Menu
RSS

DİSK: Olağanüstü Hal Rejiminden En Acil Bir Biçimde Çıkılmalı

DİSK: Olağanüstü Hal Rejiminden En Acil Bir Biçimde Çıkılmalı

29-30 Temmuz 2016 tarihlerinde Şişli Belediyesi Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Evi’nde toplanan DİSK Genişletilmiş Başkanlar Kurulu aşağıdaki yer alan konuları görüşerek aldığı kararları kamuoyu ile paylaşmaktadır:

15 Temmuz gecesi yaşanan darbe girişiminin ardından yapılan ilk DİSK Genişletilmiş Başkanlar Kurulumuz, darbe girişimini lanetleyerek hayatını kaybedenleri anar ve DİSK Yönetim Kurulu’nun “her türlü darbenin karşısında duran” tutumunu desteklediğini ilan eder.

12 Eylül 1980 askeri darbesine giden süreçte kurucu Genel Başkanımız Kemal Türkler öldürülmüş, 12 Eylül cuntasında Genel Başkanımız Abdullah Baştürk olmak üzere 52 yöneticimiz idamla yargılanmış, üyelerimiz işten atılmış ve tutuklanmış, faaliyetlerimiz durdurulmuş, kapımıza kilit vurulmuş ve üyelerimiz silah zoruyla başka konfederasyonlara üye yapılmıştır. Bugüne dek darbelerden en büyük zararı görmüş örgütlerin başında olan DİSK’in darbeler karşısında tutumu nettir.

Genişletilmiş Başkanlar Kurulumuz, başarılı olsun olmasın demokratik siyaseti sekteye uğratan bütün darbelere karşıdır. Parlamenter demokrasinin vazgeçilmezi olan yurttaş iradesine ve çoğulculuğa herkes saygı duymalıdır. NATO üyesi bir ülke olan Türkiye’de askeri darbelerin kışkırtılmasında ve hedeflerine ulaşmasında büyük oranda emperyalistlerden aldıkları desteğin belirleyici olduğu bilinmektedir ve bu açıdan da darbeler halk egemenliğine karşı girişimlerdir.

Darbe girişiminden ve olağanüstü hal ilanından önceki son bir yıla bakıldığında da olağanüstü bir dönem yaşadığımız ortadadır. 7 Haziran 2015’teki genel seçimlerde halkın ortaya koyduğu iradeye saygı gösterilmemesinin ardından “ya başkanlık ya kaos” olarak dayatılan süreç, ülkemizin en uzun ve kanlı yıllarından biri olmuştur. Katliamlarda, terör eylemlerinde, çatışmalarda binlerce insanın yaşamını yitirdiği bir yılda, hukuki olmamakla birlikte fiilen başkanlık rejimine geçilmiş, parlamento işlevsiz hale getirilmiş, yürütmenin vesayeti altına giren hukuk sistemi çökmüş ve son olarak da bu ortamı fırsat bilenlerin tezgahladığı kanlı bir darbe girişimi söz konusu olmuştur.

Öte yandan bu kanlı darbe girişiminin panzehiri, olağanüstü yönetim biçimleri değildir. Parlamentoyu işlevsizleştiren, demokrasinin “olağan” işleyişinden daha da uzaklaştıran Olağanüstü Hal rejiminden en acil bir biçimde çıkılmalı, yargı önünde suçu ispatlanmadan “cezalandırma” yöntemlerinden vazgeçilmelidir.

15 Temmuz darbe girişimine karışanlar ve destekçileri, bugün hangi konumda bulunurlarsa bulunsunlar, keyfilikten uzak ve “suçların kişiselliği” ilkesi çerçevesinde adil bir biçimde yargılanarak cezalandırılmalıdır. Unutulmasın ki, Anayasa’ya ve uluslararası sözleşmelere göre adil yargılanmak bir haktır, yargısız infaz ise insanlık suçudur.

Öte yandan bu süreç iktidara karşı muhalif olan herkesi hedef alan bir cadı avına dönüştürülmemelidir. Böylesi yöntemlerin “demokrasi” getirmeyeceği, sadece ve sadece çatışmayı derinleştirip hukuku askıya almayı gelenek haline getireceği ülkemiz tarihinde defalarca görülmüştür.

Askeri darbelerin panzehiri kalıcılaşmış bir olağanüstü hal düzeni veya sivil otoriter rejim arayışı değil gerçek bir demokrasidir, hukuk devletidir, güçler ayrılığı ilkesinin eskisinden de sağlam biçimde yeniden kurulmasıdır, parlamenter demokrasinin güçlendirilmesidir, örgütlenme ve ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılmasıdır, toplumun örgütlenerek demokrasinin halkın örgütlü gücüyle desteklenmesidir, meydanların halkın tüm kesimlerine açılmasıdır.

Başarısız darbe girişimi sonrası yükselen demokrasi talepleri, toplumun tüm kesimlerinden gelen talepler olarak görülmeli, çatışmasızlık ve kalıcı bir barış için ölümlerin yaşandığı çatışmalı ortam sona erdirilmeli, yaşanan süreci uzlaşı ve barış iklimine evriltmek için herkes üzerine düşeni yapmalıdır.

Ülkemizde laikliğin altının oyulmasının ağır sonuçları da son darbede kullanılan aktörlere bakınca daha net bir biçimde görülmektedir. Laik, bilimsel ve kamusal eğitim sistemden uzaklaşan eğitim politikaları da, darbe girişimine kalkışan cemaate insan gücü kazandırmıştır. Öte yandan darbecilerin devlet içinde yapılanmasına olanak sağlayan, laikliğin altının oyulmasından güç alan “biat” anlayışı yerine “liyakat” sistemi kurumsallaştırılmalıdır.

