türk bilim insanlarıyla ilgili çalışmanın TÜBİTAK’ın da içinde olacağı bu kurumlar aracılığıyla yapılması ve bir sinerjinin ortaya çıkarılması ve değişik alanlarda bilim insanlarımızın bir araya gelmesi açısından çok önemlidir.

TİKA Türk Devlet ve Topluluklarına Öncelik Versin!

Aynı şekilde TİKA’nın kuruluş amaçlarına bakınca, tamam gelişen dünyada elimizi uzatalım ama her şeyi yapalım, her yere para harcayalım dersek bu sefer zaruri olanlara yeteri kadar para harcayamayız. Çünkü dinimizde de aynı şey vardır, ailenizden sonra komşularınıza, mahallenize, milletimize doğru eliniz genişledikçe ulaşırsınız. Büyük devlet olma, 2023’de lider ülke olma iddiasındayız ama sadece evraklara geçiriyorsunuz, bunun gereğini yapmamız lazım. Önce kendi içimizde bunun hesaplaşmasını yapmamız lazım. Diğer taraftan Türk Konseyinin ortak tarih kitabı yazımı, dille ilgili çalışmalar gibi aldığı kararlar var.

Bunlar hem TİKA’nın hem Türk Tarih ve Dil Kurumunun asıl görevi bunları destekleyerek kuruluş amacına uygun olarak o kültürel faaliyetleri hep birlikte yürütebilmek ve bir an önce hızlanmasını sağlamak olmalıdır. Türkiye’ye gelip bu konuda çalışma yapanlar var. Bunların geliştirilmesi lazım. Türk Keneşi toplantılarında alınan kararların uygulanması ile ilgili ellerinde köklü arşivleri olan kurumlarımızın da buraya dâhil edilmesi gerekir.

Vakıf Gayrimenkulleri Yandaşlara Peşkeş Çekilmesin!

Vakıflarla ilgili Sayıştay raporunda nedense bu Genel Kurul daha fazla bize bilgi sızmasını mı istedi yoksa hakikaten çok daha fazla var da bu kadarını mı özetleyebildiler anlayamıyorum ama diğer kurumların hiçbirinde bu kadar ayrıntılı bilgi vermemişlerdi. Tek tek hangi vakıfların gayrimenkulleriyle ilgili aktarılan bilgiler çok daha fazla ayrıntı içeriyor, Vakıflar Genel Müdürlüğünün raporu Sayıştay Genel Kurulunda daha kalın bir elekten geçmiş gibi görünüyor. Burada kiralardaki farklılıklardan bahsediyor, bununla ilgili bir envanter çıkarılması lazım. Bir iki tanesini yapmışlar geçen yıl içerisinde.

Örneğin, Sandal Bedesteni’yle ilgili birilerine ihaleyle verilmiş, 7 katına şu an itibarıyla çıkmış. Tabii, o ne kadar gerçekçi, onu tartışmıyorum ama o zaman ticari olanlar yeniden amaca uygun olarak birtakım STK’lara, vakıflara, başka vakıflara kiralananlar, bir şey çıkarılması lazım, ama asıl eleştirim ticari olanların bir rayiç bedele getirilmemesidir. Eskiden farklı amaçla kurulmuş fakat bugün ticari hale gelen bir sürü vakıf çarşısı, iş hanları var bunların denetimlerin yapılması lazım.

Erdoğan ve AKP Açılımı Buzdolabından Çıkarıyor!

Kafamızı karıştıran bir nokta daha var; Dolmabahçe Mutabakatı. Sayın Akdoğan siz masanın ortasında oturuyordunuz, koordinatör görevini yaptığınız şeyle ilgili de cumhurbaşkanı Erdoğan sürekli çıkıyor, “Bu nereden çıktı?” diyor. Biraz devlet tecrübesi olan birisi olarak benim gerçekten kafam karışıyor. Hani daha önce de “Zinhar biz görüşmedik, görüştü diyen şerefsizdir.” Deyip sonra “Ben talimat verdim.” demişti ama burada gerçekten anlamıyorum, yeniden bir dönüş mü var?

Meclisin bütçesi görüşülürken Leyla Zana’nın danışmanları Meclis’te yasal olarak çalışıyor mu diye sorduk evet dediniz. Engin Alan’ın kaç ay ne çektiğini biliyorum, danışmanları göreve başlayamamıştı. Şimdi, bu ortamda yemin etmeyi kabul etmeyen Leyla Zana’nın geri gelmesi acaba yeniden o Dolmabahçe sürecine geri mi dönülüyor sorusunu aklımıza getiriyor.

Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Gerçekten Cumhurbaşkanının haberi yok muydu? Dolmabahçe’ye geri dönüş mü var, ne oluyor, ne bitiyor? Bir taraftan HDP’ye kızıyorsunuz, bir taraftan PKK’ya kızıyorsunuz ama açıklamalarınızdaki ifadeleriniz yumuşuyor, nasıl oluyor anlamakta zorlanıyoruz.

Büyük Devlet Olmak İçin Laf Değil İcraat Gerektirir!

Keşke Atatürk’ün başlattığı proje akim kalmasaydı da şimdi bunlara devam edebiliyor olsaydık çünkü bu çağda yeniden insanlığa karşı da sorumluluğumuz var, Türk milletine karşı da sorumluluğumuz var, İslam âlemine karşı da sorumluluğumuz var.

Bizim 2023’te lider ülke olup 2053’te süper güç hâline gelebilmemiz için günlük kısır çekişmeleri bırakıp bu kurumların gerçek fonksiyonlarını ifa edebilir hâle getirmemiz lazım ve bu ahlaki, kültürel yozlaşmayı önleyecek önlemleri de bu kurumlar sayesinde ortak noktalarımızı bularak, onlar üzerine yoğunlaşarak gerçekleştirmemiz lazım. Aksi takdirde kutuplaşmaya, gerilime yol açan şeylerin bir faydası olmayacaktır.

Bir gün dost, ertesi gün düşman, bir gün Esed, bir gün Esad, bir gün ne işimiz var Libya’da, ertesi gün oradayız, bir gün can dostuyuz, bir gün paralel, sonra hadi beraber “açılım” yapalım, sonra bunlar bizi kandırdı.” Böyle ülke yönetimi mi olur? Bir çizginiz olması lazım. İfrat tefrit konusuna dikkat etmek gerekir. Büyük devlet olmanın gereği böyle budur. Ancak gündelik siyasete göre karar verir her gün görüş değiştirirsek bu hedeflere ulaşma şansımız olmaz.

yukarı çık
0
Paylaşım