Menu
RSS
Antalya Emek Platformu: Ekmek, Adalet Ve Hürriyet İçin 1 Mayıs Meydanlarına!

Antalya Emek Platformu: Ekmek, Adalet Ve Hürriyet …

2024 1 Mayıs’ında da işçiler, ...

Antalya Eğitim İş: Öğretmene Şiddete Dair Boş Sözler Değil Yaptırım İstiyoruz!

Antalya Eğitim İş: Öğretmene Şiddete Dair Boş Sözl…

Eğitim İş Sendikası Antalya Şu...

Kepez Belediye Başkan Vekilliğine Refik Emre Altekin Seçildi

Kepez Belediye Başkan Vekilliğine Refik Emre Altek…

Kepez Belediye Meclisi, görevi...

AFAD Duyurdu: Antalya'da Deprem!

AFAD Duyurdu: Antalya'da Deprem!

Antalya'nın Kaş ilçesinde 3,9 ...

PSAKD Akdeniz Bölge Sorumlusu Arslan: Kocagöz’ün Tutuklanması AKP’nin Bir İntikam Planı Olarak Görünüyor

PSAKD Akdeniz Bölge Sorumlusu Arslan: Kocagöz’ün T…

“AKP ve onun sözünden çıkmayan...

Prev Next

Antalya Kırsalında HAYIR Önde

Antalya Kırsalında HAYIR Önde

Antalya kırsal alanda referandum çalışması yapanlarla gözlemlerini konuştuk. Veteriner Hekimler Odası Başkanı Muammer Saygılı ve DİSK Akdeniz Bölge Temsilcisi ve Genel İş Antalya Şube Başkanı Cemal Aybar ile kırsaldaki çalışmaları hakkında bilgiler aldık.

Bu çalışmalara Ziraat Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Vahap Tuncer’de katıldı ancak sohbetimiz sırasında Tuncer’in başka yoğun programı nedeniyle sohbetimizde bulunamadı.

Kırsalda üretici perişan, üretimden kopmak üzere. Girdilerin yüksek olması, mazottaki KDV’nin yüksek olması ve giderlerin çok fazla artması nedeniyle üretici kar edemez durumda. Biz kırsaldaki çalışmalarımızda, kırsaldaki toplantılarınızda gözlemlediğimiz bu.

Büyükşehir Yasası ile ilgili sıkıntıları var. Çünkü 5 yıllık süre sonunda bu su ve elektrik ücreti normal şehirdeki gibi ücretlendirileceği söylenirken şu anda ücretlendirilmiş durumda.

Kırsalda görebildiğimiz kadarıyla referandum ile ilgili şunu anlamışlar; artık bu işin bir parti meselesi olmadığı bir memleket meselesi olduğunu, bir rejim meselesi olduğunu kavramış durumda.

Değişik partilere oy veren çok katı olanlar bile seçmenler bunun bir parti meselesi olmadığı, bununla ilgili örneğin artık hükümetin düşmeyeceğini kavramışlar. Şunu söylüyorlar; biz burada hayır deme noktasında olacağız diyen fazla.

Öte yandan, hükümet tarafından çıkarılan Varlık Fonu’na devir kararı da kırsalda oldukça tepki almış durumda.

Gelir seviyesi düştükçe insanların daha çok evetci olduğunu, kıyı kesimlerde kendi kendine yetebilen insanların ise net bir şekilde Hayır dediğini görüyorsunuz. Antalya'nın genel yapısı bunu gösteriyor.

Çok kararlı bir hayır kitlesi var. Özellikle MHP'li demiyorum özellikle Ülkücüler çok net çok kararlı. Çünkü onlar biraz da aldatılmış hissi var Bahçeli tarafından, ihanete uğramış hissi var. Bunu da açık söylüyorlar, davamıza ihanet gördük diyorlar.

Yani Cumhuriyet Halk partilerinden ve diğerlerinden daha çok baskın bir şekilde tavırları net.

Eski DYP’li ve Anavatan kökenlilerle de temaslarımız oldu. Onlar da kendilerince ulaşabildikleri noktaya ulaşıyorlar. Bu insanları birleştiren Atatürk ve cumhuriyet değerleri. Zaten vakit ayırıp da şöyle 10 dakika düşünebilen tüm vatandaşların bu konuda tavrı net, herkes bilincinde.

