Menu
RSS
Antalya Emek Platformu: Ekmek, Adalet Ve Hürriyet İçin 1 Mayıs Meydanlarına!

Antalya Emek Platformu: Ekmek, Adalet Ve Hürriyet …

2024 1 Mayıs’ında da işçiler, ...

Antalya Eğitim İş: Öğretmene Şiddete Dair Boş Sözler Değil Yaptırım İstiyoruz!

Antalya Eğitim İş: Öğretmene Şiddete Dair Boş Sözl…

Eğitim İş Sendikası Antalya Şu...

Kepez Belediye Başkan Vekilliğine Refik Emre Altekin Seçildi

Kepez Belediye Başkan Vekilliğine Refik Emre Altek…

Kepez Belediye Meclisi, görevi...

AFAD Duyurdu: Antalya'da Deprem!

AFAD Duyurdu: Antalya'da Deprem!

Antalya'nın Kaş ilçesinde 3,9 ...

PSAKD Akdeniz Bölge Sorumlusu Arslan: Kocagöz’ün Tutuklanması AKP’nin Bir İntikam Planı Olarak Görünüyor

PSAKD Akdeniz Bölge Sorumlusu Arslan: Kocagöz’ün T…

“AKP ve onun sözünden çıkmayan...

Prev Next

CHP’li Erdoğdu; Yolsuzluk Deyince Aklınıza Ne Geliyor ‘Tayyip’

CHP’li Erdoğdu; Yolsuzluk Deyince Aklınıza Ne Geliyor ‘Tayyip’

CHP (Cumhuriyet Halk Partisi) İstanbul milletvekili Aykut Erdoğdu, Antalya Konyaaltı Belediyesi konferans salonunda “yolsuzluk ve yoksulluk” konferansı verdi. Maliye kökenli biri olduğunu anlatan Erdoğdu, ülkenin en iyi okullarında okuduğunu, bu sayede kapitalizmin hemen bütün şifrelerini çözme imkânına kavuştuğunu anlattı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendisini yolsuzluklarla mücadele için milletvekili yaptığını belirten Erdoğdu, Antalya’ya ilk gelişindeki banana macerasını anlattı.

CHP İl Başkanı Semih Esen, Erdoğdu sahneye çıkmadan önce kısa bir konuşma yaptı. Esen şunları söyledi; “Yoksul ile zengin arasındaki fark gittikçe açılıyor. Hepimiz köylere, evlere, sanayi sitelerine gidiyoruz. Orada çıraklar görüyoruz, köylü çocuklarını, işçi çocuklarını görüyoruz.

Biz gittiğimiz her yerde bu yolsuzlukları ve yoksullu anlatıyoruz, anlatacağız. Bizim çocuklarımız yoksul olmasın diye siyaset yapıyoruz diyeceğiz. Biz bu ülkedeki rüşvet ve yolsuzluğu sıfıra indireceğiz. Bütün bunları bize anlatmak üzere İstanbul milletvekilimiz Aykut Erdoğdu sizlerle olacak.”

Yolsuzluk deyince aklınıza ne geliyor sorusu üzerine salondakiler hep bir ağızdan “Tayyip” diye seslendi. Yolsuzluk deyince ilk akla gelen şeyin ihale olduğunu söyleyen Erdoğdu, yolsuzluk konusunda AKP sayesinde ülkemizin bir dünya markası haline geldiğini anlattı.

Yolsuzluk üzerine nerede konuşsa halkın ilk aklına gelen şeyin Tayyip Erdoğan diye belirtildiğini ifade eden Erdoğdu, ülkedeki yolsuzlukların gelişmesi üzerine 2001 sonrasında yeni bir ihale sistemi kurduklarını belirtti.

Erdoğdu Konuşmasını Şöyle Sürdürdü;

“Yolsuzlukları önlemek için çıkarılan ihale yayası AKP döneminde tam 200 kere değiştirildi. Dünya tarihinde böyle bir şey yok. Düşünün ki ben AKP’li biriyim (Allah korusun sözleri yükselince Yanına İl Yönetim Kurulu Üyesi İbrahim Koçak’ı alarak, düşünün ki bu AKP’li bir bakan dedi.)

Bende Burada Uzun Adamım

Şimdi düşünün ki biz bir hastane yaptıracağız. Bu hastanenin maliyeti 75 milyon lira, müteahhidin payı da 25 milyon lira, toplam 100 milyon lira. Hepiniz de müteahhitsiniz, bu hastaneyi yaparak 25 milyon lira kar etmeyi düşünüyorsunuz. Ben de burada uzun adamım.

