Menu
RSS
AFAD Duyurdu: Antalya'da Deprem!

AFAD Duyurdu: Antalya'da Deprem!

Antalya'nın Kaş ilçesinde 3,9 ...

PSAKD Akdeniz Bölge Sorumlusu Arslan: Kocagöz’ün Tutuklanması AKP’nin Bir İntikam Planı Olarak Görünüyor

PSAKD Akdeniz Bölge Sorumlusu Arslan: Kocagöz’ün T…

“AKP ve onun sözünden çıkmayan...

CHP: İktidarın Demokrasi Anlayışı İşte Tam Budur; Kepez Belediye Başkanı Şok Bir Kararla Tutuklandı

CHP: İktidarın Demokrasi Anlayışı İşte Tam Budur; …

Antalya’nın Sarısu teleferik h...

Başkan Böcek: Teleferikteki 25 Kabinde 184 Vatandaşımızı Kurtarma Çalışmaları Sürüyor

Başkan Böcek: Teleferikteki 25 Kabinde 184 Vatanda…

Antalya'da 1 kişinin öldüğü 2'...

Başkan Muhittin Böcek: Daha Nice Bayramlarda Hep Beraber Olmak Dileğiyle

Başkan Muhittin Böcek: Daha Nice Bayramlarda Hep B…

Antalya Büyükşehir Belediye Ba...

Antalya SES: 7 Nisan Dünya Sağlık Günü: "Sağlığım, Hakkımdır!"

Antalya SES: 7 Nisan Dünya Sağlık Günü: "Sağl…

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçi...

Prev Next

Antalya DİSK: 15-16 Haziran Şanlı İşçi Direnişi Mücadelemize Işık Tutmaya Devam Ediyor

Antalya DİSK: 15-16 Haziran Şanlı İşçi Direnişi Mücadelemize Işık Tutmaya Devam Ediyor

DİSK Akdeniz Bölge Temsilcisi ve Genel İş Antalya Şube Başkanı Vedat Küçük 15-16 Haziran Büyük İşçi Yürüyüşü’nün 52. Yılı nedeniyle yaptığı yazılı açıklamada

“15-16 Haziran, Türkiye işçi sınıfının kendi gücünün farkına vardığında nelere kadir olduğunu göstermiştir. Bugün de pervasızca çıkarılan emek karşıtı yasa ve düzenlemelere karşı, işçi sınıfı 15-16 Haziran ruhunu kuşanarak bu saldırıları durdurabilir, sermayenin ve onun hükümetinin emeğe karşı düşmanca politikalarını boşa çıkarabilir.

Bunun için unutmaması gereken tek şey, 15-16 Haziran’a ilham veren sloganda saklıdır: GÜCÜMÜZ BİRLİĞİMİZDEN GELİR!” dedi.

Küçük 15-16 Haziran Büyük İşçi Yürüyüşü’nün tarihsel sürecini kısaca anlattı. Küçük “1970'in 15-16 Haziran’ı Türkiye işçi sınıfının en şanlı mücadele günlerinden biridir. Üzerinden 46 yıl geçse de, sermaye ve sermaye hükümetlerine korku; emek ve demokrasi mücadelesi yürüten işçilere,

emekçilere ise kararlılık ve mücadele aşılayan iki uzun gün olarak tarihteki yerini almıştır.

Çalışma yaşamının ölüm, sömürü ve kölelik kokan uygulamalarına karşı sesini duyurmaya çalışan, insanca çalışmak ve yaşamak isteyen işçi sınıfının devlet güdümündeki sermaye sendikacılığına karşı işyerlerinde başlayan direnişleri ve grevleri bir çığ dalgası gibi tüm yurda yayılarak genişlemeye başlayınca b

urjuvazi buna engel olmak için harekete geçti. Demirel hükümetinin sendikal hakları budama girişimin temel hedefi kuşkusuz 1967’de DİSK’in kuruluşuyla birlikte yükselen ve sınıf sendikacılığının gelişimine ket vurmaktı. Sermayenin direktifleri ile harekete geçen dönemin