AK Parti'nin yöneticilerle de sahada karşılaştığımızda onlara bu Tayyip Erdoğan veya Ahmet, Mehmet işi değil, bu sonuçta Atatürk'ün bile kendinde tutmayıp paylaştığını anlattığımız da, bu bir faninin ki cumhurbaşkanının kendi sözü, ben de bir faniyim diyor,

herhangi bir durumda, bugün değilse yarın başına bir şey geldiğinde bu yetkiler kimin eline geçecek dediğimizde tıkanıp kalıyorlar. Ona diyecek lafımız kalmıyor diyorlar. Orada kalıyoruz diyorlar, bunu net ifade ediyorlar.

Tavrı çok net olmayanlara kararsız deniyor galiba. Ben öyle gözlemliyorum. Evet diyen körü körüne, düşünmeden, kapatmış kendisini, kimseyi dinlemeden sadece evet diyeceğini söylüyor, konuşmak bile istemiyor.

Çünkü sizinle konuşacak çok şeyleri yok, savunamadıkları için konuşamıyorlar, uzak duruyorlar.

Açık ara bir farkın olacağını sanmıyorum. İşin kötüsü de bu, beni en çok endişelendiren 17 Nisan aslında. Evet de çıktı hayırda çıksa toplumun böyle ayrıştırılması bu memlekete yapılan en büyük haksızlık, en büyük ceza.

Hiç gerek yok böyle bir şeye. Sonuçta bu insanlar yıllardır bir arada yaşayıp giden, Anadolu'da kendi ananelerini, geleneklerini oluşturmuş bir toplumun bu kadar ayrıştırılması çok kötü. Evet de çıksa Hayırda çıksa işin bir boyutu bu. Artık kutuplaştı insanlar.

Bir de görünmeyen ekonomik kriz var referandumdan evet de çıktı Hayırda çıksa bu ekonomik krizin faturası yine bize çıkacak, bedelini yine biz ödeyeceğiz.

Alanda gördüğümüz diğer önemli konu, Antalya'nın yerlileri Suriyelilerden çok rahatsızlar. Kaçak veya resmi olarak da çalışan Suriyeliler önemli sorun. Büyükşehir Belediyesi'nin yaptığı çalışmalara bakın.

Çalışanların hepsi Suriyeli. İnsanlar da şöyle bir tepki var; benim çocuğum benim torunum aç, işsiz Suriyelilere iş var. Biz iş bulamıyoruz anlamında yerli halkta korkunç bir Suriyelilere karşı bir tepki var. Hükümetin uyguladığı bu konudaki politikada halk tarafından çok büyük tepki almış.

Bir de şunu söylüyorlar; 15 yıldır ne istediler de yapamadılar ki. Zaten her istediklerini yapıyorlar bundan sonrası artık fazla diyorlar. Bunu diyen AKP’liler de var. Ben oy verdim parlamenter seçim olsa yine veririm ama bu kadarı da fazla diyorlar.

Kaktüs; Referandum çalışmalarınız sırasında kırsalda karşılaştığınız durum nasıl?

Saygılı; Kırsalda üretici perişan, üretimden kopmak üzere. Girdilerin yüksek olması, mazottaki KDV’nin yüksek olması ve giderlerin çok fazla artması nedeniyle üretici kar edemez durumda. Biz kırsaldaki çalışmalarımızda, kırsaldaki toplantılarınızda gözlemlediğimiz bu.

En basit bir örnek vereyim; üreticinin, bir süt ineği besleyen üreticinin kar edebilmesi için bir yem-süt paritesi vardır, oranı vardır. Bu oran bir litre sütle bir buçuk kilogram yem alabilirse bu iletişim cebine para girer.

Yani bir litre süt satarak bir buçuk kilogram yem alacak. Bugün sütün litresini kooperatifler 110 kuruşa kooperatif üyesi olmayan yerler 90 kuruşa, haydi 1 liradan sattığını düşünün bire bir buçuk kilo alması için, 75 kuruşa yem alması lazım.

Ama alamıyor. Şu anda 60 lira 50 kiloluk fenni yem yüz yirmi kuruşa geliyor. 90 kuruş sütü satıp da yüz yirmi kuruşa yem alıyorlar. Yani külliyen zarar ediyor. Bu zarar etmesi nedeniyle de artık özellikle küçük aile işletmecileri ellerindeki hayvanlar çıkartma noktasında.

10 tane hayvanı olan bunu satacağım, ben bu işte uğraşamıyorum diyor.  Bazı desteklemeler var ama bu desteklemeler büyük işletmelere veriliyor. Aile tipi işletmeler bitme noktasında.

Bu işletmeler bittiği zaman da zaten Türkiye’deki işletmelerin yüzde 90'ı aile işletmeciliği, yani 5-10 hayvan arasında. Büyük işletmeler bu kredi olanaklarından, birtakım teşviklerden yararlanıyor ama bunu devam ettirmiyorlar.