Ben diyorum ki bu ihaleyi 100 milyon lira yaparsak, ya CHP’li veya MHP’li bir müteahhit alırsa? Oysa biz bunu 200 milyon lira yaparsak ve bunu da yandaş müteahhitlere vermemiz gerekir. Açık ihale yaparsak herkes görecek. Kanun diyor ki, yangın, sel, deprem varsa açık ihale yapmasan da olur.

Yandaş iş adamlarımızı çağırıyoruz, hepinize birer milyon lira para vereceğiz diyoruz. Bunun adı “çıkma”. Bu iş adamları arasında fiyatlar ayarlanacak ve en son ihaleyi almasını istediğimiz firma 200 milyon teklif verecek. AKP bunu yapabilmek için açık ihale zorunluluğunu kaldırdı.

İhalelerin %30’u bu şekilde yapıldı. Böylesi bir ihale için şikâyet etme mekanizmasını da kaldırdılar. Mevzuata göre şikâyet edebilmeniz için istekli olması lazım. İstekli olmak ihaleye davetiye vermekle olmakta, eğer ihaleye davetiye vermemişsen istekli de değilsin, onun için şikâyet edemezsin.

Bunu neden yaptılar biliyor musunuz? Hemen her ihalede yolsuzluk olduğu için. Kamu İhale Yasası yerle bir edildi. Bu anlattığımız örnekleri toplarsak, 14 yılda 1 trilyon doları bu şekilde yandaşlara aktarıldı.

Devlet demiryolları projelerinde ise bu oran 6 kat arttı. Bu ne demektir biliyor musunuz? 500 milyon dolar kamu ihalelerinden tasarruf edebilirdik. Bu meblağ mazlum halk için büyük para”

TOKİ’deki yolsuzluklarla ilgili de gelişmeleri de anlatan Erdoğdu, AKKO (Arsa karşılığı gelir ortaklığı) denilen yeni bir model geliştirdiklerini belirterek bunun kat karşılığı inşaat sözleşmesi anlamına geldiğini söyledi. “Devletin arsa fiyatını düşürüp müteahhitlerin maliyetlerini şişirdiklerinde devletten müteahhide çalma süreci başlar.

Sayıştay bu konuda bir inceleme yaptı. Sadece 7 tane projede devletin zararı 175 milyon lira, 2005 fiyatlarıyla. 150’nin üzerinde böyle proje var TOKİ idaresinde” diyen Erdoğdu, bu ortaya çıkınca da bürokratların uyarı cezası ile olayı kapattıkların söyledi.

Benim gerek kitabımda gerekse de burada anlattıklarımı sizler de vatandaşa anlatacaksınız, siyasi çalışma budur diyen Erdoğdu ilk kömür madenini satan Abdülhamit ile AKP’nin aynı dünya görüşüne mensup olduklarını ifade etti.

Kömür madenleri ile ilgili yolsuzluğa değinen Erdoğdu “Türkiye’de devlete ait birçok kömür madeni 2002 yılında verimsiz diye kapatıldı. Kapatılan kömür madenleri bin türlü yolsuzlukla iktidar yandaşlarına peşkeş çekildi.

Devletten adeta gasp edilen bu madenlerden çıkarılan kömürlerin pazarlanmasında sorun çıktı. Yandaşlar bu kömürleri fahiş fiyatlarla devlete satıp tatlı para kazanmak istiyordu.

Ancak önlerinde bir engel vardı. Devlet ihale yapmadan mal alamıyordu. İhale yapılınca birçok firma katılıyor, fiyat düşüyor ve yandaş o tatlı parasını kazanamıyordu.

İşte tam bu noktada bazı bürokratlar oturma organlarından “rödövans” diye bir kelime uydurdular. Yapılan plana göre devletin madenleri ihalesiz olarak yandaşlara peşkeş çekilecek ve yandaşlardan fahiş fiyatlarla ihalesiz kömür alınacaktı” dedi.

Doğalgazdaki yolsuzlukları da anlatan Erdoğdu şunları anlattı;

“Arkadaşlar şimdi düşünün Rusya var, İran var, Azerbaycan var ve bunların doğalgaz rezervleri var. Bizim tip ülkelerinde doğalgaza ihtiyacı var. Hatta bizim batımızda Avrupa ülkelerin de doğalgaza ihtiyaç var.

Şimdi Rusya'dan Türkiye'ye gazın gelebilmesi için ne olması gerekiyor? Binlerce kilometrelik doğalgaz hatlarının döşenmesi gerekiyor. Bu ne demek? İlgili ülkeler için milyarlarca dolar yatırım yapmak gerek.

