Menu
RSS
AFAD Duyurdu: Antalya'da Deprem!

AFAD Duyurdu: Antalya'da Deprem!

Antalya'nın Kaş ilçesinde 3,9 ...

PSAKD Akdeniz Bölge Sorumlusu Arslan: Kocagöz’ün Tutuklanması AKP’nin Bir İntikam Planı Olarak Görünüyor

PSAKD Akdeniz Bölge Sorumlusu Arslan: Kocagöz’ün T…

“AKP ve onun sözünden çıkmayan...

CHP: İktidarın Demokrasi Anlayışı İşte Tam Budur; Kepez Belediye Başkanı Şok Bir Kararla Tutuklandı

CHP: İktidarın Demokrasi Anlayışı İşte Tam Budur; …

Antalya’nın Sarısu teleferik h...

Başkan Böcek: Teleferikteki 25 Kabinde 184 Vatandaşımızı Kurtarma Çalışmaları Sürüyor

Başkan Böcek: Teleferikteki 25 Kabinde 184 Vatanda…

Antalya'da 1 kişinin öldüğü 2'...

Başkan Muhittin Böcek: Daha Nice Bayramlarda Hep Beraber Olmak Dileğiyle

Başkan Muhittin Böcek: Daha Nice Bayramlarda Hep B…

Antalya Büyükşehir Belediye Ba...

Antalya SES: 7 Nisan Dünya Sağlık Günü: "Sağlığım, Hakkımdır!"

Antalya SES: 7 Nisan Dünya Sağlık Günü: "Sağl…

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçi...

Prev Next

Ortak Açıklama: Çiftçiye, Orman Köylüsüne Ve Ülke Ekonomisine Darbe İndiriliyor!

Ortak Açıklama: Çiftçiye, Orman Köylüsüne Ve Ülke Ekonomisine Darbe İndiriliyor!

Çiftçi Sen (Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu), Tarım Orkam-SEN (Tarım ve Ormancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası), TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, TMMOB Kimya Mühendisleri Odası ve Türkiye Ziraatçılar Derneği tarafından yapılan ortak açıklamada,

yeni çıkacak olan Torba Yasa’ya karşı tepkilerini dile getirdiler.

Açıklamada yeni Torba Yasa nedeniyle “Şeker Fabrikaları Özelleştiriliyor! Yeni Torba Tasarıyla Ormanlarımızın, Arazilerimizin Ve Sularımızın Özelleştirilmesinin Önü Açılıyor!” denilmektedir.

Siyasi iktidarın Şeker Fabrikalarının kapatılmasına karşı ülke çapında yükselen tepkilere kulak tıkamasını sert bir dille eleştiren açıklamada, bunun hem ülke ekonomisine hem de sağlığa oldukça büyük tehlikeler getireceği vurgulanmakta.

Yerlilik, Millilik ve Bağımsızlık Anlayışı Terk Edilmekte

Açıklamada şeker fabrikalarının kapatılmasının zararları şöyle anlatılmakta: “Asıl hedefi yalnız ülkemizin şeker gereksinimini karşılamak değil, tarımı ve dolayısıyla çiftçiyi kalkındırmak olan şeker fabrikalarının özelleştirilmek istenmesi,

toplumun her kesiminde haklı tepkilere ve endişelere yol açmaktadır. Şeker pancarı ülke tarımının gelişmesinin, modern tarım tekniklerinin uygulanmasının, tarım sanayinin ve kırsal kalkınmanın temel direğidir.

Fabrikaların satılması salt ekonomik bir yaklaşımla değerlendirilmemelidir. Aynı zamanda sanayileşme ile kalkınma düşüncesinin terk edilmesi de söz konusudur. Neo liberal politikalara geçiş uğruna terk edilen bu anlayış yerliliktir, milliliktir, bağımsızlıktır.

24 Ocak kararlarının uygulanması için kurgulanmış 12 Eylül Darbesi sonrası planlamadan vazgeçilmiş, tarımda desteklemeler kaldırılmış ve küresel sermaye dayatmaları sonucu özelleştirme adı altında ülke yağma ve talana açılmıştır.

Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi aynı zamanda, pancar şekeri ile nişasta bazlı şeker arasındaki tercihi gösteren bir politikanın yansımasıdır. Nişasta bazlı şekerin sağlığımıza olan zararları yapılan her yeni bilimsel çalışmayla artarak ortaya çıkmaktadır.

Nişasta bazlı şekerin üretimine ve ithalatına ilişkin etkin kontroller söz konusu değilken, bir anlam ifade etmeyecek kota azaltmalarının, kamuoyunu yatıştırmaya yönelik göstermelik bir hamle olması dışında bir anlamı bulunmamaktadır”

“Halkın ortak varlığı olan su varlıklarımız sermayeye peşkeş çekilemez. Suyun metalaştırılıp, çiftçiye fahiş fiyatla sulama suyu satılması tarıma ve üretime vurulmuş büyük bir darbedir” diyen açıklama, yeni Torba Yasa’nın ne tür zararlara yol açacağını şöyle anlatmakta:

“Siyasi iktidar şeker fabrikalarının özelleştirilmesi ile ilgili toplumun isteklerine kulak vermeyip ortada görülmezken, TBMM’ye sevk ettiği ve komisyon görüşmeleri tamamlanarak

Genel Kurula sunulan yeni bir torba tasarıda sularımıza, arazilerimize ve ormanlarımıza yönelik yeni tehditlerle ortaya çıktı.