Çünkü işleri bu değil. Bundan faydalanarak aldıkları kredi ya da hayvanları satarak paraya çevirmeye çalışıyorlar ve hayvancılık bu noktada büyük işletmeler bazında da yapılamaz noktaya gelecek. Bizim garantimiz olan aile tipi işletmecilik dünyada destekleniyor.

Aile tipi işletmeciliğinin özendirilmesi gerektiği, özellikle kadınların, gençlerin kırsalda kalabilmesi, belli bir istihdam yaratabilmesi açısından özendirilmesi gerektiğini söylüyorlar.

Bizde de tam tersi, bunlar biterse biz zaten dışa bağımlıyız, 80 milyonluk nüfusun beslenmesinde kritik önem dediğimiz gıda olayı artık ekonomik sektörlerde özellikle anlık destekleniyor.

Yarın bir savaş anında ya da soğuk savaşta da biliyorsunuz bazı kısıtlamalar geliyor. Burada siz kendi kendinizi besleyemezseniz, kendi kendinize yetemezsiniz dışa muhtaç olursunuz. Bu da aç kalma noktasına getirir sizi.

Bırakın bizim üreticimiz vefakardır, fedakardır, kendi işçiliğini koymaz, harcadığı suyu koymaz, ben başabaş getireyim der, buzağası bana kalsın, kendim, et, tereyağ süt yapayım Allah bereket versin der.

Böyle bir vefakar üreticimiz var ama buna rağmen bırakma noktasında.

Büyükşehir Yasası ile ilgili sıkıntıları var. Çünkü 5 yıllık süre sonunda bu su ve elektrik ücreti normal şehirdeki gibi ücretlendirileceği söylenirken şu anda ücretlendirilmiş durumda.

Bir ineğin 60-70 litre su içtiğini düşünürsen, 10 tane ineği olanı düşünün, o su ücreti bile onu etkileyecek boyutta. DSİ’nin açtığı kuyulardan, bugün kooperatiflerden çok büyük miktarlarda para istemekte.

Üretici bunu ödeyecek durumda değil. Bunları söylüyorlar, artık biz üretim yapamaz noktaya geldik diyorlar.

Kaktüs; Üretici bu durumdayken referanduma nasıl bakıyorlar?

Saygılı; Konuştuklarımız dan tepki gösterenler var ama tepki göstermeyenler de var. Yani Allah bereket versin diyenler de var. Ama tepki gösterenler çoğunlukta.

Kırsalda görebildiğimiz kadarıyla referandum ile ilgili şunu anlamışlar; artık bu işin bir parti meselesi olmadığı bir memleket meselesi olduğunu, bir rejim meselesi olduğunu kavramış durumda.

Değişik partilere oy veren çok katı olanlar bile seçmenler bunun bir parti meselesi olmadığı, bununla ilgili örneğin artık hükümetin düşmeyeceğini kavramışlar. Şunu söylüyorlar; biz burada hayır deme noktasında olacağız diyen fazla.

Hayır deme noktasında olanların sayısı fazla çünkü özdeşleştirmiyorlar. Hangi partiye verirse versin, ya bugün bir kötüye doğru bir gidiş var, nasıl olacak bu iş noktasında.

Bir de ne kadar silmeye çalışırsa çalışırsın, işte Atatürk'ün sevgisi Atatürk'ün yaptıkları, Kurtuluş Savaşı, Cumhuriyet hakkındaki düşünceler, ne kadar karalanmak istenirse istensin o milletimin bir kere kalbine kazılmış. Böyle bir gözlemimiz oldu.

Kaktüs: Sizin gözlemlerinizde üreticilerin bu denli zor durumda olduğunu görüyorsunuz, konuştuklarınız da bu yönde, ancak yetkililer üreticilerin oldukça iyi durumda olduğunu belirtmişti. Bu nasıl bir tezat?

Saygılı; Bu bakış açısına bağlı, bakanlıkta de aynı şekilde söylüyorlar. Ama tabi masa başında olmaktan öteye üreticilerle beraber oturup konuşurlarsa onlar da bu gerçeği göreceklerdir ve bunun çözüm yollarını arayacaklar.

Eğer bir çözüm yolu bulunmazsa, kısa bir uzun vadede bunun çözüm yolları bulunmazsa ne üretici kalacak, ne gıda kalacak, ne beslenme kalacak. Üretimden kopanları istihdam edecek bir alan yok çünkü sanayileşmeniz yok, fabrika yapmıyorsunuz.

Öte yandan, hükümet tarafından çıkarılan Varlık Fonu’na devir kararı da kırsalda oldukça tepki almış durumda.