E tabi ülkeler bu yatırımı yapmadan önce de uzun vadeli doğalgaz anlaşmaları yapmak istiyorlar ki bu yatırımlara katlanabilsinler. Bu amaçla da 20-25 yıllık doğalgaz anlaşmaları yapılıyor.

Doğalgaz anlaşmalarında iki tane belirleyici madde var. Bunlardan bir tanesi fiyat diğeri miktar. Yani diyelim 25 yıllık bir doğalgaz anlaşması yapıyorsanız her yıl fiyatın nasıl belirleneceğini anlaşmada belirlenmesi lazım. Bir de her yıl ne kadar gaz alınacağını da anlaşmaya yazılması lazım. İşte vurgun da bu iki nokta da yapılıyor.

Şimdi düşünün mesela Rusya ile Türkiye bir anlaşma yaptı ve bu anlaşmaya göre de 20 milyar metreküp örnek olarak veriyorum Türkiye gaz almaya vaat etti. İşte anlaşma diyor ki her yıl bu 20 milyar metre küpü alsan da almasan da ben senden 20 milyar küpün parasını alırım.

Şimdi bu durumda ne yapılması gerekiyor? Dürüst, onurlu, namuslu, temiz kamu yöneticilerinin Türkiye'de 20 yıl boyunca 25 yıl boyunca ne kadar gaza ihtiyaç duyulacağını doğru planlaması gerekiyor. Ama ne yapıldı? Türkiye'nin alamayacağı doğalgaz miktarlarına alım taahhütü verildi.

Bu ne demek? Türkiye gazı almasa dahi her yıl milyarlarca doları ödeyecek hükmüne girecek demek. Ne oldu? İşte şu görmüş olduğunuz elimde Sayıştay raporları. Bunlar BOTAŞ ile ilgili düzenlenmiş Sayıştay raporları bu raporları da bunlar açık olarak yazdı. Türkiye alamadığı gaza milyarlarca dolar para ödedi”

Kapitalizmin tekelleşmeye dayandığını, bunun da küçük esnafı ve küçük işletmeleri bitirme temelinde yapıldığını anlatan Erdoğdu, sosyal demokratların bu küçük işletmeleri bir araya getirmeyi hedeflediğini ve buna da “dayanışma ekonomisi” adını verdiklerini belirtti.

Ancak bir araya gelinilirse tekelleşmeyle mücadele edilebileceğini söyleyen Erdoğdu, ekonomik büyümenin halka aktarılması gerektiğini ve kooperatifleşmenin önemine değindi.

Yapılan maaş zamlarının dayanağı olan enflasyon hesaplamalarının tam bir kandırmaca olduğunu anlatan Erdoğdu, kimlik siyasetine de değinerek sözlerine şöyle devam etti;

“Bu kimlik siyasetinin sonu budur. Halkların birlikte yaşama iradesi ortadan kalktığı zaman vatan bölünür. Şimdi AKP bunu yapmakta. Onun için bu AKP’yi götürmek zorundayız. Kendimiz olup bu vatanı eşit, özgür ve kardeş yapmak zorundayız.

İslam Dininin Özü De Soldur

Bizimle alakalı ön yargı var. Adam diyor ki sol kolumu keserim sola oy vermem. Bunun altında ne var biliyor musunuz? Soğuk savaş. İki tane kutup var, Amerika ve Rusya. Amerika bütün ülkelerde milliyetçi ve dinci akımları desteklerken o zamanlar sol eksenli olanlar Rusya’ya yanaşıyordu.

Bu kontrgerilla, CIA, bizim gibi ülkelerde milliyetçiliği ve ülkücülüğü, dinciliği finanse ediyordu. Komünizmle mücadele dernekleri vardı, hepsi CIA eseri.

Bunlar ülkelerde şunları yapmışlar; bu solcular dinsizdir, haşa bunlar Kuran yakarlar, haşa bunlar camiyi yakarlar, bu şekilde geniş halk kitleleri dincileştirilirken ilericiler yok edilmiş. Hâlbuki en yüce, en ahlaki, en iyisi soldur. İslam dininin özü de soldur.

Bizim bu geniş halk yığınlarıyla aramızda iletişim problemi var. Gerçek sorunların içinde değiliz. Gerçek olarak sokakla örgütsel bir bağımız olmak zorunda. Sen onlara umudu verirsen kopup sana gelecekler”.

yukarı çık
0
Paylaşım