Demokrasinin olmadığı yerde emeğin hakları, emeğin haklarının olmadığı yerde de demokrasi olmaz ve tam da bu nedenle “demokrasinin inşası” sorunu emeğin sorunudur.

Sendikalaşma başta olmak üzere, örgütlenmenin ve hak aramanın önüne koydukları barajlar/yasaklar ortadan kaldırılmadan, sosyal devlet daha güçlü bir biçimde kurulmadan, tüm güvencesiz çalıştırma biçimlerine son verilerek kölece çalıştırılmaya son verilmeden, işçi sınıfını bölen, parçalamayı ve birbirine düşman hale getirmeyi amaçlayan ayrımcı söylemler/politikalar sona ermeden demokrasiden bahsedilemez.

Tüzüğünün 3. Maddesinde de belirtildiği gibi “toplumcu, çoğulcu, katılımcı ve özgürlükçü temellere dayalı gerçek demokrasi”den yana olan Konfederasyonumuz DİSK’in Genişletilmiş Başkanlar Kurulu yukarıdaki tespitlerinden hareketle şu kararları almıştır:

DİSK Genişletişmiş Başkanları Kurulu, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında yaşamını yitiren yurttaşlarımızı anarak, yakınlarına başsağlığı diler. Ülkenin içine girdiği bu karanlıktan çıkması, darbe ve her türlü otoriter rejim arayışına olanak vermeyen güçlü ve gerçek bir demokrasinin inşası için mücadele etmeyi, “eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik bir Anayasa” talebiyle Anayasa tartışmaları da dahil tüm süreçlere etkin bir biçimde müdahil olmayı bir görev olarak tanımlayan DİSK Genişletilmiş Başkanlar Kurulumuz, bu dönemde emek ve demokrasi güçlerinin birlikteliğinin her zamankinden çok daha önemli hale geldiğine dikkat çekerek, bu birlikteliğe yönelik girişimlere desteğini ilan eder.

Gerçek bir demokrasinin ancak emeğin mücadelesi ile birlikte kurulabileceği tespitinden hareketle, “İşçilerin 3 Acil Talebi Var” başlıklı kampanyamıza, önümüzdeki dönem ağırlık verilmesi, tüm işçilere bu taleplerin anlatılarak mücadeleye çağırılması gerektiği üzerinde ortaklaşan DİSK Genişletilmiş Başkanlar Kurulu, “Ayrımsız, kayıtsız, şartsız tüm taşeron işçilere kadro” için, Zorunlu Bireysel Emeklilik ve kıdem tazminatının gaspı gibi emeğin haklarına yönelecek tüm saldırılara karşı, tüm dost kurum ve kuruluşlarla, emek ve meslek örgütleriyle ortak hareket imkanlarının sonuna dek zorlanmasının önemini vurgular.

İçinden geçilen olağanüstü dönemde, emeğe ve demokrasiye dönük saldırılar karşısında tek vücut olmak gerektiğine inanan, “gücümüzün birliğimizden geldiğinin” bilincinde olan Genişletilmiş Başkanlar Kurulumuz, tüm organlarımızın ve sendikalarımızın mücadele birikimlerini “akıl ve yürek birliği” içerisinde, kolektif bir mücadele bilgisine dönüştürerek mücadelemizin pusulası haline getirmenin, önümüzde duran acil bir görev olduğunun altını çizer.

Temel bir mücadele alanı olan işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında ILO kriterlerinin ülkemizde uygulanması gerektiğini bir kez daha vurgulayan Genişletilmiş Başkanlar Kurulumuz, bu alandaki eğitim faaliyetleri başta olmak üzere çalışmaların yaygınlaşarak sürdürülmesi gerektiğini tespit eder.

Genişletilmiş Başkanlar Kurulumuz, Anayasa tarafından teminat altına alınan basın ve ifade özgürlüğü için gösterdikleri dayanışma nedeniyle gazeteciler, sendikacılar ve aydınlar hakkına açılan davaları kınar ve bundan önce olduğu gibi bundan sonra da duruşmalarına katılarak basın ve ifade özgürlüğünün yanında olacağını belirtir.

Bu olağanüstü dönemin karanlığını yırtmak için örgütlenmenin artan önemine dikkat çeken DİSK Genişletilmiş Başkanlar Kurulu, işçi sınıfının örgütsüz kesimlerine ulaşarak DİSK’i büyütürken, sermaye tarafından en güvencesiz ve en ucuz işgücü olarak değerlendirilmek istenen mevsimlik tarım işçilerinin, kadın ve göçmen emeğinin korunması için de girişimlerin artmasının önemine dikkat çeker.

DİSK’in 50’inci yıl etkinliklerinin, zaman ve mekan olarak yaygın bir biçimde örgütlenmesi gerektiği konusunda görüş birliği içerisinde olan DİSK Genişletilmiş Başkanlar Kurulu, Konfederasyonumuzun 50 yıllık tarihini geleceğe taşıyacak, önümüzdeki dönemine de ışık tutacak çalışmaların başlatılması, başlayan çalışmaların ilerletilmesi için bir arada çalışmanın önemini vurgular.

1 Mayıs 1977 Katliamı’nın 40’ıncı yılı öncesi, ülkeyi 12 Eylül darbesine götüren süreci başlatan bu katliamın aydınlatılması, sorumluların açığa çıkarılması, Taksim 1 Mayıs alanı üzerindeki yasakların bir daha gündeme getirilmemesi ve kutlamaların planlanması için, Genişletilmiş Başkanlar Kurulumuz, 1 Mayıs 1977’nin 40’ıncı yılı ile ilgili çalışmaların, DİSK’in 50’inci yılı çalışmalarına paralel olarak başlatılması gerektiğini belirtir.

yukarı çık
0
Paylaşım