Savunamadıkları için uzak duruyorlar

Kaktüs; Köyleri, daha doğrusu köy de kalmadı, mahalleleri dolaşıyorsunuz. Sizin bu dolaşmanızda referandum konusundaki gözlemleriniz neler?

Aybar; Gittiğiniz mahallenin yapısına göre değişiyor. Daha çok Toroslara doğru çıktığınızda ve daha doğrusu gelir seviyesi düştükçe insanların daha çok evetci olduğunu, kıyı kesimlerde kendi kendine yetebilen insanların ise net bir şekilde Hayır dediğini görüyorsunuz. Antalya'nın genel yapısı bunu gösteriyor. Biz daha çok insanlara tarımdan, hayvancılıktan, işsizlikten, günümüz koşullarıyla ilgili sohbet ediyoruz. Sonuçta kendiliğinden zaten sohbet referanduma geliyor.

Çünkü ülkenin birinci gündemi referandum. Parti adına gitmediğimiz için biz genel sohbet havasında konuşuyoruz. Genel ağırlıklı hayır deniyor net bir şekilde.

Kaktüs; Peki bu hayır diyenler kararlı mı?

Aybar; Kararlı. Çok kararlı bir hayır kitlesi var. Özellikle MHP'li demiyorum özellikle Ülkücüler çok net çok kararlı. Çünkü onlar biraz da aldatılmış hissi var Bahçeli tarafından, ihanete uğramış hissi var.

Bunu da açık söylüyorlar, davamıza ihanet gördük diyorlar. Yani Cumhuriyet Halk partilerinden ve diğerlerinden daha çok baskın bir şekilde tavırları net.

Onların da kendi arasında alanda çalışma yaptıklarını gördük, güzel örgütlemişler. Herkes kendi çevresine dokunmaya çalışıyor. Herkes bu işe sanki kendiliğinden gönüllü olmuş gibi.

Kaktüs; Ülkücülerin bu çalışması AKP’lileri etkiliyor mu?

Aybar; Daha çok kendi tabanlarına dönük çalışıyorlar. Eski DYP’li ve Anavatan kökenlilerle de temaslarımız oldu. Onlar da kendilerince ulaşabildikleri noktaya ulaşıyorlar. Bu insanları birleştiren Atatürk ve cumhuriyet değerleri.

Zaten vakit ayırıp da şöyle 10 dakika düşünebilen tüm vatandaşların bu konuda tavrı net, herkes bilincinde.

Evet diyenlerle de karşılaşıyoruz ama onlarınki biraz körü körüne evet diyorlar. Savunamıyorlar, gerekçede koyamıyorlar. Televizyondan klasik olarak duydukları jargonlarla geliyorlar.

Ama konuştuğumuz zaman kapatıyorlar. AK Parti'nin yöneticilerle de sahada karşılaştığımızda onlara bu Tayyip Erdoğan veya Ahmet, Mehmet işi değil, bu sonuçta Atatürk'ün bile kendinde tutmayıp paylaştığını anlattığımız da,

bu bir faninin ki cumhurbaşkanının kendi sözü, ben de bir faniyim diyor, herhangi bir durumda, bugün değilse yarın başına bir şey geldiğinde bu yetkiler kimin eline geçecek dediğimizde tıkanıp kalıyorlar. Ona diyecek lafımız kalmıyor diyorlar.

Orada kalıyoruz diyorlar, bunu net ifade ediyorlar.

Bu konuda onlarda da bir rahatsızlık var.

Kaktüs; AKP’nin içindeki kararsızlar bunlar mı acaba?

Aybar; Aslında ben kararsız demiyorum. Tavrı çok net olmayanlara kararsız deniyor galiba. Ben öyle gözlemliyorum. Evet diyen körü körüne, düşünmeden, kapatmış kendisini, kimseyi dinlemeden sadece evet diyeceğini söylüyor, konuşmak bile istemiyor.

Çünkü sizinle konuşacak çok şeyleri yok, savunamadıkları için konuşamıyorlar, uzak duruyorlar.

Kaktüs; Evet cephesi tarafından Hayır diyenler teröristtir nitelendirmesi nasıl bir etki yarattı alanda?

Aybar; Bu cepheyi daha da netleştirmiş oluyor, yani daha da kutuplaştırdı. Ki bu söylemlerinden vazgeçecekler de. Çünkü bu tür söylemler insanlarda daha sert duruşa neden oluyor, aslında yanlış bir propaganda yöntemi bu.

Kaktüs; Evet cephesi tarafından yaratılacak her herhangi bir algı insanların referanduma bakış açısını etkiliyor mu?