Torba tasarıyla bir veya birden çok havzadaki su varlıklarının gerçek ve tüzel kişilere su kullanım izni verilerek tahsis edilmesi yoluyla özelleştirilmesinin önü açılmak istenmektedir.

Daha önce mikro HES uygulamaları ile doğanınkılcal damarları olan derelerimizin, çaylarımızın su kullanım hakları özel sektöre verilmiş, kadimden beri kırsaldaki insanımızın tasarrufunda olan sular, yöre halkından ve ekosistemdeki canlılardan kaçırılmıştı.

Torba tasarıyla canlıların en temel hakkı olan suyun metalaştırılması yönünde yeni bir adım daha atılmaktadır. Yani Tasarı açık bir biçimde, “gökten yağan yağmurun birikmesi, düşen karın erimesiyle oluşan suları, şirketler çiftçiye para karşılığı satacak” diyor!

Halkın ortak varlığı olan su varlıklarımız sermayeye peşkeş çekilemez. Suyun metalaştırılıp, çiftçiye fahiş fiyatla sulama suyu satılması tarıma ve üretime vurulmuş büyük bir darbedir.

DSİ’nin sorunsuzca işlettiği sulama sistemi ve düzeni; bugünleri hazırlamak için önce lağvedilmiş ve daha sonra da sulama birlikleri kurdurularak tarla içi dağıtım ve yönetim işi sulama birliklerine devredilmişti.

Sulama birliklerinin yaşadığı sorunların çözümü konusunda herhangi bir çaba gösterilmeyip, durumun içinden çıkılmaz bir hale dönüşmesi beklenmiştir.

Hazırlanan tasarıyla sulama birlikleri ve sulama kooperatiflerinin önce DSİ’ye sonra yerel yönetimlere ve özel sektöre devrinin önü açılmak istenmektedir.

Düzenlemenin bu şekilde yapılması yıllar önce hazırlanan Dünya Bankası Raporlarında önerildiği gibidir. Bu hizmetlerin özel sektöre devredilmesi,  tarlalara su saati takılmasıyla birlikte zaten üretim yapmakta zorlanan çiftçilerin tümden tasfiyesine,

kırsaldan koparılmasına ve toprakta mülkiyet değişimine yol açacaktır. Dünyada örneğini başka ülkelerde de gördüğümüz bu uygulama sonrası topraklarımız küresel tarım sermayesinin eline geçecek ve ülkemiz gıda

güvencesinden yoksun, açlıkla terbiye edilen bir ülke haline gelecektir.

Tasarıda endişe uyandıran bir konu da zorunlu arazi toplulaştırmasıdır. Halen toplulaştırma için arazi sahiplerinin yarısından bir fazlasının onayı gerekmesine karşın, tasarıda “DSİ tarafından bağlı olduğu bakanlığın talebi ve

Bakanlar Kurulu Kararı ile isteğe bağlı ya da maliklerin muvafakati aranmaksızın zorunlu arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleri yapılabilir” hükmü yer almaktadır.

Tasarıya göre Bakanlar Kurulu’nun arazi toplulaştırmaya ilişkin kararı“kamu yararı” statüsünde kabul edileceği için, zorunlu kamulaştırmanın yolu açılacak, Anayasa ile güvence altına alınmış olan mülkiyetin korunması ilkesi yok edilecektir.

Torba tasarıyla ayrıca orman alanları için de son derece zararlı olabilecek kullanım biçimlerine tahsisin önü açılmakta, ormanların altına bedeli karşılığında yirmi dokuz yıllığına her türlü depolama yapılması ile imkânı getirilmektedir.

“Yeraltı depolamasına” izin verilmesi, orman ekosistemlerinin, başta nükleer santraller olmak üzere çeşitli tehlikeli atıklar için depolama alanlarına dönüştürülmesi olasılığını akla getirmektedir.

Ormanlara yapılan müdahale altı ile sınırlı kalmamakta, dikili ağaçların satışına imkân verilmek suretiyle, üstü de bu saldırılardan nasibini almaktadır.

AKP Hükümeti tarafından yapılmak istenen şeker fabrikalarının ve suların özelleştirilmesi, kamuya ait ormanların ve çiftçiye ait arazilerin özelleştirilmesinin önünün açılması politikalarından en büyük zararı, üretici ve yoksul halk kesimleri görecektir.

Yapılmak istenenler, uzun dönemde uluslararası sermayenin ve küresel çıkar çevrelerinin amaçlarına hizmet edecek politika ve tercihli uygulamalardır. Vazgeçilmelidir! Sorumluları uyarıyor, bu durumu kabullenmediğimizi ve takipçisi olacağımızı kararlılıkla ifade ediyoruz.

Mesleğimize duyduğumuz saygı, halkımıza karşı olan sorumluluğumuz gereği, yapılmak istenenleri kamuoyu ile saygıyla paylaşıyoruz”

yukarı çık
0
Paylaşım