Menu
RSS

Antalya KESK: OHAL Sürecinden Bu Yana Tam Anlamıyla Bir Anayasasızlaşma Süreci Yaşanmaktadır

Antalya KESK: OHAL Sürecinden Bu Yana Tam Anlamıyla Bir Anayasasızlaşma Süreci Yaşanmaktadır

KESK Antalya Şubeler Platformu tüm illerde “OHAL Sürüyor, Adaletsizlik Büyüyor!” şiarıyla ADALET NÖBETİ eylemi başlattı.

Attalos Meydanı’nda toplanan KESK üyeleri ve çeşitli siyasi parti ve sendika-dernek yönetici ve üyelerinin de katıldığı Adalet Nöbeti basın açıklamasında konu ile ilgili basın açıklamasını okuyan KESK dönem sözcüsü Devrim Mol, “KESK olarak da sendikal hak ve özgürlüklere yönelik ihlallerin artmasına karşı ve KESK’li ihraç üyelerin görevlerine iade edilmelerine yönelik hukuki, fiili ve meşru mücadelemiz kesintisiz devam etmektedir.

Bundan ve 20 Temmuz AKP sivil darbesi uygulamalarının yıl dönümünden hareketle; KESK bütünselliğinde tüm illerde “OHAL Sürüyor, Adaletsizlik Büyüyor!” şiarıyla ADALET NÖBETİ eylemi gerçekleştiriyoruz.

Bu vesileyle, iktidar bloğunun temel hak ve özgürlükleri ayaklar altında alan, anayasayı hiçe sayan, yargıyı siyasallaştıran uygulamalarından rahatsız olan, başta çalışma hakkımızı elimizden alan hukuksuz ihraçlar olmak üzere bu uygulamalar nedeniyle mağdur olan, demokrasi, eşitlik, özgürlük,

barış ve adalet talebi olan tüm kesimleri eylemimiz ile dayanışmaya, omuz omuza birlikte mücadeleye çağırıyoruz” dedi.

Devrim Mol tarafından okunan basın metnini tamamı şöyle: “251 vatandaşımızın hayatını yitirdiği, iki binden fazla vatandaşımızın yaralandığı 15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden altı yıl geçti. Aradan geçen zamana ve çok sayıda ifşa, belge ve bilgiye rağmen,

15 Temmuz darbe girişimi hala aydınlatılmamış, siyasi ayağı ortaya çıkarılmamıştır.

17-25 Aralık hadisesine kadar “Hizmet Hareketi” diye tanımladıkları ve aralarında su sızmayan, devletin her kademesinde birlikte emek ve demokrasi karşıtı politikalar yürütenler arasında yaşanan iktidar kavgasının darbe girişimiyle sonuçlanmasını “Allah’ın lütfu” olarak değerlendirip

20 Temmuz 2016 tarihinde OHAL ilan etmeleri üzerinden de 6 yıl geçti. 

OHAL sürecinde 32 Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile 131 bin 922 işlem tesis edildi, yaklaşık 130.000 kişi kamu görevinden ihraç edildi. Aralarında kadın ve çocuk hakları mücadelesi yürüten dernekler, basın kuruluşları da olmak üzere 2 bin 761 kurum ve kuruluş kapatıldı.

Basın yasaklarına sosyal medya yasakları da eklenerek haber alma hakkı engellendi, düşünce ve ifade özgürlüğünde Cumhuriyet tarihimizin en karanlık günlerine imza atıldı. Ülkemiz dünyada en çok tutuklu gazetecilerin bulunduğu ülke haline getirildi.

AYM kararlarına rağmen güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yoluyla çalışma hakkı engellendi, devlet kurumları AKP kadrolarıyla dolduruldu. Bu süreçte emekçilerin grev hakları OHAL ve KHK gerekçe gösterilerek, yasaklandı.

Cemaat üyelerinin devlet kurum ve kuruluşlarında büyük oranda etkili ve yetkili olduğu 15 Temmuz 2016 öncesinde Cemaat ve AKP’nin baskı ve ayrımcı politikalarına maruz kalan KESK üyeleri ise darbe girişimi sonrasında AKP’nin ihraç kararlarıyla sendikal hak ve özgürlüklerin ihlallerinde yeni bir aşama ile karşılaştılar.

Birçoğu sendikalarımız yöneticisi olan 4.269 KESK’li hukuksuzca, herhangi bir yargı kararı olmadan, savunmaları bile alınmadan OHAL KHK’leri ile ihraç edildiler. Bir kamu emekçisinin hiçbir adil soruşturma geçirmeden, savunma hakkı verilmeden ve sadece OHAL süresince değil ömür boyu meslekten ihraç edilmesi,

vatandaşlık haklarının sınırlandırılması düzenlemesi nasıl bir zorbalık ile karşı karşıya olduğumuzun en somut ifadesidir. OHAL Komisyonun aradan geçen altı yıla rağmen hala karara bağlamadığı başvuruların oransal olarak ağırlıkta KESK’e bağlı sendikalarımız üyelerinden olması

ayrımcılık içerisinde ayrımcılıkla karşı karşıya olduğumuzun başka bir örneğidir.

İhraç edilenler arasında çoğunluğu sendikamız EĞİTİM SEN ve SES üyesi olan 400’den fazla Barış Akademisyeni bulunmaktadır. Anayasa Mahkemesi Barış Akademisyenlerinin tümü hakkında beraat kararı vermesine rağmen iktidara bağlı komisyon “AYM kararı bizi ilgilendirmez” diyerek göreve iade başvurularını ret etti.