Aybar; Evet. Kesinlikle şunu gördük; kararsız geçinenlerin bir kısmı şöyle; Hayır diyemeyen gruplar. Çünkü o kadar çok büyük baskı hissediyoruz ki, esnafta, memurda, işçi de, toplumun genelinde bir baskı var. O yüzden Hayır dese, içinden Hayır geçse bile bunu ifade edemiyor. Aslında en büyük kararsız denilen kesimde bu. Çünkü insanlar düşüncelerini ifade etmekten korkuyorlar. Görünmeyen bir hayır kitlesi var.

Kaktüs; Anketlerde Evet diyenlerin önemli bir oranı bu şekilde mi acaba?

Aybar; Bir kısmı öyle. Ben kararsızım diyenlerin büyük bir kısmının hayırcı olduğuna inanıyorum. Gerçekten de AKP’lilerin içinde bile yönetici olup da dışarıya karşı evet görünüp aslında hayır dediğini bildiğimiz insanlar var. Bunu baskıdan dolayı söyleyemiyorlar.

Kaktüs; Antalya açısından bakarsak baktığımızda bölgesel değerlendirmeniz nasıl olur?

Aybar; Sonucu en büyük etkileyecek merkez. Nüfusun yapısına göre sonuçları genelde merkez bölgesi belirler. Böyle doğu-batı şeklinde büyük bir ayrım yok, o konuda net bir tespit yapamam ama ekonomik olarak daha özgür,

hayata daha yakın, kendi kendine yetebilen insanlar hayırcı. Ama kaymakamla veya fakfukfona muhtaç olan kesimler daha çok evetçi. Bunu kaybedeceklerini düşündüklerinden dolayı da evet diyorlar. Antalya'da net bir şekilde Hayır gözüküyor.

Ama bunun şöyle düşünecek olursak Antalya'da çıkacak artı Hayır oyları ülke genelindeki düşük çıkacak yerleri karşılayacaktır. Çünkü bu bir referandum. Şöyle ki, Antalya'da 92 binle bir milletvekili gönderirken başka bir il 33 binle bir vekil gönderebiliyor.

O nedenle büyük iller belirleyecek bunun sonucunu. O yüzden Antalya gibi büyük illerin, büyük şehirlerin Hayır çıkaracağı bir puan ya da 2 puan çok önemli. Bölgemizden konuşacak olursak, örneğin Burdur’un 75 bin nüfusu var ama Alanya'nın 300 bin nüfusu var.

Bir Alanya başlı başına 4 tane Burdur yapıyor. O yüzden referandumun sonucunu büyük illerde çıkacak oranlar belirleyecek.

Kaktüs; Ülke düzeyinde düşünürsek tahmin nedir? Sonuçta Hayır ya da evet yönünde ne çıkacak?

Aybar; Açık ara bir farkın olacağını sanmıyorum. İşin kötüsü de bu, beni en çok endişelendiren 17 Nisan aslında. Evet de çıktı hayırda çıksa toplumun böyle ayrıştırılması bu memlekete yapılan en büyük haksızlık, en büyük ceza.

Hiç gerek yok böyle bir şeye. Sonuçta bu insanlar yıllardır bir arada yaşayıp giden, Anadolu'da kendi ananelerini, geleneklerini oluşturmuş bir toplumun bu kadar ayrıştırılması çok kötü. Evet de çıksa Hayırda çıksa işin bir boyutu bu. Artık kutuplaştı insanlar.

Bir de görünmeyen ekonomik kriz var referandumdan evet de çıktı Hayırda çıksa bu ekonomik krizin faturası yine bize çıkacak, bedelini yine biz ödeyeceğiz.

Alanda gördüğümüz diğer önemli konu, Antalya'nın yerlileri Suriyelilerden çok rahatsızlar. Kaçak veya resmi olarak da çalışan Suriyeliler önemli sorun. Büyükşehir Belediyesi'nin yaptığı çalışmalara bakın.

Çalışanların hepsi Suriyeli. İnsanlar da şöyle bir tepki var; benim çocuğum benim torunum aç, işsiz Suriyelilere iş var. Biz iş bulamıyoruz anlamında yerli halkta korkunç bir Suriyelilere karşı bir tepki var.

Hükümetin uyguladığı bu konudaki politikada halk tarafından çok büyük tepki almış.

Bir de şunu söylüyorlar; 15 yıldır ne istediler de yapamadılar ki. Zaten her istediklerini yapıyorlar bundan sonrası artık fazla diyorlar. Bunu diyen AKP’liler de var. Ben oy verdim parlamenter seçim olsa yine veririm ama bu kadarı da fazla diyorlar.

yukarı çık
0
Paylaşım