Demirel hükümeti çalışma yaşamını ve temel sendikal hakları düzenleyen 274 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Yasası ile 275 sayılı Sendikalar Yasası'nda değişiklik yaparak 1960 Anayasası’nın da etkisiyle işçi sınıfının direniş ve mücadele ile gittikçe ilerlettiği kazanımlarını

11 Haziran’da 1970’de yürürlüğe giren yasayla boğmaya çalıştı.

DİSK yaptığı görüşme ve uyarılardan sonuç alamayınca, bütün işyeri temsilcileri ve yöneticileri ile 14 Haziran 1970’te Lastik-İş’in Merter’deki binasında toplanarak eylem kararı aldı. 15-16 Haziran’da pek çok kentte işçiler şalterleri indirerek, işyerlerini, fabrikaları boşaltarak gün boyunca

sokaklarda hükümeti protesto ederek DİSK'i boğdurmayacaklarını ilan ettiler. Direniş İstanbul'la sınırlı kalmadı, Ankara, İzmir, İzmit başta olmak üzere tüm yurda yayıldı. İstanbul'da 200 kadar büyük fabrikadan yaklaşık 150 bin işçi iş bırakmış, sokakta sendikal örgütlerine sahip çıkmak için protesto gösterileri yaparken,

DİSK'in örgütlülüğü dışında kimi fabrikalarda çalışan işçilerin DİSK'lilerle buluşmasını engellemek için fabrika kapıları kilitlenmiş, dışarı çıkamayan işçiler de gün boyu üretimi durdurmuşlardı. İstanbul’un her iki yakasında, işçiler birleşmesin diye vapur seferleri iptal edildi, Galata Köprüsü kaldırıldı.

Askeri birlikler seferber edilerek merkezi yerlerde, özellikle Vilayet önünde işçilere karşı tanklar ve zırhlı arabalarla barikatlar kuruldu. Levent’te ve Kadıköy’de engelleme daha da ileri götürülerek, polisler ve askerler tarafından işçilere ateş açıldı. Türkiye işçi sınıfı üç şehit verdi; Abdurrahman Bozkurt, Yaşar Yıldırım ve Mustafa Baylan.

Sermaye hükümeti olarak tarihe geçen dönemin “Demirel Hükümeti” bu eylemlerle baş edemedi, dalgalar halinde işten çıkarmalar, tutuklamalar, işkenceler, açılan davalar işçi sınıfı ve emekçiler üzerinde estirilen bu terör, bu şanlı başkaldırıyı önleyemedi. Üç ay süren sıkıyönetim sonunda işten çıkarılan işçi sayısı

beş bini aşmış olmasına rağmen direnişin gücü kırılamadı. Yeni sendika yasası, uygulamaya sokulamadan yükselen direniş ve grevlerin de etkisiyle TİP ve CHP tarafından iptal istemiyle Anayasa Mahkemesine götürüldü. Mahkeme 9 Şubat 1972 tarihli kararıyla “üçte birlik” olarak da bilinen kanunu iptal etti”

Küçük açıklamasını şöyle tamamladı: “15-16 Haziran, Türkiye işçi sınıfının kendi gücünün farkına vardığında nelere kadir olduğunu göstermiştir. Bugün de pervasızca çıkarılan emek karşıtı yasa ve düzenlemelere karşı, işçi sınıfı 15-16 Haziran ruhunu kuşanarak bu saldırıları durdurabilir, sermayenin ve

onun hükümetinin emeğe karşı düşmanca politikalarını boşa çıkarabilir. Bunun için unutmaması gereken tek şey, 15-16 Haziran’a ilham veren sloganda saklıdır: GÜCÜMÜZ BİRLİĞİMİZDEN GELİR!

Yaşasın Şanlı 15-16 Haziran İşçi Direnişimiz!”

yukarı çık
0
Paylaşım