OHAL ve sonrasında kayyumlar eliyle halkın seçme ve seçilme hakkı elinden alındı. Binlerce siyasetçi, belediye başkanları, avukatlar, öğrenciler, insan hakları mücadelesi yürüten aktivistler, basın emekçileri tutuklandılar. Canan Kaftancıoğlu kararı, HDP’ye yönelik kapatma davası, siyasi yasak kararları,

sendikamız SES’e yönelik dava, Kobani davası gibi kumpas davalarıyla demokratik siyaset ve emek mücadelesinin büyümesi engellenmek istendi.

OHAL sürecinden bu yana tam anlamıyla bir anayasasızlaşma süreci yaşanmaktadır. Hak arama özgürlüğü, savunma hakkı, masumiyet karinesi, adil yargılanma hakkı etkili başvuru yolu ihlal edilerek iktidara bağlı OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu kuruldu.

Daha sonra da bu komisyonun ret ettiği başvurulara itirazları incelemek üzere HSK eliyle özel yetkili idare mahkemeleri kuruldu ve bu mahkemelerin kararları komisyonun kararlarını onaylamanın ötesine geçmedi.

Düşünce ve kanaat özgürlüğü hakkı, ifade özgürlüğü Anayasanın 25. maddesi ile AİHS’in 10. maddesi bağlamında ihlal edildi. Örgütlenme özgürlüğü Anayasanın 51 ve 53. maddeleri ile AİHS’in 11. maddesi, ILO’nun 158 sayılı sözleşmesi bağlamında ihlal edildi.

Binlerce kamu görevlisi sendikal haklarını kullandıkları için ihraç edildiler. Özel hayata saygı hakkı, kişisel veriler Anayasanın 20. maddesi ile AİHS’in 8. maddesi bağlamında ihlal edildi. Çalışma hakkı Anayasanın 49 ve 50. maddeleri, BM Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi’nin 7. maddesi,

ILO’nun 111 ve 158 sayılı sözleşmeleri bağlamında ihlal edildi. Toplanma ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı Anayasanın 34. maddesi ile AİHS’in 11. maddesi bağlamında ihlal edildi. Seyahat özgürlüğü hakkı, sadece suç isnat edilenler değil eş ve yakınlarının pasaport iptalleri ile

Anayasanın 23. maddesi bağlamında ihlal edildi. Mülkiyet hakkı mal varlıklarına el konulması suretiyle Anayasanın 35. maddesi bağlamında ihlal edildi.

OHAL süreci aynı zamanda Tek Adam rejiminin kurum ve kurallarıyla kurumsallaştırılması için büyük bir fırsat olarak değerlendirildi.

20 Temmuz 2016’da ilan edilen ve 7 kez uzatılan OHAL iki yıl sonra 19 Temmuz 2018’de kaldırıldı. Ancak OHAL yetkilerini en az 3 yıl daha uzatan ve hukuksuz ihraçlara devamı sağlayan geçici 35. Maddeyi de içeren 7145 sayılı Bazı Kanun ve KHK’larda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un

25 Temmuz 2018’de TBMM’de kabul edilmesiyle kesintisiz devam eden bir OHAL rejimi yaratıldı.

Temel hak ve özgürlüklerin askıya alınması süreci artarak devam etmektedir. İstanbul Sözleşmesinin hukuksuz şekilde feshedilmesi de OHAL rejimi sürecinin uygulamalarındandır.

Görüşmeleri Ekim 2022’ye ertelenen Sansür Yasası düzenlemesi iktidarın OHAL uygulamalarıyla dahi yetinmediğini, sıkıyönetime varan uygulamaları hayata geçirmeyi hedeflediğini kanıtlamaktadır.

Fiili OHAL ortamında inşa edilen Tek Adam Rejimi uygulamaları sonucunda toplumun birçok kesiminde adalete olan ihtiyacı hiç olmadığı kadar temel bir talep haline getirmiştir.

Tek Adama dayalı rejimin fiili uygulamalarının anayasa üstü görüldüğü günümüzde temel mücadele alanlarının başında emek, demokrasi, eşitlik, barış ve adalet mücadelesi gelmektedir.

KESK olarak da sendikal hak ve özgürlüklere yönelik ihlallerin artmasına karşı ve KESK’li ihraç üyelerin görevlerine iade edilmelerine yönelik hukuki, fiili ve meşru mücadelemiz kesintisiz devam etmektedir.

Bundan ve 20 Temmuz AKP sivil darbesi uygulamalarının yıl dönümünden hareketle; KESK bütünselliğinde tüm illerde “OHAL Sürüyor, Adaletsizlik Büyüyor!” şiarıyla ADALET NÖBETİ eylemi gerçekleştiriyoruz.

Bu vesileyle, iktidar bloğunun temel hak ve özgürlükleri ayaklar altında alan, anayasayı hiçe sayan, yargıyı siyasallaştıran uygulamalarından rahatsız olan, başta çalışma hakkımızı elimizden alan hukuksuz ihraçlar olmak üzere bu uygulamalar nedeniyle mağdur olan, demokrasi, eşitlik,

özgürlük, barış ve adalet talebi olan tüm kesimleri eylemimiz ile dayanışmaya, omuz omuza birlikte mücadeleye çağırıyoruz.”

yukarı çık
0
Paylaşım